27 Ekim günü, İstanbul’a göre saat 14:05’de, Dolunay dediğimiz Ay – Güneş karşıtlığı tam halini alacak. 2-3 gün öncesi ve sonrasında, hayatınızda yansımalarını görebileceğiniz Dolunay temasını değerlendirirken, aşağıdaki göstergeleri dikkate alıyorum; Ay 4 derece Boğa, Güneş 4 derece Akrep Burcunda ve 2’inci - 8’inci Evler aksında yerleşmişler.
- Neptün & Selena kavuşumu, birinci evden Ay ve Güneş ikilisine ılımlı açılar yapıyor.
- Boğa Burcu’nun yöneticisi Venüs Başak Burcunda, 7’inci Evde, Mars ve Jüpiter ile kavuşum içinde, Pluto ile de üçgen görünümde.
- Anın yükseleni 20 derece Kova Burcu.
- Kova’nın modern yöneticisi Uranüs, 2’inci evden Terazi Burcundaki Merkür & Juno kavuşumu ile karşıt görünümde. Ancak, ASC noktası ve DSC noktası ile bu karşıtlık arasında bir mistik dörtgen oluşuyor.
- Kova’nın klasik yöneticisi Satürn, MC noktasına çok yakın konumlanmış ve Ay ile 150 derecelik açı yapıyor.
MEALİ
Dünyanın en eski kavga konusu "iktidar"dır! Yalnız kendi hayatımızı ve sahip olduklarımızı kontrol etmekle yetinmez, başkalarının davranışları ve kaynakları üzerinde de söz sahibi olmak isteriz. Zira ancak böyle bir yetkinliğe sahip olduğumuzda, hayatımızın akışı gönlümüzce olabilecek, arzu ettiklerimiz erişme mesafesinde durabilecektir. Ya da işte bize hep öyle gelir…
Ancak güçlü ve başkaları üzerinde etkili olabilmek için onlara verebileceğimiz bir şeylerin olması gerekir. Yani insana istediklerine sahip olma imkanı ve pazarlık gücü kazandıran da yine "paylaşma yeteneği"dir"
Her şeyi kendisi için isteyen, herkesi memnun ve ikna edebilecek kadar geniş kaynaklara ve güce sahip olmalıdır. Ancak yeryüzünde herkese ve her şeye yetecek kadar sınırsız kaynağa ve yaptırım gücüne sahip hiç bir insan yoktur.
Yaratıcı sistem bizim uzlaşmayı, paylaşmayı, alış-veriş halinde olmayı, gerektiğinde beklentilerimizden ve rahatımızdan fedakarlık etmeyi bilmemizi ister. Bu nedenle insan bazı konularda yetenekli, bazı konularda da yetersiz olacak şekilde tasarlanmıştır.
İnsanın tüm hayatı boyunca alması gereken en önemli derslerden biri, "sahip olmayı isteyen"in "paylaşmayı" ve "uzlaşmayı bilmesi" gerektiğidir. Bu Dolunay bize etki ve yetki sahibi olmak istediğimiz konularda ödeyeceğimiz bedeller, sorumluluklarımızı yerine getirmek için yapabileceğimiz fedakarlıklar, arzularımız ile haklarımız ya da beklentilerimiz ve gerçek ihtiyaçlarımız arasındaki farklar, kazanç - kayıp ve tüketim - ödeme dengeleri gibi hassas denklemler konusunda dersler yaşatabilir.
Dolunay sürecinde şu soruları kendimize sormamız gerekebilir;
- Yan yana duracağım insanları nasıl seçiyor ve onlara nasıl davranıyorum?
- Payıma düşen görevleri yerine getiriyor muyum? Karşımdakilerin sözlerini ve görevlerini yerine getirdiklerini düşünüyor muyum?
- Birileri bana üzerime düşenleri hatırlattığında nasıl tepki veriyorum? Başkalarına anlaşma koşullarını hatırlatmam gerektiğinde, kendimi nasıl ifade ediyorum?
- İyi niyetimin, zamanımın, kaynaklarımın fazlaca kullanıldığını düşündüğüm ya da başkalarının anlayışını veya imkanlarını haksızca veya sınırsızca tükettiğim durumlar var mı? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorum?
