Yaramaz, seksi ve bir o kadar da merhametli… Versace’nin yeni sezon için önümüze koyduğu kadın modeli tam da bu! Donatella Versace ve moda evi her zaman güçlü ve iddialı kadınları yaşatan ve ortaya koyan bir ekip olduğunu bir kez daha bizlere gösterdi. Yalnızca koleksiyondaki parçalarla değil modellerin renkli punk görünümlü saçları ve iddialı ve belirgin kedi göz modeli makyajları da ilk andan itibaren sarsıcı bir etki yarattı. Klasik siyah bir kruvaze ceket elbisenin altından çıkan sloganlı transparan parçalar ile karışık ama tavrı net bir koleksiyon ortaya çıktığı hemen ilk modelde anlaşılıyor zaten. Özellikle siyahın baskın ve güçlü yanının sıkça kullanıldığı koleksiyonda büyük beden paltolar, klasik “ufak siyah elbiseler”, kısa ceketler ve kalem etekler ile terziciliğin önemi öne çıkıyor. Sloganlarda ise “birlik, cesaret, sadakat ve aşk” kelimeleri yer alıyor ve Donatella’nın verdiği mesaj açıkça şu: “Birleşmek ve birlik için bir çağrı bu ve bu çağrı gücünü umuttan ve pozitiflikten alıyor.”
“Dinlemesini bilenler için dünya kendisine has bir müziğe sahiptir” yazan parkalar aslında Etro’nun da koleksiyonun temasında vurguladığı fikri açıkça ortaya koyuyordu. Gökkuşağı renklerinde bir halının üstünde Veronica Etro yeni koleksiyonu ile desenler ve renkler açısından gerçek bir görsel şölen sundu. Dünyayı gezen ve dünya nimetlerini toplayan, detaylarla dolu bir koleksiyon diyor. 1960 ve 1970’lerin başını ilham alan koleksiyonda gerçek bir hippi ruhu hem etnik desenlerle hem de hayvan figürleri ile ortaya çıkıyor. “Eğlenceli olan, renklerin patladığı ve birleşimi/karşımı temsil eden bir şeyler yapmak istedim. Dünyanın bir festivali gibi, bu gerçek bir yer değil sadece hayal edilen bir yer” diyor Etro… Taba, kiremit gibi tonların hakim olduğu bizi hippilerin özgür ve mutlu ve bir arada yaşadığı dönemlere götüren tasarımcı koleksiyonu bu cümleden daha iyi şekilde tanımlayamazdı.
Kendine has deseni, renkleri ile her zaman klasikler arasında yer alan Missoni de Milano Moda Haftası’nda yeni koleksiyonunu sergileyen isimlerdendi. Zigzag deseni ve pembe şapkaları ile bir kez daha podyumda karşımıza çıkan Missonu podyum arkasında şu sözcükleri sarf etti: “ Belirsizliğin ortada olduğu zamanda, bizi bir arada tutan o bağ bizi daha güçlü ve güvenli yapacak, bu bağ tüm insan haklarını birleştiren ve buna saygı duyan bir bağ.” Ve böylece Missoni de moda dünyasının aslında birleşmiş ve korkusuz olduğunu bir kez daha göstermiş oluyor. Özellikle pembe rengin öne çıktığı koleksiyonda verilen mesaj kadın haklarından AIDS hastalarına kadar pek çok insana sesleniyordu. Bir çift kalp de stratejik olarak modelin göğüs kısmını kaplıyordu. Bir nevi Doğa Ana gibi görev üstlenen Missoni kullandığı renk ve desenlerle bu birleşimi hedefliyordu.
Anneler, genç kızlar, çocuklar, ablalar, ağabeyler, sevgililer, bebekler… Pek çok jenerasyondan müzisyenler aktörler, ünlüler, bloggerlar, Avrupa’nın kraliyet aileleri… Domenico Dolce ve Stefano Gabbana her zamanki gibi podyumda ve arkasında dev bir kadro, dev bir aile yarattılar. Farklı fiziklerde, yaşlarda olan 140 insanı giydiren bu ikili bir kez daha herkese ne kadar kalabalık olduğunu gösterdi. “Bizim için önemli olan insanların karakterleri. 1980’lerin ortasındaki ilk gösterimizden beri aynı dikkate sahibiz: Gerçek insanlar! Ve istediğimiz mesaj çok açık: Kendinizi olduğunuz gibi kabul edin. İşte bu kadar!”diyor Stefano Gabbana. Her zamanki gibi abartının dozunun kaçtığı, farklı figürlerin, sloganların, üç boyutlu çiçeklerin, hayvan desenlerinin, kırmızının bolca kullanıldığı bir Dolce&Gabbana şovu ile karşı karşıyayız. Ayrıca sosyal medyanın gücüne destek olan ikili podyumda bazı bloggerlara da yer vererek ilk kez böyle bir şova imza atan isim oldu.