Çocuklarımıza ağlamaya, sinirlenmeye, sinir krizi geçirmeye ya da vurmaya gerek olmadığını ne kadar çok söylüyoruz. Oysa önce kendinizi onların yerine koymanız çok daha akıllıca olacaktır. Dürüstçe ‘Seni anlıyorum’ demek çok daha yapıcı bir sohbetin kapılarını açar. Belki sonunda ikiniz de birbirinizi anlarsınız.
Kendimizi tamamen bitkin bir halde oyun halısının üzerinde zorlamamıza gerek yok. Neticede bunun kimseye bir faydası da yok. Net bir ‘Artık dinlenmek istiyorum’; sadece sizin için iyi değil olmakla kalmaz, aynı zamanda çocuğunuza şunu da öğretir: Sınırlar koyabilirsin ve rahatlayabilirsin.
Her soruya hızlı bir şekilde cevap veremeyiz. Bazen bir karar vermeden veya bir açıklama yapmadan önce sakince düşünmek veya başka birinin fikrini sormak iyi gelebilir. Ayrıca bu durum çocuğunuza, sorusunu ciddiye aldığınızı görecektir. Bu da yargınıza olan güvenini artırır.
Çocuklarımız kendilerini ilgilendiren konularda fikirlerini söylediklerinde kendilerine olan güvenleri artar. Aynı zamanda herkesin fikrinin sorulması iyidir.
Çocuklarımızın bunu her zaman söylemesini isteriz ama iş özür dilemeye geldiğinde en büyük kahramanlar biz değiliz. Otoritemizi zayıflatmaktan mı korkuyorsunuz? Oysa çocuklar, dürüst bir ‘Üzgünüm’ ifadesinin çok fazla boyut içerdiğini zaten biliyorlar. Özür dileğimizde; yaptığımız hatadan pişman olduğumuzu, ona değer verdiğimizi ve saygı duyduğumuzu bilmelerini sağlarız. Ayrıca onlara, biri haklı değilse, af dilemesi gerektiğini ve eylemlerini tekrar etmemesi gerektiğini de öğretmiş oluruz.
Duygusal ihtiyaçları karşılanan çocuk; ruhsal olarak da, fiziksel olarak da güçlü olur. Çocuğun en temel duygusal ihtiyacı sevildiğini hissetmektir. Çünkü insanoğlunun en büyük ihtiyaçlarından birisi, sevilme ihtiyacıdır. Ve ‘Seni seviyorum’, tüm dünyanın hemfikir olduğu en güzel sözdür.