- İnsanların beklentilerini karşılarken gerçekten onlar için gerekli ve yararlı olanı mı yapıyorum, yoksa onları susturmak, sorun çıkmasını önlemek, ya da kendimi sevdirmek ve yakınlığı sürdürmek adına, SADECE VERİYOR MUYUM?
- Duygusal veya fiziksel şiddet, baskı ve zorlama, durup dururken olay çıkartma gibi yollarla, beni istemediğim ödünleri vermeye zorlayan insanlar var mı? Ya da ben insanlara böyle davranıyor muyum? Bu konuda ne yapmayı düşünüyorum?
- İhtiyacım kadar mı, ihtirasım kadar mı tüketiyorum? Tüketim şeklim uzun vadede sağlıklı ya da güvenli bir hayat sürmem için uygun mu?
- Kendimi duygusal ve fiziksel olarak beslemekten ve tatmin olmaktan ne anlıyorum? Yaşadıklarımdan haz almıyorsam ya da ne yaparsam yapayım doyumsuzsam bunun gerçek sebebi ne?
- Hep alamadıklarım ve yapamadıklarıma üzülüp, şükretmeyi unutuyor muyum?
- Yetkilerim ve sorumluluklarım dengede mi? İşlerin yürümesi konusunda aşırı sorumluluk yüklenmek ama hiç bir kararda söz hakkı olmamak, ya da tüm kararları vermek isteyip sonra sürecin işlemesiyle ilgili sorumluluk almamak gibi dengesizlikler yaşıyor muyum?
- Üzerime aldığım görevleri uzun vadede devam ettirebilecek yeteneklere, kaynaklara, becerilere sahip miyim? Eksiklerimi nasıl tamamlamayı düşünüyorum?
- Sorumlulukları, yetkileri, kararları, kaynakları, ödülleri, bedelleri paylaşmayı biliyor muyum?
- Hayatımın sorumluluğunu birilerine bırakmak konusunda ne düşünüyorum? İnsanlara ve onların bana sundukları olanaklara bağımlı mıyım?
- Özenli olmaktan ve kurallara uymaktan ne anlıyorum? Kurallarım ve sınırlarım bana ve etrafımdakilere destek oluyor mu?
- Detaylara fazlaca takıldığım için sürekli memnuniyetsiz ve şikayetçi miyim? Takıntılarım, kaygılarım ve uzlaşmazlığım yüzünden, amacımı, çözüm ve sonuç üretme yeteneğimi kaybediyor muyum?
Hayat bize birçok nimet sunar ve birçok fırsat verir. Bazı konularda da mahrumiyet ve zorluklarla bizi eğitir ve şekillendirir. Biz ise elimizde olan nimeti, bereketi, yetenekleri, bilgiyi sunarak, karşılığında bizde olmayanları alırız. Bazen elimizde olanlar bize pazarlık gücü vermez… O zaman daha iyisini kazanana kadar elimizde olanla yetinmemiz gerektiğini ve daha iyisini istiyorsak gelişmemiz, değişmemiz, emek vermemiz gerektiğini anlarız. Bazen uzlaşmadığımız, paylaşmadığımız, hiç geri adım atmadığımız, karşımızdakini anlamaya çalışmadığımız ya da fazla geri adım atıp kendi taleplerimizi tanımlamadığımız için işbirliklerimiz uzun vadeli olmaz. Dengeyi kuramadığımızı veya sınırlarımızı makul yerlere koyamadığımız anlarız. Hayat bir dengeler ve sınırlar sanatıdır. Eğer dengeler ikide bir bozuluyorsa, sınırları belirlemekle ilgili bir sorunumuz var demektir.
İnat etmeyen, kendini kapatmayan, hassasiyetini ve çözüm odaklı bakış açısını koruyan insan;
- Sınırları ve dengeleri düzenlemek konusunda beceriklidir.
- Kendi kaynaklarını ve başkalarının kaynaklarını verimli ve dengeli kullanır.
- Gücü, iktidarı, sorumluluğu ve kazanımları adaletli olarak paylaşır.
- Sadece yaşamakla kalmaz, yaşadığı her gün gelişmeye, derinleşmeye ve yetkinleşmeye devam eder.