İYİ HİSSET - ASTROLOJİ

Balık dolunayı burçları nasıl etkileyecek?

2 Eylül 2020 Çarşamba günü saat 08.21’de 10 derece Balık Burcu’nda yeni bir dolunaya merhaba diyeceğiz; artık hareketli zamanlara başlıyoruz. Astrolog Kenan Yasin Bölükbaşı yükselen burçlara göre yorumladı.

profil
BT Ekip
1.09.2020
Balık dolunayı burçları nasıl etkileyecek?

Astrolog Kenan Yasin Bölükbaşı, “Bugünlerde birlikte hareket edenleri, hiç birbiriyle olmaz diye düşündüklerinizi bir arada görüyorsanız bilin ki ışıkları sönüyor, ışıkları sönmeden güçlerini birleştirerek yeniden eski güçlerine kavuşmak isteyen yıldızlar gibi birlikte ışıldamaya çalışıyorlar” notuyla etkisi en az 14 gün sürecek olan bu dolunaydan 12 burcun nasıl etkileneceğini ve nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlattı. Bölükbaşı'na göre bu dolunay bize çıkarları gösterecek. Acelesi olanları, hızlıca vurup kaçmak isteyenleri, gerçekte neyin neden yapıldığını bir bir su yüzeyine çıkaracak.


Elde olanı hızlıca değerlendirmek, eğer dışında kalırsam iş işten çoktan geçecek ve kaybedeceğim düşüncesi hakim olacak üzerimizde. Değer görmek için yanlış yollara, yanlış insanlarla iş birliği yapmaya açık olacağız.


Metanet ve güç için eğitim ve kendini donatman gerekir. Kendini donatmayan kişilerin bu dönem ortak işler yaptığını, birlikten güç doğar mantığı ile ilerlediklerine şahit olabilirsiniz. Güç ve bereketin yanlış ellerde olduğuna dair şüphelerinizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağını göreceğiz hep birlikte.


Dolunay, Shatabisha Nakshatrası’nın 3. Padasında gerçekleşiyor. Bu nakşatra Ay’ın vargottama olmasından kaynaklı büyük dünyevi başarılar verecek. Fakat bu dünyevi başarıların içinde ruhu olmadığını keşfedeceksiniz. Çoğunlukla da bu başarılar başkalarına ait olacak. Olmaması gereken, hak etmediğini düşündüğünüz kişilerin başarılar kazandığını izleyeceksiniz bu süreçte.

3. Pada Satürn enerjisi veriyor. Dünyevi olanı vurguluyor fakat eski usulleri idame ettirmeye çalışan kişileri temsil ediyor. Yenilenmezsek sistem bizi yutar. Yeniye ve yenilenmeye açık olmayı artık öğrenmeliyiz.

Ayrıca bu nakşatrada dikkatimi çeken güzel bir özellik daha var. Bu nakshatrada doğan kişiler kendilerini çok iyi gizlerler, iç yüzünü asla anlamazsınız… Yıllarca kendini sizden gizleyebilir fakat Dolunay ışığı onu görene açılacak ve olayların iç yüzüne “hadi canım” hayatta inanmam dediğiniz olayları görmenizi sağlayacak.

Mutlaka okuyun: Eylül ayında burçları neler bekliyor?


Dolunay, ülke haritamızın Ay Düğümlerinin 1 derece orbla üzerinde gerçekleşiyor. Kadersel etkilere açık olacağımız bir zamandayız. Tanıdığımız aşina olduğumuz alanlar Balık tarafımızda yani denizler, Karadeniz ve Akdeniz’e kıyısı olan bir ülkeyiz peki hakimiyeti olan bir ülke miyiz? Bu konuda uzunca yılları etkileyecek süreçler yaşayabiliriz.

Dış ülkelerle ve sınır komşularımızla aramızdaki diplomatik ilişkileri yönetmek için mücadele vereceğiz. Özellikle Venüs'ün Aslan burcuna geçeceğini ve Mars’ın Koçta gerilemeye başlayacağını düşünürsek ateş teması artacak ve Merkür Terazi transiti diplomasi için kararından dönmeyen, büyük payı almak isteyen liderlerin arasındaki gergin ortamın yaşanacağına şahitlik edecek.

