Oscar ödüllü Güney Koreli yazar ve yönetmen Bong Joon-Ho imzalı ‘Mickey 17’, uzayı kolonileştirmeye çalışan bir şirkette ‘harcanabilir’, yani öldükten sonra klonunun üretilmesine izin veren bir işçi olarak çalışan Mickey'nin hikayesini anlatıyor. Başrollerinde Robert Pattinson, Naomi Ackie, Toni Collette ve Steven Yeun’un yer aldığı filmde, yeniden klonlanabilen Mickey’nin klonlarından biri olan Mickey 17’nin görev sırasında kaza geçirerek öldüğü düşünülür ve bu nedenle yeni bir Mickey klonu aktif edilir. Ancak Mickey 17 hayattadır. Bu durum üzerine Mickey 17 ve yeni klonu arasında büyük bir mücadele başlar.
Çocukların ve animasyon tutkunlarının ilgisini çekecek ‘Ozi: Doğanın Koruyucusu’ (Ozi: Voice of the Forest), ailesini bulmak için zorlu bir maceraya atılan Ozi'nin hikayesini anlatıyor. Beklenmedik bir şekilde ailesinden ayrılmak zorunda kalan küçük Ozi, yabani hayatı koruyan gönüllüler tarafından bakılır. Kendisine hediye edilen tablet sayesinde ailesinin yaşadığını öğrenen Ozi, onları bulmak için yuvasından kaçarak ormanda zorlu bir maceraya atılır. Ozi, vakit kaybetmeden dostları maymun ve gergedan ile yola koyulur.
Haftanın bir diğer animasyon filmi ‘Dalya ve Kırmızı Kitap’ (Dalia and the Red Book), babasının ölümünün ardından onun yarım kalan kitabını bitirmeye çalışan 12 yaşındaki bir kızın hikayesini anlatıyor. Yakın zamanda vefat eden ünlü bir yazarın kızı olan Dalia, babasının romanını bitirme görevini devralır. Bunu yapmak için hikayenin bir parçası olmalı ve kitabın kahramanı olmak için mücadele eden karakterlerle yüzleşmelidir.
Haftanın korku filmlerinden ‘Bu Gece Uyku Yok’ (You Shall Not Sleep Tonight), dolabın içinde bir canavarın gizlendiği kabuslarıyla boğuşan bir çocuğun hikayesini anlatıyor. Bir çocuk, dolabın içinde bir canavarın gizlendiği korkunç kabuslarla rahatsız edilir. Rahatlaması için babası gecenin bir yarısı belirir ve korkularıyla yüzleşmesine yardımcı olur. Ancak çocuk, babasının kaderi ve onu tüketmekle tehdit eden kötü güç hakkındaki gerçekle yüzleşmek zorunda kalarak bu hayaletlerin gerçek doğasını sorgulamaya başlar.
Haftanın bir diğer korku filmi ‘Vina : Kötü Ruh’ (Vina: Before Seven Days), gizemli bir şekilde ölen bir kızın hikayesini anlatıyor. Vina okuldan dönerken aniden ortadan kaybolur. Çok geçmeden Vina’nın cesedi Cirebon üst geçidinde bulunur. Vina’nın ölümünün nedeni motosiklet kazası olarak düşünülse de, büyükannesinin şüpheleri başkadır. Çünkü cesette doğal olmayan ezilmeler vardır ancak çıkan raporu reddetmek için yeterli kanıta sahip değildir. Günler geçtikçe Vina’nın ruhunun dolaştığına dair ürpertici söylentiler yayılır. Vina’nın ruhu yaşananların ardındaki gerçeği ortaya çıkarmak için oradadır.
Senaristliğini ve yönetmenliğini Kurtuluş Baştimar’ın üstlendiği ‘Çiğdem’, baraj yapımı için boşaltılan köyden gitmeyi reddedip eğitim almak isteyen çocuklar ve bunun için mücadele eden Çiğdem’in hikayesini anlatıyor. Çiğdem, her yere dilekçe göndererek, köylerindeki okula öğretmen atanması için mücadele eder. Hem Çiğdem hem de çocukların kaderi, bir belgesel yapımcısının köye gelmesiyle değişir.
‘Boudica’, savaşçı Boudica'nın hikayesini anlatıyor. Kelt kraliçesi Boudica, kocası Prasutagus ile birlikte Iceni halkını yönetir. Boudica, Roma tarafından ihanete uğrayıp öldürüldüğünde, krallığı bir erkek varissiz kalır ve Romalılar onun topraklarına ve mallarına el koyar. Deliliğin eşiğine gelen ve kocasının ölümünün intikamını almaya kararlı olan Boudica, bölgedeki çeşitli kabileleri bir araya getirir ve güçlü Roma İmparatorluğu'na karşı destansı bir savaş başlatır.
Sultan, eşini kaybettikten sonra yalnız kalma korkusu yaşar. Hemen evlenmek isteyen Sultan, bu kararını çocuklarıyla paylaşır. Ancak çocukları babalarının kaybının üzerinden henüz bir gün geçmişken annelerinin bu isteğini doğru bulmaz. Oğlu Nevzat, yaşadıkları küçük ilçede kimsenin bunu doğru karşılamayacağını düşünür. Kızı Reyhan, annesinin isteğine saygı duymak iste de kararın erken verildiğini düşünür. Kararından vazgeçmeyen ve kendisine iyi bir eş aramaya başlayan Sultan bu sırada ticarete atılıp bir kadın olarak ‘Yapamazsın’ dedikleri her şeyi yapmaya başlar. Sultan’ın verdiği mücadele kadınların örgütlenip kendi kimliklerini kazanmalarına da neden olur.