Bir bebek, ortalama 1 yaşından sonra artık kendisini aynada tanıyabilen ve “ben" kavramı oluşan bir birey olma yoluna girer. Sesler çıkarmak, etrafa rastgele gülücükler atmak aslında bebeğin çevresindeki insanlarla sosyalleşme şeklidir.
Çocuk okula başlayıncaya kadar, en çok ilişki içinde olduğu kişiler olarak ebeveynler başroldedir ama kreş arkadaşı, komşunun çocuğu gibi yaşıtı olan yardımcı oyuncular da onun arkadaşlık kavramıyla tanışmasını sağlar. Çocuğun şu deneyimi yaşaması oldukça önemlidir: Evden ilk uzun ayrılığını yaşamadan önce, yani okul öncesinde, annenin hala ona yakın mesafede ve ihtiyacı olduğunda arkasında olduğunu bilerek, onun gözetiminde çevreyi keşfedebilmek. Çocuğunuz bu evreyi atlarsa, okula başladığında kendini bir anda korumasız şekilde büyük bir sosyal ortamın içinde bulabilir. Özellikle 0-6 yaş aralığında, çocuğun tecrübe ettiği tüm sosyal durumlar bu adaptasyon sürecini kolaylaştırmak üzere önemli fırsatlardır.
Çocuk, okul ortamına ve yaşıt arkadaş olgusuna gitgide uyum sağladığında, yani 9 yaştan itibaren artık "erkek erkeğe” ya da "kız kıza” yakın arkadaşlık, dostluk, hatta “kankalık" kavramlarını yoğun şekilde yaşamaya başlar. Anne babanın başrolünü artık en yakın arkadaş almıştır. Kabul etmek zor gelebilir ama çocuğunuz için artık arkadaşının fikirleri sizin fikirlerinizden biraz daha önemlidir!
O halde, doğumdan itibaren başlayan bu sosyalleşme serüveninde sizlere nasıl bir rol düşüyor gelin birlikte bakalım:
• Selamlaşmak, tanışmak, göz teması kurmak gibi sosyal iletişimin temel kurallarını oyun içinde canlandırmalar yaparak öğretebilirsiniz. Örneğin, hayvanlarla, bebeklerle oynarken onları role girerek konuşturmak, bir tanışma sahnesi canlandırmak gibi.
• Çocuk önce kendi duygularını uygun şekilde dışa vurmayı ve karşıdakinin duygularını okumayı, yani empati kavramını öğrenmeli. Bunun için de hikayeler, oyunlar ve en çok da onunla yapacağınız sohbetler işinize yarayacaktır. Duygular hakkında konuşmaktan çekinmeyin.
• Çocuğunuzu “girişken ol, sosyal ol” gibi sözlerle uyarmamaya, baskı yapmamaya özen gösterin. Her çocuğun kendine has bir sosyallik anlayışı ve temposu vardır. Çok sayıda kişiyle bir arada olmayı ya da bir iki kişiyle daha derin ilişkiler kurmayı tercih edebilir, ikisinde de bir yanlışlık yoktur.
• Aynı şekilde, “içe kapanık, asosyal, pısırık” gibi tabirlerle adlandırdığınızda kendini yetersiz hissedip hepten geri çekilebilir ya da sizin onu hiç anlamadığınızı düşünebilir. Size düşen onun tercihine saygı duymak ve ancak o size bu konuda bir zorluk yaşadığını belirtirse destek olmaktır.
• Onun ilgi alanları ve sizin imkanlarınız dahilinde, spor, sanat gibi aktivitelere ya da yaşıtlarıyla sinema, buluşma gibi sosyal etkinliklere yer vermeniz önemli. Burada onun tercihleri öncelikli olmalı, zira hiç istemediği halde zorla yollandığı bir ortamdan kazanım sağlaması oldukça zor.
• Olumsuz çevre edinir, kötü davranışlar öğrenir gibi endişelerinizde haklı olabilirsiniz fakat size dürüst olabildiği, güvene dayalı bir ilişkiniz varsa, arkadaşından öğreneceği bir küfür sadece geçici bir etki yaratır ve sonra ortadan kalkar. Bu yüzden, zarar görebileceği aşırı bir durum olmadıkça, yasaklar koyarak o tarafı daha gizemli ve değerli kılmak yerine sakinlikle karşılayıp doğruyu yanlışı açıklamakla yetinin.
• Son olarak, dünyaya geldiğinde edindiği ‘ilk arkadaş’ siz olduğunuz için, bir insana güvenmek, paylaşmak, birlikte gülmek, üzülmek, yeri gelince öfkelenmek, sonra yine barışabilmek gibi bütün kavramları önce sizinle olumlu şekilde tecrübe ederse daha sonra yaşıtlarıyla da sağlıklı ilişkiler kurabilecektir.