Adalet sistemimiz, hukuki yargılarımız ve kanunlarımız bu dönem öncelikli olacak. Mahkemelerin adli tatilin bitireceği ve yeniden davaların açılabileceği bu süreç hukuki kararlarımızı ve yargısal süreçlerimizin kamuoyunu meşgul edeceği zamanları da gösteriyor.

Mars’ın Retro süreci bu konularda da temkinli olmamız gerektiğini, dava açmak için bekleyenlerin zamanının geldiğini ve hiç tahmin etmediğiniz kişiler tarafından mahkemelik olabileceğinizi de gösteriyor. Dikkat!

Ülke haritamızın 3. ve 9. ev aksını tetikleyen bu dolunay eğitim sistemimizi de temsil ediyor. Ulaştırma bakanlıklarımızı, eğitim bakanımızı da ilgilendiren önemli süreçleri göz önüne seriyor. Bu konularda yeni düzenlemeler olası. Gümrük, sınırlar, ulaşım ve yurtdışı bağlantılı süreçlerde yeni yapılanmalar gözlemleyebiliriz. Eğitim sistemimizle ilgili ise düzenlemelerin işin tekniğine, pratisyenliğine yönelik istihdam üzerine yoğunlaşacağını belirtebiliriz.

Dolunay’ın hepimize hayırlı gelmesini, dolan ışığın aydınlattığı taraflarımızı güzelleştirmesini diliyorum.


Dolunayın etkilerini “hizmet eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Bu eksende egoya yer yoktur. Bizler bugüne kadar “hizmetlilerimiz”, “iş arkadaşlarımız”, “rutin düzenimiz”, “işimiz” ve belki de “evcil hayvanlarımızı” ihmal ettik ve kendimizi daha çok düşündük. Onların ne istediğinin bir önemi yoktu. Sıra onlara geldi. Onlarla ilgilenmeli ve onların düzenini düşünmelisiniz. Başkasının işi aksarsa aksasın önce benim işim demiş olabilirsiniz. Birlik içinde olma zamanı.

“Ailenize”, “Yuvanıza”, “Evinize”, “emlakçınıza” ve “mimarınıza” o kadar güveniyordunuz ki her şeyinizi gözünüz kapalı teslim etmiştiniz. Fakat; görünen yüzeyde beklenen değeri göremediğinizi fark edebilirsiniz. Ya da emlakçınızın size başka alıcıya başka konuştuğunu gözlemleyebilirsiniz. “Ya mimarınıza ne demeli?” “İşinizi şu güne yetiştireceğim” demişti oysaki değil mi? İşte bunların hepsi bir bir ortaya çıkıyor olabilir.

“Güvendiğiniz dağlara kar yağabilir”. “Toplum önü statünüzle”, “kariyerinizle” ve “hedeflerinizle” ilgili konularda harcadığınız emeklerin boşa çıkması ile yüzleşebilir ve şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıktığını gözlemleyebilirsiniz.


Dolunayın etkilerini “yaratıcılık eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Bu eksen “aktiviteler”, “organizasyonlar” ve “eğlencelerin” olduğu kolektif alanımızdır. Bu dolunay bizlere “başkalarının sosyal amaçları” ve “başkalarının idealleri” uğruna harcadığımız eformuzu, onları mutlu etmek için harcadığımız zamanımızın aslında kendimizden ödün vermek olduğunun idrakine vardırabilir. Hep başkaları için çalıştık. Peki ya biz! Kimse dönüp bizlerin hatırını sormadı. Lütfen kendimize dönelim ve “nasılsın?” sorusunu kendimize yöneltelim.Bireysel anlamda bizler neler istiyoruz sorgulamaya ihtiyacınız olduğunu fark edebilirsiniz. “Hobilerim neydi benim?”, “kendime ait bir sosyal çevrem vardı benim!” ve “kendi kendimi eğlendirmek için kendime ayırdığım zamanlarım?” düşününce hepsinin yerlerini başkalarının eğlencelerine adamış olduğunuzu gözlemleyebilirsiniz.

