Markaların hepsi ürünlerinin yanı sıra dekoratif standlarıyla da ön plana çıkıyorlardı. Öyle güzel bir bütünlük oluşturmuşlardı ki adeta bir kahveciler sokağında geziyor gibiydik. Federal Coffee Company’nin ahşap beyaz ve yeşillikler ağırlıklı doğal havası en beğendiklerim arasındaydı.Walter’s Coffee’nin dumanlar içerisindeki konsepti bir önceki festivalde olduğu gibi bu sene de ilgi odağıydı.
Kahvecilerin hepsinin kendine özgü değişik sunumları vardı. “Breaking Bad” konseptiyle ön plana çıkan Walter’s Coffee’nin laboratuvar havası, Kuru Kahveci Mehmet Efendi’nin nostaljik havası ya da İzmir’de yeni açılacak olan Zihni Sinir’in kahveye taşıdğı yaratıcı sunumlar hepsi ayrı bir renk katmıştı. Söylemeden geçemeyeceğim Zihni Sinir’in İstanbul’da açılacak şubesini merakla bekliyorum.
Dört gün boyunca kahveseverleri etkileyebilecek birbirinden keyifli workshoplar gerçekleştirildi. Benim favorim Nespresso’nun Movenpick dondurmaları ile gerçekleştirdiği affogato workshopu oldu. İlk olarak girişi markalarla ilgili genel bir bilgilendirme ile yaptılar. Bu kısımdan en çok aklımda kalan Nespresso reklamı oldu, burada George Clooney etkisi büyük tabii. Sonrasında kendi affogatolarımızı yapmaya başladık. O kadar çok çeşit kahve ve dondurma vardı ki hepsinin harmanlanmasıyla bambaşka tatlar ortaya çıktı. Artık vazgeçilmez tatlılarımdan biri haline geldi bile.
Kalabalık etkinliklerin belki de en büyük problemlerinden biri, temizlik. Organizasyon ekibi yani DSM Group, bu konuda da tam not aldı benden. Çöpler sıklıkla toplandı. Dört günde dağıtılan toplam 120 bin kahve ve ağırlanan toplam 30 bin misafire rağmen, etrafta hiç çöp görmedim. Etkinliğin seanslara bölünmesiyle kalabalığı da büyük çoğunlukla dengelediler, bu da her misafirin rahatça tadım yapabilmesine yardımcı oldu.
Kahvecilerin kullandıkları kahve bardaklarından festivalin girişinde dağıtılan rehberlere kadar hepsi ayrı bir yaratıcılık içeriyordu. Geçen sene bardaklarından koleksiyon yapmaya başladım, seneye de buna devam edeceğim gibi duruyor.