Herkese merhabalar,
Geçtiğimiz hafta Gucci'nin davetlisi olarak Londra'ya uçtum. Gucci 2016 Cruise defilesinin ev sahibi markanın yeni kreatif direktörü Alessandro Michele’di.
2002'de Tom Ford ile çalışmaya başlayan Alessandro Michele 2015 Ocak ayında ise Gucci'ye kreatif direktör olarak atandı. Gucci bu değişim dönemi öncesi lüks markalar içerisinde geriye düşmüş ve hatta mağazasına bile girilmeyen bir marka haline gelmişti. Alessandro Michele, Gucci'ye atandıktan sonraysa şirket içerisinde bir çok değişikliğe imza attı. Gucci'nin alışık olduğumuz vizyonu baştan aşağı değişti ve kısa sürede tüm sokak stili ünlülerinin de favori markası oldu.
Bu arada Gucci'den bu davet bana Şubat ayında geldi. Böyle büyük markalar defilelerinin planlamasını en az 1 yıl öncesinde yapmaya başlıyor. Defileye dünyadan sadece 350 kişi davet edildi. Cruise defileleri aslında ara dönem dediğimiz defileler. Yani Sonbahar/Kış ve İlkbahar/Yaz dönemleri arasında yapılan defileye Cruise adı veriliyor. Ama bir moda haftasına bağlı kalınmadan yapıldığı için de atmosferi, teması ve lokasyon seçimi de bu sayede daha özgür ve farklı olabilme şansına sahip oluyor. Cruise defilesinin İngiltere'de yapılacağı yine çok önceden belliydi. Ancak nerede olacağı çok sonra açıklandı. Defile İngiltere için sembol haline gelmiş, çok önemli olan bir kilise olan Westminister Abbey’de gerçekleştirildi. Bu kilise II.Elizabeth’in tacını giydiği, Prenses Diana’nın cenazesinin yapıldığı, Kate Middleton ile Prens Willams’ın evlendiği kilise. Yani Kraliyet ailesi için büyük önem taşıyan bir yer. Bugüne kadar bu kilisede böyle özel bir organizasyon yapılmamış. İlk kez Gucci’ye burada bir etkinlik yapma izni verilmiş. Alesandro Michele burayı tercih etme sebebini şöyle anlatıyor: "Westminister Abbey'i seçtim çünkü herkes Londra'yı çok cool görüyor benim için ise bu şehirde cool olan, altında yatan tarihi."
Defile İngiltere saatiyle saat 15:00’teydi. Bir gece önce Gucci yetkilileri ve defileye davet edilen bazı isimlerle birlikte tanışma yemeğindeydik. Orada Gucci yetkilileri ertesi günkü defile sırasında olabildiğince sessiz olmamız gerektiğini hatırlattı. Show'un tüm temasını oluşturan mekan ve yer olarak İngiltere'nin seçilmesi ise Alesandro Michele'in İngilizlere duyduğu hayranlığındandı. Defile alanına girene kadar 2-3 kez isimler kontrolden geçti. Bu arada defile davetiyeleri bir gün önce otel odalarımıza gönderilmişti. Defile davetiyesi alışık olduğumuz defile davetiyelerinin aksine Westminister Abbey'i sinematografik bir gözle görmeyi sağlayan yılan gözünü andıran bir gözlük şeklinde tasarlanmıştı. Alessandro Michele'den herkes yapılanı ve görüleni değil yapılmayanı ve görülmeyeni bekliyor. Bu davetiye de yine ondan beklenen sürprizi karşılar nitelikteydi.
Defile alanında herkes ismine göre ayrılmış yerine oturdu. Ön sıramda Man Repeller, Bryan Boy, Susie Bauble gibi ünlü blogger’lar yer alıyordu. Oturacağımız yerlerde bulunan yastıklar hiç şüphesiz herkesin ilgiyle incelediği ve fotoğrafladığı bir detay oldu. Her biri elde işlenmiş ve herkese ayrı desenle kaplanmış yastıklardı. Nitekim defile sonunda herkes yastıkları da yanında götürdü. Hatta ikişer, üçer tane alanlar bile vardı.
Defile ise gerçekten büyüleyiciydi. Alessandro Michele, büyük bir tarihe dayanan mekanı değiştirmek yerine, sanki koleksiyonu burası için yaratmışçasına mekanla uyumlu bir defile hazırlamıştı. Koleksiyonda İngilizlerin moda tarihinden pek çok yansıma yer alıyordu. Viktoryen leydiler de vardı, İskoçlar da, punk da hatta 'Staffordshire' denen İngiltere’ye özgü köpekler bile kullanılmıştı. Michele, genellikle kaplanlar ve yılanların yer aldığı, romantik kelebeklerin uçuştuğu Gucci’ye yeni yeni figürler eklemişti. Kaplanlar bu kez bomber ceketlerin arkasında kükrüyor… Kediler ve köpek tasvirleri ise Gucci koleksiyonunun yeni karakterleri. Bir başka dikkat çekici vurgu da 90’lara yapılmıştı. Günümüz sokak modasına da göndermede bulunuyordu Michele: Üzeri logolu baseball şapkaları, Gucci tipografili üstler, üzerinde dev GG amblemi bulunan kemerler de defilede önce çıkan detaylar arasındaydı.
Michele’nin Gotik, Viktoryen temalı koleksiyonu için bundan daha iyi bir mekan seçilemezdi. Kilise’nin gotik pencerelerinin ışığı altında pek çok detay tasarımcının İngiltere’den ne kadar esinlendiğini vurguluyordu. Tüm defileyi, ruh hallerinin ve dönemlerin karması olarak tanımlayabilirim. Bir tarafta 1940’lardan esinlenmiş bir puantiye tuvalet, diğer tarafta rengi açılmış bir jean ve üzerine dev logo baskılı tişört. Michele’in "Geek chic” diye tanımlayabileceğimiz, vintage esintili çizgileri dönemler arasındaki farkları da içinde yedirerek bir bütün koleskiyon halini almış. Viktoryen elbiseler yüzyıl öncesi Londra sokaklarına götürüyor. Rengi açılmış jean pantolonlar ve hayvan baskılar ile denim ceketler 70’ler rüzgarı estiriyordu.
Kimisine bu defile ve parçalar çok karmaşık gelse de Alessandro Michele'in Gucci'yi taşımaya çalıştığı marka algısına uyan bir defileydi. Bende bu defilenin bir parçası olarak orada bulunabildiğim için çok mutlu oldum. Sevgiler,