“Kardeşler”, “kuzenler”, “yeğenler” ve “yakın çevremiz” onlar ne istediyse bizler onların için saçımızı süpürge ettik. Bir telefonla yanlarındaydık. Kendi güvenliğimizden çok onların güvenlikleri bizler için daha önemliydi. Fakat; şu an gözlerinize inanamadığınız, aşina olamadığınız durumlarla karşı karşıya kalabilirsiniz. “Senden beklemezdim” derlerse şaşmayın! İnsan nihayetinde, unutmaya meyilliyiz. Onların gözünde bir anda değerinizi kayıt edebilirsiniz.

Aldığınız eğitim, gittiğiniz-gezdiğiniz yerler, yabancı kültürler ve belki de yabancı diller, bunların hepsi bizlerin bilgi birikimleriydi. Hayatımızı bu birikimler üzerine inşa etmiştik oysa. Bereketimizi aldığımız eğitimlerimizden sağlayacağımızı düşünerek çaba ve emek sarf etmiştik. Ya şimdi ne olacak? Sorunuza karşılık gelen ilgili konularda harcadığınız emeklerin boşa çıkması ile yüzleşebilir ve eğitime olan şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıktığını gözlemleyebilirsiniz.


Dolunayın etkilerini “İş- ev, eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Özel hayatımız ile iş hayatımız arasındaki dengeyi sağladığımız alanı temsil eder. “Kariyerimiz”, “Mesleğimiz”, “itibarımız”, “kıdem atlama” ve “mesailerimiz” ilgili konularla o kadar meşguldük ki kendi mahremiyetimizi unutmuş olabiliriz. Bir durup düşünme ve arınma zamanı. Şifalanıp çalışma gücümüzü ve azmimizi yeniden sağlamamız için nelerin gerekli olduğunun idrakine varabilmek isteyebiliriz. “Bu kadar çalışmanın temelinde yatan ne idi? Sorgulamak isteyebiliriz. Zirveye odaklandık fakat o zirveye ulaşmak için temellerimizin sağlamlığını göz ardı etmiş olabiliriz. Bu dolunayın etkisiyle temellerimizi sağlamlaştırmak isteyebiliriz. En büyük desteği ailemizden görebilir ve onları da ihmal ettiğimizi fark edebiliriz.

“Şahsi kaynaklarımız”, “nefsimiz”, “gelirimiz”, “yaşam tarzımız” ve “öz saygımız” ilgili konularda çok hızlı kararlar almış olabiliriz. Süreci gözlemlemeden Nasılsa? düşüncesiyle kendimizi güvence altında hissettiğimiz konulardan sınanabilir ve dikkatsiz davranabiliriz.

Kendi mal varlıklarımızı ve değerimizi göz ardı edebiliriz. Başkaları ne yapıyorsa “ben neden yapmayım ki?” diyebilir ve kendi bereketimizi başka kapılarda arayabiliriz. Korkularınızla yüzleşme vakti gelmiş olabilir.


Dolunayın etkilerini “Bilgi eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Gündelik ve alelade bilgilerle meşgul olduğumuz alandır. Kendimizi o kadar çok soyutlamışız ki yakın çevremizden “yabancılar”, “yabancı kültürler” ve farklı “keşif alanları” ile ilgilenmenin bizleri daha mutlu edeceğini düşünmüş olabiliriz. İnancımızı yitirmiş ve uzaklaşmak istemiş olabiliriz. “Kardeş”“kuzen”, “yakın çevre”, “akrabalar”“bulunduğumuz semt” gibi kişi ve yerlerin bizlere bir çözüm sunamayacağını düşünerek harcadığımız zamanı, geri kazanmak isteyebiliriz. Yani kısacası mutluluğumuzu ve inançlarımızı farklı kültürlerde yakalama fikrimiz işe yaramamış olabilir. Dolunayın etkisiyle kendimizle yüzleşebilir ve korkularımıza çözümler bulabiliriz.

