YAŞAM - HABER

İlklerin oteli Pera Palace

3 Mart’ta Netflix ekranlarında seyirciyle buluşan, başrollerinde Hazal Kaya, Tansu Biçer ve Selahattin Paşalı’nın paylaştığı ‘Pera Palas’ta Gece Yarısı’ adlı dizi, tüm dikkatleri, Türkiye’nin bu tarihi oteline çekti. Şu sıralar herkes, Türkiye’nin ilk büyük oteli olan Pera Palace Hotel’i konuşuyor. Aslında Pera Palace, hep oradaydı; kimimizin yolu üzerinde, kimimizin birkaç metro durağı uzağında… Ama meraklılarının dışında herkesin ilgisini çekmesi bu diziyle oldu. İşte son dönemde gündemden düşmeyen Pera Palas Hotel’in tarihi, özellikleri ve ünlü konukları…

profil
BT Ekip
13.03.2022
İlklerin oteli Pera Palace

Galata’dan Haliç’e, Eyüp sırtlarından Tepebaşı’na uzanan manzarasıyla Haliç’e bakan Pera Palace Hotel; bir zamanlar İstanbul’un küçük Avrapa’sı olarak bilinen Taksim-Beyoğlu’nun Pera Bölgesi’nde yer alıyor. Otelin hikayesi, 19. yüzyılın sonlarına uzanıyor. Orient Express, 1888 yılında Paris-İstanbul seferlerine başladığında, İstanbul’da Orient Express yolcularının alışkın oldukları yüksek standartları sunabilecek bir otel yoktu. Bunun üzerine 1892 yılında böyle bir otel inşa etmek için kollar sıvandı ve 1895’teki açılış balosuyla Pera Palace Hotel, konuklarını ağırlamaya başladı. İşte Levanten mimar Alexandre Vallaury’nin tasarladığı Pera Palace Hotel’in özellikleri, ünlü konukları, özel bölümleri ve müze odaları...

Pera Palace Hotel, İstanbul’un en ihtişamlı yapılarından biri olarak açıldığında, birçok ilkleri barındırıyordu; İstanbul’da Osmanlı sarayları dışında elektriğin verildiği, ilk elektrikli asansörün ve ilk akar sıcak suyun bulunduğu binaydı. Türkiye’nin Avrupa standartlarındaki ilk oteli olan Pera Palace Hotel, kuruluşundan itibaren tarihi olaylara tanıklık ederek kent kültürünün çok önemli simgelerinden biri haline geldi.


Pera Palace Hotel, İstanbullu bir Levanten olan Alexandre Vallaury tarafından tasarlandı. İstanbul’da önemli yapılara imza atmış olan Vallaury; Osmanlı Bankası ile Arkeoloji Müzesi’nin de mimarıdır. Art Nouveau, Neo-Klasik ve Oryantalist mimari tarzları bir arada kullandığı Pera Palace Hotel, 19. yüzyıl sonu İstanbul mimarisinin tipik bir örneğidir. Planında ve dış görünüşünde neoklasist bir yaklaşım etkilidir.


46 x 28 metre boyutunda dikdörtgen biçiminde bir taban üzerine oturan Pera Palace Hotel, ikisi bodrum kat olmak üzere dokuz kattan oluşur. Otelin iç yapıları, sistemin tam ortasındaki alanda oluşturulmuş büyük bir aydınlık boşluğu üzerine temellendirilmiş. Giriş katında büyük bir salon olarak düzenlenmiş olan bu boşluk, yani Kubbeli Salon; merkezi konumunun yanı sıra, tüm plan şeması bu mekana göre belirlendiği için binanın da kalbi durumundadır.


Pera Palace Hotel mimarisindeki Art Nouveau tarz, otelin en özgün parçalarından biri, İstanbul’un ilk elektrikli asansörü olan meşhur asansörü çevreleyen merdivenlerde özellikle dikkat çeker. Yapının ortasındaki boşluğun bulunduğu Kubbeli Salon ise, Oryantalist mimarinin kendini en çok hissettirdiği bölümdür. Kalan bazı bölümlerde yararlanılan Neo-Klasik stil de, otelin eklektik mimari yapısına katkıda bulunur.


