Dünyaya gelişimiz bile en küçük hücrelerimizin rekabeti ve anne rahmine düşen embriyonun kazandığı bir yarışla başlıyor. Yani hayatta kalmak için savaşmak doğamızda var! Bazı yazılı ve sözlü sosyal kurallar çerçevesinde rekabetin sınırları küçük yaşlardan itibaren çiziliyor.
Henüz okul öncesi çağında çocuk, bir ‘yarış’ kültürüyle tanışır ve yarış kazanmak önemlidir. Bu dönemde, “Benim arabam en hızlı, en yükseğe ben atlarım, babamın boyu şu kadar uzun” gibi somut kavramlar üzerinden kıyaslamalara girilir. Çocuk kendini bunlarla tanımlar ve bu son derece doğaldır.
İşte büyüdükçe edinmesi gereken, psikolojik açıdan sağlıklı ve dengeli bir bakış açısı için ona ileteceğiniz 5 önemli mesaj:
-Sıralamayı değil çabayı takdir etmek. Onun 1., 2., 3. gibi bir derecede olmasından ziyade, içinde bulunduğu mücadeleyi ve gösterdiği azmi önemsediğinizi belli edin.
-Rekabet ettiği kişilerle empati yapabilmek. Herhangi bir rekabet/yarış esnasında veya sonrasında diğer insanların duygularının da farkında olmanın önemini vurgulayın. Örneğin, kaybedenle dalga geçmemek, duygularını kontrol altında tutabilmek gibi...
-Kendimizle yarışmak. Yarışların en büyüğünün kendimizle mücadele olduğu mesajını verin. Onu başkalarıyla kıyaslamak yerine, “Dünkü … rekorunu kırabilir misin?” gibi sözlerle yaklaşın. Bu, özgüven gelişimi için büyük bir artı olacak.
-Yenilmek kazanmaktır. Bir mücadeleyi kaybetmenin aslında tecrübe kazanmak olduğunu işleyin. Üzgün olmasının doğal olduğunu söyleyerek, geleceğe dair hedefleri, geliştirebileceği tarafları üzerine konuşabilirsiniz.
-Bireysel hırslar yerine, ekip olabilmek. Sadece kendi ekseninde, kendini gördüğü bir mücadele yerine, bir takım olabilmenin ve o takımın içinde verimli olabilmenin değerini anlatın.
Kazanmayı istemek ve kazanmaya ihtiyaç duymak arasındaki çizgi önemli. Çocuğunuz, kazanamadığında sanki bir parçasını da kaybetmiş gibi hissediyorsa, bu onun için ciddi bir yıkım oluyorsa, durumu daha derinlemesine anlamak ve ihtiyacı olan desteği ona sağlamak gerekir.