Hareketlerimize ve kararlarımıza duygularımız yön vermiş olabilir. Aşırı hassasiyet gösterebiliriz. Koruma, kollama ve ait olma isteğimiz sebebiyle motivasyonumuzu sağlamak için kendimiz yerine başkalarına zaman ayırmanın ve özverili davranmanın doğruluğuna inanmak istemiş olabiliriz. Kendimizden ödün vermenin suiistimale edilmeye dönüşebileceğini hesaba katmamış olabiliriz. Fakat kimlerin sizi suiistimal ettiğine şahit olabileceğiniz bir sürece giriyorsunuz.

Kendimize yetebileceğimizi bildiğimiz halde başkalarına teslim olmuş ve başarının onlarla geleceğini düşünmüş olabiliriz. Oysa bizler kendi başımıza ideallerimizi yerine getirebilir ve başarılar elde edebiliriz. Bolluk ve bereketimizin kendimizde olduğunu hatırlayalım. Başkasından gelecek başarıyı ve bereketi beklemenin doğru olmadığına dair şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağını gözlemleyebilirsiniz.


Dolunayın etkilerini “benim param-senin paran ya da benim param-müşterek paramız” dediğimiz eksenimizden deneyimleyeceğiz. Yani kısacası finansal konular üzerinden deneyim yaşayacağız. “Kazancımız” ve “harcamalarımız”, “duran varlıklarımız” ve “kadın düşmanlarımız”, “yeni çıkan işlerimiz” ve “ortaklığımız”, “şirketimiz” ve “emanet ettiklerimiz” gibi konularda kimi zaman işimiz ya da kişisel harcamalarımıza dikkat etmemiş olabiliriz çünkü kazancımıza güvenmiş olabiliriz. Kimi zaman kadın arkadaşlarımıza güvenip en değerli sırrımızı paylaştık. Riskler aldık duran varlıklarımıza güvenip. Hatta belki ortağımıza, şirketimize ve gözümüz kapalı emanet ettiklerimize güvenmiş olabiliriz. Tüm bu saydıklarımızın aslında kendi kafamızda oluşturduğumuz ve olmasını istediğimiz gerçek güven duygularımızın karşılığı olmasını diledik. Birlikten kuvvet doğar ve her şey çok daha güçlü ve kuvvetli görünür demiş olabiliriz. Bu dolunayın etkisiyle kendi değerimizin farkına varmalı ve tek başımıza da her şeyin üstesinden gelebilecek güce ve değere sahip olduğumuzu deneyimlemeliyiz.

Hep ilk adımı başkasından beklemiş olabiliriz. Onlara güvenip susup, sessiz kalmayı tercih etmiş olabiliriz. İhtiyaçlarımızı dile getirmeye çekinmiş olabiliriz. Arkadaşlıklarımız, ilişkimiz bozulmasın diye sessiz kalmayı tercih etmiş olabiliriz. Fakat bu süre zarfında sessiz ve kendimize kalmanın gözlem yapma fırsatı doğurduğunu yakalamış olabiliriz. Sergilediğimiz tutumun ve her şeyi karşı taraftan beklemenin bizlere ne kadar zarar verdiğini deneyimlemiş olabiliriz.

Rutin yaşantımızda ve düzenimizde yaşanılan aksaklıklar sebebiyle sabırsız bir tutum sergilemiş olabiliriz. Kendi bereketimizin aslında bu olumsuzluklardan sonra geleceğini fark edememiş olmanın huzursuzluğunu yaşamış olabiliriz.


Dolunayın etkilerini “ilişki eksenimizden” deneyimleyeceğiz. İlişkilerimizde başkası ne der? Aman yanlış anlaşılmayım. Onun yerine ben çalışayım ne olacak demiş olabiliriz. İkili ilişkilerimizde öz verili olmak empati kurmak ve dengede kalmak için uyumu sağlayan taraf olmuş olabiliriz. Dolunayın etkisiyle o dengenin aslında o şekilde sağlanmadığını gözlemleyebiliriz. Daha bireysel çalışmalar içerisine girebiliriz. Öncelikli kendi motivasyonlarımızı belirlemenin daha sağlıklı ilişkilere vesile olacağının kanaatine varabiliriz.

