Seyşeller beş adadan oluşan, mavinin yeşille buluştuğu bir ülke. Genel anlamda “Creole” denilen Karayip – Afrika karışımı bir kültüre sahip, resmi dil Creole dili de aslında bir çeşit Fransızca. Pek tabii ki böyle turistik bir yerde İngilizce de yeterli oluyor; dil ile ilgili hiçbir problem yaşamadık. Biz çok uzun süre kalmayacağımız için yerel para birimi Seyşeller Rupisini kullanma gereği duymadık. Dolar ve Euro ile her yerde ödeme yapabiliyorsunuz ve tüm kredi kartları kullanılıyor. Eğer yerel para birimini kullanmak isterseniz, havaalanı ve çarşılarda çok yüksek bir kur farkıyla karşılaşmadan uygun seviyelerden Seyşel rupisi alabilirsiniz.
Seyşeller’in son zamanlarda popüler olmasının bir diğer sebebi de ulaşım kolaylığı. İstanbul’dan Mahe Adası’na THY’nin haftada iki gün direkt uçuşu bulunuyor ve uçuş yaklaşık 8 saat sürüyor. Üstelik önceden vize almanız da gerekmiyor. Ayrıca uçuş saatleri gece olduğu için tüm günlerinizi verimli kullanabiliyorsunuz. Biz Praslin adasında bulunan Raffles Oteli’nde konakladık; bu nedenle Mahe Adası’ndan otelimizin bulunduğu Praslin’e Seyschel Airlines’ın 19 kişilik pırpır uçakları ile gittik. Uçuş yalnızca 15 dakika sürüyor ama farklı bir deneyim yaşıyorsunuz. Uçuş sonrasında havaalanından otele transferimizi taksi ile yaptık ve yaklaşık 50 dolar ödedik. Seyşeller turistik bir yer olması nedeniyle biraz pahalı… Kaldığımız otelin personeli, Seyşeller’deki genel havaya uyar şekilde konuksever ve güler yüzlüydü; hemen her konuda anında yardımcı olarak, tatilimi daha kolay ve zevkli hale getirdiler.
Praslin Adası’nda konaklarken, genellikle otelin içerisindeki restoranları tercih ettik, hepsi birbirinden lezzetliydi. Adada yerel lezzetleri ve farklı restoranları denemek isterseniz en ünlüleri; Les Lauriers, Piroge Restoran ve Cafe Des Arts.
Seyşeller’i oluşturan irili ufaklı adaları gezmek için genelde tekne kiraladık; kişi başı ücretleri yaklaşık 100-150 dolar civarıydı. Daha kalabalık toplu turlar halinde de birçok şirket turistleri daha uygun fiyatlara gezdiriyor.
İlk gün en çok tanınan noktalardan biri olan Curieuse Adası’na gittik. Ada yaşları 250’yi bulabilen dev kaplumbağaları ile ünlü. Kaplumbağalar sahilde insanların arasında rahatça geziyorlar, onları besleyebiliyor ya da sevebiliyorsunuz. Kaplumbağalarla tanıştıktan sonra isterseniz ormanda bir yürüyüşe çıkabilir ve adanın güzelliklerini keşfedebilirsiniz. Yanınıza kesinlikle fotoğraf makinenizi alın ve nefes kesen manzaralara karşı bol bol fotoğraf çekin. Orman yolunu tamamladığınız takdirde adanın diğer ucundan çıkıp, oradaki plajdan denize girebilirsiniz. Hatta aynı alanda, Creole usulü mangal yapan bir restoran bile var. Seyşeller habitatı, adanın Ekvatora yakınlığı nedeni ile büyük hayvanlardan ziyade sürüngenler, böceker ve kuşlardan oluşuyor.
Ayrıca bu eşsiz adaların deniz altı hayatı da çok zengin. Çok ucuza kiralayabileceğiniz şnorkeller ile su altı dünyasını keşfe çıkabilirsiniz. Biz özellikle şnorkel yapmak için çok uygun olan Saint Pierre Adası’na gittik. Deniz dalgalı olmadığı zamanlarda açık mavi berrak sulara ve beyaz kumlara sahip, deniz altının zenginlikleri adeta ayaklarınızın altında.
Bir günümüzü internette birçok listede görebileceğiniz, dünyanın en iyi plajları arasında sayılan Anse Lazio’da geçirdik. Tavsiyem Anse Lazio’ya bütün gününüzü ayırıp güzelliğine ve doğasına doymanız. Beyaz kumlar, arka planda yeşilin her tonuna sahip bir orman ve masmavi bir deniz; Anse Lazio hayatımda gördüğüm en güzel plajlardan biriydi. Adada plajlarda genellikle hindistan cevizi ve meyve satan yerel halkla karşılaşıyorsunuz, bu değişik meyvelere de şans vermenizi tavsiye ederim. Ada halihazırda bir “coconut” cenneti. Öğle yemeği için hemen plaja en yakın restoranı tercih ettik. Özellikle karidesli hamburgeri çok lezzetliydi. Serinlemek için adanın yerel bira markası Seybrew’ü deneyebilirsiniz.
Görmeniz gereken bir diğer ada da La Digue. La Digue adasına Jetty limanından gün boyunca birçok vapur seferi var ve bu vapurların işletmesi devlete ait olduğundan fiyatları da uygun. Gitmeden önce muhakkak sefer saatlerini kontrol edin. La Digue adasına varır varmaz, iskelede sizi bisikletçiler karşılıyor. Bu adada ulaşımın temeli bisikletler. Özellikle her yer düzlük olduğundan, adayı rahatça bisikletle gezebilirsiniz. Tüm günlük bisiklet kiralama ücreti de çok uygun, 15 dolar civarı. Bu arada La Digue’de bulunan hediyelik eşya dükkanları Praslin ya da Mahe Havaalanındakilerden daha pahalı. Çok beğendiğiniz bir şey yok ise şansınızı havaalanında da deneyebilirsiniz. Adada denize girmek için tercihimiz Anse Source D’argent oldu. Kayalıkların içerisinde bulunan küçük koylarda doğayla iç içe denize giriyorsunuz. Anse Lazio’ya göre sahil daha dalgalı ve taşlı. Plajı sonuna kadar yürüyüp keşfedin. Denize girmek için ise ilk baştaki yeri seçmenizi öneririm çünkü kayalardan yapılan bir dalga kıran mevcut.