Zorbalık kavramı, bir çocuğun, kendini üstün ve güçlü görerek, daha zayıf ve güçsüz gördüğü bir diğer çocuğa uyguladığı fiziksel ve psikolojik şiddet içeren tüm davranışları kapsar. Eskiden sadece okul koridorlarında ya da sokaktaki oyun ortamlarında görülürken, günümüzde alan çok daha geniş, çocukların zorbalığa maruz kalabileceği neredeyse sınırsız bir mecra var.
Peki başına ‘siber’ kelimesi eklenince ne oluyor? Siber zorbalığı, telefon, tablet ya da bilgisayar gibi elektronik iletişim araçları vasıtasıyla yapılan ayrımcılık, aşağılama, tehdit kısacası her türlü psikolojik şiddetin, ‘online’ yani çevrimiçi hali olarak tanımlayabiliriz.
Ne şekillerde olabiliyor?
Sosyal medyada, bir kişiyi hedef gösteren bir ileti, küfür, hakaret, tehdit, cinsel taciz içeren bir yorum ya da mesaj, belirli bir kişiyle dalga geçme amaçlı hazırlanan bir içerik, bir kişiyi mesaj grubundan ya da oynanan oyundan atarak dışlamak gibi siber zorbalık çeşitleri mevcut. Ne kadar da aşina olduğumuz tabirler değil mi? Şimdi bütün bu davranışların, çocuklar arasında ne derece yaygınlaşmış olabileceğini düşünün.
Sonuçları neler?
Görülme sıklığı konusunda çeşitli istatistikler var, fakat geneline baktığımızda, ortalama her 4 çocuktan biri kurban, her 6 çocuktan biri de en az bir kere siber zorbalık yaptığını kabul ediyor.
Kaygı, utanç, içe kapanma, depresyon gibi duygusal etkileri dikkat çekerken, nadiren de olsa, ne yazık ki maruz kalan çocuğun kendine zarar verme girişimi olabildiğine dair örnekler var.
Durum oldukça üzücü, fakat aynı zamanda bizler bir alarm işlevi görmeli diye düşünüyorum. O halde bakalım, çocuklarımızı korumak için neler yapmalıyız, nelere dikkat etmeliyiz?
• Olası bir tehditten haberdar olabilmeniz için her şeyden önce çocuğunuzla açık ve güvene dayalı bir ilişkiniz olmalı. Aksi halde çocuk, imkanlarına kısıtlama getirilmesinden (telefonun, internetin elinden alınması gibi) korktuğu için ya da çekindiği için neler yaşadığını ailesine anlatmaktan kaçınabilir.
• Çocuğunuzda ortaya çıkan olağandışı bulduğunuz durumlara karşı dikkatli olmalısınız. İçe kapanma, iştahsızlık, uykusuzluk, interneti kullanmaktan kaçınma, kendini sosyal ortamlardan izole etme gibi belirtiler zorbalığa işaret ediyor olabilir.
• İpuçlarını yakalayabilmek ve aynı dili konuşabilmek adına, sizin de sosyal mecralara hakim olmanız ve teknolojiyi kullanabilmeniz önemli. Tehlikeleri ve tedbirleri siz bilmelisiniz ki, ona da öğretebilin.
• Hiçbir sosyal medya hesabına ait şifresini, çok yakın arkadaşı dahi olsa, kimseyle paylaşmaması konusunda onu uyarın. Ona ait bilgilerin, kötü niyetli kişilerin eline geçebileceği veya arkadaşıyla arasının bir gün şu anki gibi iyi olmama ihtimallerinden bahsedebilirsiniz.
• Zorbalığa verilecek her türlü karşılık, saldırıda bulunan kişinin davranışını pekiştirebilir ve şiddetini arttırmasına sebep olabilir. Çocuğunuza vereceğiniz ilk ve en önemli öğüt şu olmalıdır: Derhal o kişiyi engellemek ve ulaşabileceği en yakın yetişkine durumu bildirmek.
• Durumu fark ettiğinizde ya da o sizinle paylaştığında, onun yanında olduğunuza dair güven vermek, suçlu olmadığını ve bu yapılan davranışı hak etmediğini vurgulamak oldukça önemli. Hatta hukuki yollara başvurmaktan da çekinmemek gerekir, çünkü durum her zaman, çocuklar arası şakalaşma denecek kadar masum olmayabilir. Bunun için, ekran görüntüsü alarak veya kayıt altına alarak, şiddet içeren bu gönderileri belgelendirmenizi öneririm.
• Eğer zorbalık okuldaki bir başka çocuktan geliyorsa okulla iş birliği yapmalısınız. Fakat bunu, öğretmen, müdür veya rehberlik servisiyle görüşmeden önce çocuğunuzu bilgilendirerek, onun zor durumda kalmayacağı şekilde yapmak kritik bir nokta.
• Haklı endişeleriniz sebebiyle ve koruma içgüdüsüyle, sosyal medyayı/interneti kullanmasını yasaklarsanız, aslında sadece kendi çocuğunuzu cezalandırmış olursunuz. Bunun yerine, ona güvenmiyormuşsunuz gibi bir izlenim vermeden, aileler için hazırlanmış güvenlik programlarını ve internet filtrelerini kullanarak, onu bir adım geriden takip etmek ve güvende olduğundan emin olmak mümkün.
• Çocuğunuz zorbalığın hedefinde değil, zorbalığı gerçekleştiren çocuk pozisyonunda da olabilir. Bunu, bir duygusal sorunun işareti olarak görmeliyiz, dolayısıyla çok incelikle ele almalıyız. Şiddete başvurmak ve güç gösterisinde bulunmak gibi ihtiyaçların kaynağında ne yattığını araştırmak ve gerekirse bir uzmandan yardım almak iyi olabilir.
Son olarak, hem anne babalar hem de toplum için çözümün ‘empati’ kavramında saklı olduğunu söylemek isterim. Her ebeveyn kendi çocuğuna, karşısındakinin de kırgınlık, üzüntü, utanç, yetersizlik gibi duyguları olabileceğini aşılayabilirse, üstesinden gelemeyeceğimiz bir sorun değil bu. Unutmayın, çocuktan alacağınız her türlü meyvenin tohumunu eken, yine siz anne babalarsınız. Onlara sevmeyi, sevilmeyi, duyarlı olmayı ve doğru şekillerde sosyalleşmeyi öğretebilirsek geleceğin daha aydınlık olması mümkün.