Pera Palace Hotel’in 16’sı suit 115 odası bulunuyor. Odalarının çoğundan Haliç manzarası sunan binaya restorasyon sırasında eklenen SPA’da kapsamlı bakım hizmetleri verilirken, fitness salonu, kapalı yüzme havuzu, sauna ve buhar odası da, hem otel konuklarına hem de dışarıdan gelen misafirlere hizmet veriyor. Otelin gün ışığı alan, yüksek tavanlı tarihi salonları ise; davet, düğün ve toplantılara ev sahipliği yapıyor.


Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Pera Palace Hotel’in gelmiş geçmiş en değerli misafiri olan Mustafa Kemal Atatürk, ismini Pera Palace Hotel’in konuk defterine ilk kez yazdığında, yıl 1917 idi. O yıldan sonra, savaş ve barış dönemlerinde defalarca Pera Palace Hotel’de kaldı. Cephe dönüşlerinde adeta evi gibi kullandığı 101 numaralı odası, doğumunun 100. yılı olan 1981’de, Atatürk’ün şahsi eşyalarının da sergilendiği bir müze oda haline getirildi.

Atatürk’ün en sevdiği renk olan, diğer tüm evlerinde ve adına açılmış müze-evlerde de kullanılan gündoğumu rengi, ‘şafak’ pembesiyle yenilenen 101 numaralı odada Atatürk’ün kıyafet, şapka, ayakkabı ve gözlük gibi özel eşyaları da bulunuyor. Pera Palace Hotel, Atatürk’ün eşyalarını ve 20. yüzyılın başlarına ait kitap, dergi, halı ve madalya gibi ögeleri toplamaya devam ediyor. Atatürk Müze Odası; her gün 11.00-12.00 ve 15.00-16.00 saatleri arasında tüm ziyaretçilere açıktır.


Dünyanın en ünlü polisiye romanı yazarlarından Agatha Christie, 1926 ve 1932 yılları arasında birçok kez Pera Palace Hotel’de konaklamıştı. En ünlü romanlarından ‘Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i, ziyaretlerinden biri esnasında 411 numaralı odasında yazdığı söylenir. Kayıp günlüğü ve kaldığı odanın esrarı günümüzde bile hâlâ çözülememiştir. Günlüğünün, daha sonra bu odada bulunan anahtarının replikası ile eski tip bir daktilo da, Christie’nin anısına bu odada sergileniyor. Antika mobilyalarla, siyah ve bordo renklerde döşenen odada, değişik dillerde ve farklı yıllarda basılmış nadide Agatha Christie kitapları da bulunuyor.


Tarihi asansör: Ünlü İngiliz yazar Daniel Farson, Türkiye'nin ilk elektrikli asansörünü şu sözlerle anlatıyordu: “Dökme demir ve ahşaptan yapılmış dünyanın en güzel asansörüdür. Bu asansör reverans yapan bir kadın gibi yükselir. Turistler gözlerini bu müthiş sevimli ve aristokrat asansörden ayıramazlar.”

Agatha Restaurant: Adını Pera Palace Hotel’in ünlü müdavimlerinden Agatha Christie’den alan otelin ana restoranı Agatha, Orient Express’in güzergahındaki en önemli duraklar olan Paris, Venedik ve İstanbul’dan hareketle, bu mutfakları bir araya getiriyor... Restoran, kahvaltıdan itibaren gün boyu açık.

Orient Bar: Yıllar boyunca İstanbul aydınlarının buluşma noktası olan Orient Bar’ın yaz ayları için terası da bulunuyor.

Patisserie de Pera: Eskiden beri bir İstanbul klasiği olan Patisserie de Pera’da; özel Fransız pastaları, kuruvasanlar, makaronlar ve el yapımı çikolata bulunuyor. 24 kişilik oturma alanına sahip olan bu çok özel Fransız tarzı pastane; dantel perdeleri, gümüş şekerlikleri, nadide porselen takımları ile dikkat çekiyor.

Kubbeli Salon: Yüksek tavanlı mimarisi, kubbeleri ve parke zeminiyle geçmişin ihtişamını yaşatan Kubbeli Salon, haftanın her günü bu büyülü atmosfere eşlik eden canlı piyano müziğiyle akşamüstü çaylarına ev sahipliği yapıyor.


Önceki ve Sonraki
Haberler