Yalnız kalmaktan hoşlanmadığımız için grup aktivitelerinde olarak motivasyonumuzu sağlamış olabiliriz. Ya da kendimizden çok başkalarının kazançlarını gözetmiş olabiliriz. Kendi yaratıcılığımızı ve fikirlerimizi başkalarının projeleri için kullanmış ve tek başımıza kazanç elde edebilecekken ortak paylaşıma sunmuş olabiliriz. Bahsi geçen konuların aslında kötü bir paylaşım olmadığını düşünebiliriz. Fakat göstermiş olduğunuz özverinin çeyreğini görememiş olmak artık bu çarkın bu şekilde dönmemesi gerektiğini bizlere hatırlatabilir.

Kendi yolumuzu çizmekte o kadar özgürüz ki yaratıcılığımızı ve proje geliştiriciliğimizi tek başımıza yapmak yerine paylaşmayı tercih etmiş olabiliriz. Hayatı daha neşeli kılacak olanın paylaşmaktan geçtiği inancı ile yapılan işlerinizin aslında kendi bereketinizi ikiye böldüğünüze dair şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağını gözlemleyebilirsiniz.


Dolunayın etkilerini “hizmet eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Bu eksende egoya yer yoktur. Bizler bugüne kadar “çalışma ortamımızda”, “iş arkadaşlarımızla”, “rutin işlerimizde” meşguldük. Fakat bu meşguliyet daha çok başkalarından fikir almakla geçmiş olabilir. “Hangi yolu izlesem? Benim için hangisi daha doğru? gibi başkalarının fikirlerini önemsemiş olabiliriz.

Dolunayın etkisiyle aslında çözümün kendimizde olduğunu fark edebiliriz. İç dünyamızda kendimizden kaçtığımız birçok konuya dönüp bakmamız gerektiğini fark edebiliriz. Belki de iş yerinde iftiraya uğramaktan korkuyorduk oysa gözümüzle gördüklerimizi içimizde tutmuş olmanın rahatsızlığı vardı. Rutin işlerimizi kendimiz halledebilecekken, fikir almayı tercih etmiş olabiliriz. Çünkü kendimizi yalnız hissetmekten ve yalnız kalmaktan korktuğumuz için olabilir. İçimizde yaşadığımız bu korkularla yüzleşme zamanı gelmiş olabilir. Bu yüzleşme bizlerim adım atmasına ve engellerin kalkmasına vesile olacak olabilir.

Bu süre zarfında davranışlarımız üzerimize bir gölge gibi düşmüş olabilir. Kendimiz yükselebilecek ve iyi yerlere gelebilecekken geri planda bırakmış olabiliriz kendimizi. Toparlamalı ve o eski şaşalı dönemimize geri dönmeyi deneyimlemeli ve umudumuzu başkalarının ellerine teslim etmemeyi deneyimlemeliyiz.

Kendi gücümüzü unutup başkalarının fikirlerini önemsemek ve kendimizi hiçe saymanın bedellerini fazlasıyla ödemiş olabiliriz. Her şeyi düşünen ve aslında bulunduğu ortama bereketi getiren kişiyken kendimizi görünmez hale getirmiş olmamız bizi pasifize etmiş olabilir. Fakat belki de bu durum krizi fırsata çevirmeye vesile olabilir. Başkalarının size ayna tuttuğunu fark etmeli ve şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağını gözlemlemeyi deneyimlemeli ve bunu artık kendinizi göstererek başarabilmelisiniz.


