ARA
Nefes alışkanlığımızda bilinenin aksine sığ değil aşırı nefes aldığımızda hücrelerimizdeki oksijen oranı azalır. Nefes kapasitemizin sadece yüzde 30’unu kullanırız, böylece derin nefes alıyor gibi gözüksek de aslında bedenimiz ve hücrelerimiz yeterince nefes almaz, kendimizi halsiz, yorgun, depresif ve yetersiz hissederiz. Hem kaslarımız ve organlarımız tam kapasiteyle çalışmaz hem de zihnimizi iyi kullanamayız.
Biz nefes koçları kişinin mekanik seviyede nasıl nefes aldığının yanı sıra aldığı nefesin solunum fizyolojisinde yarattığı etkileri de inceleriz. Eğer nefes alışkanlığınız solunum kimyanızı bozuyor, sizi solunum alkalozuna sokuyorsa bu önlenmelidir çünkü 200’den fazla fiziksel hastalığı tetikleyebilir.
Mesela cilt problemlerinin tamamına yakını hücrelerinizde yeterince oksijen kalmadığı için oluşur. Birçok insan bu nedenle hızla yaşlanmakta, cildi kırışmaktadır. Doğal ve fonksiyonel nefes alıyor olmak sadece sağlığımız için değil, cildimiz için de fevkalade önem taşır.
Disfonksiyonel nefes alışkanlıkları olan kişiler gün içerisinde hipokapni dediğimiz, solunum kimyasal eksenini sıkıntıya sokan duruma girip çıktıkları için, yani aşırı nefes aldıkları için hücresel solunum gerektiği şekilde gerçekleşmez. Bir başka deyişle aşırı nefes alma alışkanlığı hücresel solunumu etkiler ve hücrelerimizde yeterince oksijen, yaşam enerjisi olamaması ile sonuçlanır.
Bu, doğal olarak cilt için hiç iyi değildir.
Bence birçok insan yanlış nefes alışkanlığı olduğu için hızla yaşlanıyor, ciltleri mat, sağlıksız gözüküyor.
Bunun yanında kendini tanımak, bizim olmayan isteklere, arzulara, düşüncelere kapılma ihtimalini ortadan kaldırarak kendimizi kabullenip sevmemizi sağlar. Haliyle de bu durum enerjimize ve güzelliğimize yansır. Bu yüzden güne güzel başlamak için şu olumlamayı tavsiye ediyorum:
“Kendimle uyum ve bütün içindeyim. Ben olmak, bu bedende olmak güvenli. Bedenimi seviyor ve kabul ediyorum.”
