ARA
Krill, Antarktik okyanuslarında yaşayan, karidese benzeyen minik deniz canlılarıdır. Krill yağı, bu canlılardan elde edilen kırmızımsı bir yağdır ve içerdiği Omega-3 yağ asitleri (EPA ve DHA) fosfolipit formundadır. Bu form, vücut tarafından daha kolay emilebilir. Ayrıca krill yağı, güçlü bir antioksidan olan astaksantin içerir. Bu madde hem yağı oksidasyona karşı korur hem de hücre sağlığını destekleyen ekstra faydalar sunar.
Balık yağı da EPA ve DHA içerir ama bu yağ asitleri genellikle trigliserid veya etil ester formundadır. Bu formların emilimi, fosfolipitlere göre bir miktar daha düşüktür. Krill yağında bulunan astaksantin, alfa-tokoferol, A vitamini ve flavonoidler gibi küçük bileşenler, EPA ve DHA'nın biyoerişilebilirliğini iyileştirerek daha küçük miktarda dahi balık yağına kıyasla daha etkili bir etki sağlar.
Bazı çalışmalar, krill yağının daha az dozda alınmasına rağmen kan lipid düzeyleri üzerinde balık yağına kıyasla daha iyi sonuçlar verdiğini göstermektedir. Bunun nedeni, fosfolipit formunun hücre zarlarına daha kolay entegre olması olabilir. Örneğin 2020 yılında bir çalışmada, krill yağından elde edilen Omega-3 fosfolipidlerin, yüksek yağlı diyette bağırsak yağ asidi oksidasyonunu Omega-3 triasilgliserollerden daha etkili şekilde artırdığı görülmüştür.
Aslında bu sorunun cevabı, kişinin ihtiyacına ve bütçesine göre değişebilir: Emilim kolaylığı ve antioksidan içeriği açısından krill yağı öne çıkar. Daha yüksek EPA-DHA içeriği ve ekonomik ulaşılabilirlik açısından balık yağı daha avantajlı olabilir. En önemlisi ise, hangi kaynaktan olursa olsun kaliteli ve güvenilir bir ürün tercih etmektir. Özellikle IFOS sertifikalı ürünler tercih edildiğinde hem saflık hem de etki açısından daha güvenli bir seçim yapılmış olur.
Hamileler, emziren anneler, kan sulandırıcı ilaç kullananlar ve deniz ürünlerine alerjisi olan bireyler, bu tür takviyeleri kullanmadan önce mutlaka bir sağlık uzmanına danışmalıdır.
