Paris Moda Haftası'nda ilk gün izlenimleri

Paris modasının en önemli isimlerinden biri olan Lanvin’in Sonbahar/Kış 2017 koleksiyonu için Bouchra Jarrar “bir kadının narinliği ve gücü” tanımını kullanıyor. Koleksiyondan bahsetmek gerekirse Jarrar özellikle pantolon ve ceket kalıplarında gerçek bir ordinaryüs! Maskülen-feminizmin öncülerinden olan Jarrar bu koleksiyonda da bu iki tarzın bir kez daha bir arada harmanlıyor. Saint Laurent’nin “feminenlik” diye bağıran koleksiyonuna cevap olarak Lanvin de işin içine soktuğu pembelerle, desenlerle, transparan detaylarla ve parçalarla karşılık veriyor. Bir tık daha genç bir kızın ruhunun da Lanvin podyumunda yer aldığını gözlemlemek hiç zor değildi.  

Defileden birkaç gün önce önce, Paris’in en ses getiren isimlerinden olan ve 100. şovunu hazırlayan efsane isim Dries Van Noten şöyle diyordu: “ Büyük bir etkinlik haline dönüştürmemeye karar vermiştim. Modeller, ışıklar ve sandalyeler, hepsi bu.” Moda dünyasının önde gelen isimleri onun bu sözlerine defileden sonra “Şaka yapıyor olmalı” diye karşılık verdiler. “Onlar ne istediklerini söyleyen kadınları temsil ediyor.”diyerek 54 modelini ve look’unu anlatan Noten 100. şovu ile bizi yalnızca 2017 yılına değil bütün bu yüz şovluk geçmişe götürdü ve getirdi. 90’lı yıllara damgasını vurmuş süper modeller Nadja Auermann, Cecilia Chancellor, Emma Balfour, Kirsten Owen, Trish Goff, Carolyn Murphy gibi daha sayısız pek çok isim Dries Van Noten’in 100. şovunda bir araya geldi. Tasarımlarda da hem kalıplarda hem desenlerde aslında 90’lı yılların zirvesini yaşadığı dönemlerden çok fazla iz vardı. İlkbahar 2000 koleksiyonunda ilham aldığı dönemin duvar kağıtları, Sonbahar 2013 koleksiyonunda kullandığı Japon kimono desenleri, Sonbahar 2007’den paisley deseni, İlkbahar 1994’te kulladığı İngiliz gülleri ve Sonbahar 2001’de kullandığı 60’lardan esinlenilmiş üçgen kesimler… Dries Van Noten tekrardan yapmanın, revize etmenin, karıştırmanın ve yeni bir forma sokmanın en canlı ve en etkileyici örneği oldu. Ve bu sefer onların gerçekten yıllarca giyilebilir olmasını fazlasıyla önemsediğini söylüyor! Koleksiyonda özellikle ceketler öne çıkıyor.

Parisli tasarımcıların en farklı ve iddialı olanlarından biri olan Maison Margiela’da adeta  bir izci kampı havası esiyor! Özellikle kesik, yırtık parçalar, asimetrik duruşlar, üst üste dikilmiş ya da styling çalışmaları ile öne çıkarılmış parçaların olduğu John Galliano’nun son koleksiyonunu tanımlamak bir hayli güç. Trençkotlar, göğüs altında biten büstiyerler ve arkalarındaki sloganları ile moda yorumcuları koleksiyonun buram buram Amerika koktuğunu söylüyor. Galliano hiçbir zaman politik bir tasarımcı olmamasına rağmen bunu oldukça şiirsel bir şekilde bir oyun haline getiriyor. Özgürlük sembolü koleksiyonda yer alan bu açık metaforlardan biri. Koleksiyonda ise gelecek sezonun rengi olacağı belli olan taba, hardal tonları yanında turuncu ve yeşil renklerin hakimiyeti var. Büyük beden tasarımların, salaş görünümlerin ve kat kat giyinmenin etkisini gelecek sezonda da göreceğiz gibi duruyor.