Dünyada 300 milyon, ülkemizde de yaklaşık 4 milyon kişinin astım hastalığıyla mücadele ettiği belirtiliyor. Göğüs Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Nilüfer Aykaç, astım hastalığında oluşan atakların aslında uygun ve düzenli tedaviyle kontrol altında tutulabildiğine dikkat çekerek, “Ancak toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgiler hastaların tedavilerini aksatmalarına neden olabilirken günlük yaşamlarını da olumsuz etkileyebiliyor. Dolayısıyla tedavide sorun yaşanmaması ve kaliteli bir yaşam için hastaların astım konusunda bilgi sahibi olmaları ve bu doğrultuda hareket etmeleri büyük önem taşıyor” diyor. Peki hangi hatalı bilgiler astım hastalarının yaşamlarını olumsuz yönde etkiliyor? Aykaç, toplumda astım hakkında doğru sanılan hatalı bilgileri anlattı, önemli öneriler ve uyarılarda bulundu…
DOĞRUSU: Astım; hem genetiğin, hem de çevrenin etkilediği çok faktörlü bir hastalıktır. Öyle ki anne-babadan birinin astımlı olması durumunda çocukta astım görülme riski yüzde 25 oluyor. Anne ve babanın her ikisinde de astım varsa bu risk yüzde 50’ye yükseliyor.
DOĞRUSU: Astım tedavisinde tek amaç, yakınmaları ortadan kaldırmak değildir. Bu nedenle astımlı hastaların şikayetleri geçtiğinde ilaçlarını asla kendiliğinden bırakmamaları ve tedavinin hekim gözetiminde sürdürülmesi önem taşıyor. Tedavi süresi genellikle 3–12 ay arasında değişiyor. Ancak bazı hastalarda tedavinin yaşam boyu devam etmesi gerekiyor.
DOĞRUSU: Astımlı hastalarda en sık hırıltı, nefes darlığı, göğüste sıkışıklık ve öksürük görülüyor. Ancak hastalarda bu yakınmaların hepsi aynı anda ortaya çıkmıyor. Astım doğası gereği kendiliğinden ya da tedaviyle düzelip tekrarlayan bir hastalık olduğu için yakınmaların tümü ya da bir kısmı zaman içerisinde gözlenip kaybolabiliyor ve sonra tekrarlayabiliyor.
DOĞRUSU: Yaygın inanışın aksine, astım hastalarının tümü alerjik bünyeye sahip değiller. Öyle ki hastaların yüzde 30-40’ında alerji dışı etkenlere bağlı astım görülüyor. Hastaların tamamında kronik ve mikrobik olmayan hava yolu inflamasyonu ile hava yolunda aşırı duyarlılık oluyor. Bu nedenle hastalar, alerjileri olmasa dahi astımlı olmayan kişilere kıyasla hava kirliliği, tütün dumanı, kokular ve irritan gibi çevresel faktörlerden çok daha fazla etkileniyor.
DOĞRUSU: Astım hastaları, astım ilaçları olarak kullanılan spreylerin kortizon içermeleri nedeniyle çok fazla yan etkiye sahip olduklarını düşünerek tedaviden kaçınabiliyorlar. Oysa astımın en etkin tedavisi, kortizon içeren spreyler. Bu ilaçlar bağımlılık yapmıyor ve sprey biçiminde kullanıldıklarında ‘ses kısıklığı’ dışında ciddi bir yan etki göstermiyor. Üstelik sprey ilacını kullandıktan sonra boğazı bir bardak suyla çalkalayıp gargara yapmak ses kısıklığı gelişimini önlüyor.
DOĞRUSU: Toplumdaki yaygın inanışın aksine, astım hastası hamilelerin astım ilaçlarını mutlaka kullanmaları gerekiyor. Zira, ilaç tedavilerini bıraktıkları için astımı yeterince kontrol altına alınamayan hamilelerin hem kendilerinin, hem de bebeklerinin sağlıkları olumsuz etkileniyor. Anne adayının riskli doğum yapması, hayatını kaybetmesi, bebeğin düşük kiloyla ya da erken doğması, astım ilaçları bırakıldığında en sık karşılaşılan sorunlar arasında yer alıyor. Dolayısıyla astım hastası olan tüm hamilelerin bu dönemde göğüs hastalıkları uzmanının takibinde olmaları yaşamsal önem taşıyor.
DOĞRUSU: Son yıllarda özellikle sanayileşmenin etkisiyle mesleğe bağlı astımın görülme sıklığı giderek artıyor. Erişkin dönemde görülen her beş hastadan birinin mesleki astımı olduğu araştırmalarla saptanmış. Bu nedenle erişkin yaşlarda tanı alan her astım hastasının mesleğinin ve hobilerinin dikkate alınması gerekiyor. Özellikle uygun tedaviye rağmen hastalığın yeterince kontrol edilemediği hastalar meslek ortamında kaldıkları maruziyetler açısından gözden geçiriliyor. Eğer hastaların yakınmaları hafta sonu ya da tatil gibi dönemlerde azalıyor ve işe başladıklarında artıyorsa, astımlarının meslekle ilişkili olma ihtimali çok yüksek oluyor.
DOĞRUSU: Astım hastalarında spor, fiziksel ve ruhsal olarak olumlu etkiler oluşturuyor. Özellikle çocuklarda düzenli yapılan egzersizler, solunum kapasitesinin artmasını sağlıyor. Spor olarak, yüzme, jogging ve pilates gibi spor aktiviteleri özellikle öneriliyor. Yüzme sporu yapacaklar için klorla dezenfekte edilen havuzlar klorun hava yolları için irritan olması nedeniyle astımı alevlendirebiliyor. Böyle durumlarda denizde yüzmek daha iyi bir seçenektir. Çayır çimen alerjisi olanlarda, ilkbaharda açık havada spor yapmaktan kaçınılması yerinde olur. Ayrıca hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak karşımıza çıktığını düşünürsek, astımlı hastaların yaşadıkları yerdeki hava kalitesini izlemeleri, kirliliğin yoğun olduğu dönemlerde de açık havada spor yapmaktan kaçınmaları önemlidir.
DOĞRUSU: Yapılan çok sayıda araştırmada, fazla kilonun astım hastalığının kontrolünü zorlaştırdığı ve atak oranını artırdığı kanıtlanmış. Ayrıca, özellikle erişkinlerde fazla kilo, astımla birlikte sık görülen uyku apne hastalığı açısından da ek bir risk faktörünü oluşturuyor. Bu nedenle astım hastalığını kontrol etmek için ideal kiloya ulaşmak büyük önem taşıyor.
DOĞRUSU: Yumurta alerjisi olmayan tüm astım hastalarının her yıl grip (influenza) aşısı olmaları gerekiyor.