Taylor Swift bugüne kadar yayımladığı albümlerin hepsini “günlüğüm” olarak adlandırdı ve kendi hikayelerini dinleyicisiyle paylaştı. Swift, Folklore albümü ile keskin bir dönüş yaparak bizlere başkalarının hikayelerini anlatıyor ve albümünü “çılgın hayal gücünün bir ürünü” olarak nitelendiriyor. Albümün edebi yönü oldukça güçlü hatta şiirsel… Sound olarak ise oldukça minimal ve durgun. Kariyerine 14 yıl önce başlamış bir country şarkıcısından beklenmeyecek bir işe imza atan Swift’in albümünde farklı hikayeleri dinleyebileceğiniz 16 parça bulunuyor. Swift her ne kadar “farklı” bir albüm ortaya koysa da açık konuşmak gerekirse bu albümün bir Grammy adaylığı çıkarmasını beklemiyordum. Kendi adıma albümde öne çıkan parçalarıysa August, My Tears Ricochet ve Betty olarak sıralayabilirim.
Jhené Aiko’nun Chilombo albümü dinleyicisine R&B ve Hip-Hop ziyafeti sunuyor. “Vahşi Canavar” anlamına gelen Chilombo bünyesinde barındırdığı kolabrasyonlar ile de dikkat çekiyor. Talebin çok fazla olmasından dolayı kalitesi iyice düşen ve kulakları kanatan Hip-Hop çalışmalarından sonra Aiko’nun albümü bünyeye ilaç gibi geliyor. Genel hatlarıyla R&B dokunuşları öne çıksa da hip-hop alanında da değerlendirebileceğiniz keyiflik bir albüm. Kendi adıma öne çıkan parçalar ise Triggered, Speak ve Born Tired.
Genellikle “kalp kırıklıklarını” konu alan Coldplay Everyday Life albümü ile ağırlıklı olarak savaş, ırkçılık ve iklim değişikliği gibi dış dünya problemlerine eğiliyor. Sunrise ve Sunset olarak iki kısma ayrılan albümün tanıtımı ise gün doğumu ve gün batımında gerçekleşen iki ayrı konserle Ürdün’ün başkenti Amman’da yapıldı. Vokalist Chris Martin’in bildiğimiz karakteristik vokal stili zarif piyano tınılarıyla birleşince ortaya müzikal bir ziyafet çıkmış. Farklı dillerden içerdiği şarkı sözleriyle de dinleyiciye kültürel bir mozaik sunan Everyday Life’da kendi adıma öne çıkan üç parça ise Trouble In Town, Arabesque ve Champion Of The World.
Üç kız kardeşin geçirdiği zorlu dönemleri ve Los Angeles şehrine olan bağlılıklarını anlatan Women in Music Pt. III kasvetli bir kış gününü neşeli ve iç ısıtan melodileriyle güneşli ve sıcacık bir yaz gününe çevirecek kadar güçlü bir çalışma. HAIM’in retro-pop soundundan biraz daha uzaklaşarak günümüz klasik pop sounduna evrildiği Women is Music Pt. III’te kendi adıma öne çıkan üç parça The Steps, Don’t Wanna ve I’ve Been Down. Her ne Post Malone, Dua Lipa ve Taylor Swift gibi isimlerin arasından sıyrılması zor gibi gözükse de Women in Music Pt. III bu yılki Grammy ödüllerinde benim favorim.
Post Malone Hollywood’s Bleeding ile her ne kadar hâlâ melankolinin içinde boğuluyormuş gibi gözükse de melodileriyle dinleyicisine bunun tersini hisettiriyor. Post Malone’un çok yönlü sesi ile bambaşka bir müzikal ziyafete dönüşen Hollywood’s Bleeding’de albümün içerisindeki kolabrasyonlarla göz dolduruyor. Albümde kendi adıma öne çıkan parçalar ise Saint Tropez, Enemies ve Die For Me.
Her ne kadar albümüyle bu sene aday gösterilmese de ilerleyen zamanlarda ismini çokça duyacağımız bir müzisyen Phoebe Bridgers. En iyi yeni sanatçı dalında aday gösterilen Phoebe Bridgers’ın 2017 yılında yayınladığı Strangers In the Alps albümünü dinlediğimden beri yakınen takip ediyorum. Geçtiğimiz 3 yılda ise müziğinin üzerine koyarak yol almaya devam ediyor. 1994 doğumlu ABD’li müzisyenin bütün parçaları birbirinden güzel. Müzikseverlerin özellikle de Indie Rock ya da Folk Rock türünü sevenlerin listesine alması gereken bir isim.
Irkçılık karşıtı bir parça olmasıyla gözler bir anda Black Parade şarkısına döndü. Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mevcut konjöktürü de göz önüne alırsak Beyoncé’un Black Parade ile ortalığı kasıp kavurması açıkçası sürpriz olmadı. Şarkıyı her ne kadar beğenmesem de vermiş olduğu mesaj ve bu mesajı kitlelere ulaştırabilme konusunda Beyoncé’un da hakkını teslim etmemiz gerekiyor. 59. Grammy ödüllerinde olanları kısaca hatırlayacak olursak adaylıklar ilk açıklandığında Drake ve Kanye West gibi isimler Grammy jürisinin tercihlerinin “anlaşılamaz ve ırkçı” olduğunu söyleyerek töreni boykot etme kararı almıştı. Beyoncé o güne kadar 22 adet Grammy Ödülü kazandı ve Grammy ödüllerinin tarihinde en çok aday gösterilen kadın sanatçı oldu. Buna rağmen Beyoncé 59. Grammy ödül törenlerinin düzenlendiği tarih de dahil olmak üzere ana dalların hiçbirinde ödül kazanamadı. Bu durum ise Afro-Amerikan müzisyenlerin belirli alt dallara hapsedildiğine ve ancak bu dallarda ödül kazanabildiği tartışmalarını gündeme getirdi. Tekrar günümüzdeki konjöktüre dönecek olursak… 2020 yılında Amerikan halkının büyük bir çoğunluğu ve müzisyenler ırkçılığı “Black Lives Matter” sloganıyla protesto etti… Tam da bu olaylar olmuşken Grammy jürisinin Beyoncé’u birçok dalda aday göstermesinde ne kadar samimi olduğunun yorumunu da değerli okuyuculara bırakıyorum…