Dolunayın etkilerini “yaratıcılık eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Bu eksen “aktiviteler”, “organizasyonlar” ve “eğlencelerin” olduğu kolektif alanımızdır. Bugüne kadar kendi “hobilerimiz” “kendi yaratıcılığımız” ve “çocuklarımızın” ihtiyaçları gibi kendimizi eğlendirmek için uğraşlarda bulunmuş olabiliriz. Hayatın gerçekçi yüzünden kaçmış ve daha çok yüzyesel aktivitelerde bulunmuş olabiliriz. Dolunayın etkisiyle artık daha somut işlerle ilgilenmek isteyebiliriz. Zamanımızın boşa geçtiğini fark edebiliriz. Çocuğumuz, kendi hobilerimiz gibi konularda daha çok çocuğumuzun yaratıcılığını geliştirmesi ya da kendi hobilerimizi sosyal projelerde değerlendirmenin daha doğru olduğu kanaatine varabiliriz.

Yabancı kültürlere olan ilgimiz beklentilerimiz haline dönüşmüş olabilir. Çocuğumuzu ya da kendimizi yabancı kültürlere yakın hissedip onlar gibi yaşamak onlar gibi davranmak istemiş olabiliriz. Fakat bu istekler ve keşiflerin artık inançlarınıza ters düştüğünün kanaatine varabilir ve yol yakınken kendi kültürünüze yakın olanlara yönelmenin daha güvenli ve daha samimi olduğu kanaatine varabiliriz.

Yakın çevremize de aynı duygularla ve hissiyatla yaklaşmış olabiliriz. Yabancı kültürlerin bizlere daha avantaj getireceğini empoze etmek istemiş olabiliriz. Ya da yine yakın çevrenizden etkilenmiş olabilir ve onlar gibi olmak istemiş olabiliriz. Fakat içten içe kendi kültürümüzün daha bereketli ve eğitimimizin daha doğru olacağına dair şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağını gözlemleyebilirsiniz.


Dolunayın etkilerini “İş- ev, eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Özel hayatımız ile iş hayatımız arasındaki dengeyi sağladığımız alanı temsil eder. Uzun zamandır “aile”, “yuva” ve “köklerimizle” yani daha çok kök sorunlarımızla meşgul olabiliriz. Elimizden çıkarmak istediğimiz “evimiz” veyahut da “arsamız” olabilir. Tüm hayatımızı bu konulara endekslemiş olabiliriz. Aile problemlerim çözülürse düze çıkacağımızı düşünmüş olabiliriz. Fakat bu kök problemler bizleri bağımlı hale getirmiş olabilir. Dolunayın etkisiyle beklentilerimizin yönünü değiştirmenin bizlere daha çok faydalı olacağını gözlemleyebiliriz. Çalışmadan, emek sarf etmeden kazanç elde edemeyeceğimizin idrakine varabiliriz.

Tüm bu tecrübelerimizi başkalarının paralarını işleterek kazanacağımızı da düşünmüş olabilir ve aslında onlar yerine kendi alı satım işlerimizi de ihmal etmiş olabiliriz. Bu durumun bizler için bir kısır döngü haline gelmesi beklentilerimizin yönünü belirlemekte bizleri zorlamış olabilir. Daha sakin kalmalı ve gerçekte ne istediğimize karar vermeliyiz. Beklentilerimizi biz mi karşılayacağız yoksa başkalarına mı bel bağlayacağız. Seçim bizlerin…

Kendi öz değerimizin farkına varmalı ve bereketin aslında köklerimizden geldiğini fark etmeliyiz. Başkasının parası, malı mülkü adı üstüne başkasına ait. Onların hesaplarını işletmek ve yürütmenin bize avantaj olabileceğini düşünürken içten içe aslında biliyoruz ki bizler de iyi işler başarabiliriz. “Bir başkası yapabiliyor ama ben neden yapamıyorum” düşüncesini kendimize bir yansıma olarak sormalıyız. Sorumluluk almaktan mı korkuyoruz? düşünelim!


Dolunayın etkilerini “Bilgi eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Gündelik ve alelade bilgilerle meşgul olduğumuz alandır. Yakın çevremizden destek almanın ve onlarla birlikte hareket etmenin doğru olduğunu düşünmüş olabiliriz. Yapacağımız sözleşmeler ve anlaşmalarda keza bir “akraba” ya da “kardeş”, “kuzenle” birlikte hareket etmek gücümüze güç katar demiş ve düşünmüş olabiliriz. Korkularımızın bir gün gelip bizleri tehdit edeceğini hesaba katmamış olmak, dolunayın etkisi ile birlikte korkularımızı yenebilir ev üstesinden gelebiliriz. Yarım kalan “eğitim” ve “akademik” konuları önceliğimize almak isteyebiliriz. Tekrardan kendimize olan inancımızı geri kazanmalı ve hangi konuda eksik olduğumuzu düşünmeliyiz. Ufkumuzu genişletmek için neler mümkünü sorgulayabiliriz.

Yaptığımız “ortaklı işlerin”, “aile içi yapılan sözleşmelere” ve “evliliğimizi” gözden geçirmek isteyebiliriz. Güvendiğimiz dağlara kar yağmış olabilir. Bir adım öteye taşır diye düşündüğümüz ilişkilerimizin bizleri yanlış yola ya da yanlış iş birliklerine sevk ettiğini fark edebiliriz.

Uzun zamandır şüphelerimizi kanıtlar nitelikte eylemlerin ortaya çıkacağı günü bekliyor olabiliriz. “Yaşam tarzımız”, “önceliklerimiz” ve “motivasyonlarımız” gibi konularda endişeye kapılmış olabilir ve adım atmaktan korkmuş olabiliriz. Kendi bereket kapılarımızı kendimizin açabileceği inancını yitirmiş olabilir. Başkaları ne der diye düşünmeyi bırakmalı ve “imajınızsa” imajınız, “kişisel farkındalık” eğitimlerinizse eğitimlerinizi almalı ve sisteminizi inançlarınız üzerinden kurabilmeyi sistematize etmelisiniz.


Dolunayın etkilerini “benim param-senin paran ya da benim param-müşterek paramız” dediğimiz eksenimizden deneyimleyeceğiz. Yani kısacası finansal konular üzerinden deneyim yaşayacağız. “Kariyerimize”, “mal varlıklarımıza” ve “sertifikalarımıza” güvenmiş olabilir ve hırslarımızın önüne koymuş olabiliriz. Her konuya garanti gözüyle bakmış ve yeni gelen iş tekliflerine ya da ben bana yeterim düşüncesiyle ilerlemiş olabiliriz. Hiçbir şeyin bitmeyeceğini ve birilerinin desteğine ihtiyaç duymadığımızı düşünebiliriz. Dolunayın etkisi ile desteğe ihtiyaç duyabilir ve yenilenmek isteyebiliriz. Tek başımıza hallederiz diye düşündüğümüz konularda destekler almak isteyebiliriz.

Koruyup kollamanız gereken bir düzenimiz olduğunun idrakine vardıktan sonra kendimizi farklı ifade etme yollarına gidebiliriz. “İş arkadaşlarımız” ve “hizmetlilerimizin” desteğini almak isteyebiliriz. Kayıp zamanımızın geri kazanmak isteyebiliriz. Zaaflarımızı ve zayıflıklarımızı fark edip geçmişi geride bırakmak için adımlar atmak isteyebiliriz.


Dolunayın etkilerini “ilişki eksenimizden” deneyimleyeceğiz. Kendimize çok güvendik ve birlik içinde hareket etmeyi unuttuk. Başkalarının sıkıntılarına karşılık verdik. Onların dertlerine derman olduk. Fakat hiç sorunumuz yokmuş gibi hayatımıza devam etmiş olabiliriz. Her şeyi ben bilirim edası ile gezinmiş olabiliriz. İkili ilişkilerimizde kırıcı olmuş olabiliriz. “Eşimizin”, “ortağımızın” bizleri anlamayacağını düşünmüş olabiliriz. Tek başımıza hareket etmiş ve artık yorgun düşmüş olabiliriz. Dolunayın etkisi ile “evliliğinize”, “ortağınıza” ve “eşinize” güvenmenin ve birlikte hareket etmenin daha doğru olduğu idrakine varabiliriz.

Onlarla birlikte organizasyonlar yapmak ve yaratıcılığımızı ön plana çıkartmanın avantajlarından faydalanmanın daha doğru olduğunu düşünebilirsiniz.


Önceki ve Sonraki
Haberler