Hoş bulduk. Bugün konumuz mühim… Mart ayından beri çok büyük bir pandemi ile uğraşıyoruz. Çok ciddi maddi, manevi kayıplar yaşadık, çok yakınlarımızı kaybettik. Birçok önlemler alınmaya çalışılıyor fakat kayıplar sürekli artıyor. Önlemler maalesef yetersiz, bunu da kabul etmek gerekiyor. Ben çocuk hekimi olarak söylüyorum, çocuklar bu konuda daha şanslı. Birçok fikir ayrılığı olsa da hemfikir olunan bir konu çocukların bu hastalığı daha hafif geçirdiği ve hastalansa bile daha az bulaştırdığı, bu konuda çok ciddi bir şüphemiz yok. Sanki doğa çocukları bu hastalıktan korumaya çalışıyor. Tüm vakalar içinde çocukların oranı %1-8 arasında ve ortalama yaş 7 ile 6. Bu girişten sonra şimdi soruları cevaplamaya başlayabilirim.
Çocukların hastalığı ağır geçirdiğini çok nadir görüyoruz. Birkaç ağır vaka gördük, bu vakalarda genelde arkada yatan kronik bir rahatsızlık var. Ailede bana ilk gelen hasta çocuksa, ailenin diğer fertlerini korumak adına çocukta Covid-19 var mı diye bakmak zorunda kalıyoruz. Ama eğer ilk hastalanan ailedeki ebeveynler ise, çocukta ateş, boğaz ağrısı, bel ağrısı gibi belirtiler olsa dahi test yapmadan doğrudan pozitif kabul ederek, tedavi vermeden 14 gün karantina veriyoruz. Şu an devlet politikası olarak evdeki çocuklara, hasta olsalar bile, test yapılmıyor ve ilaç tedavisi verilmiyor.
Bu konuda baştan beri birçok şey söylendi. Fakat ana bulaşma yolu damlacık enfeksiyonu. Karşı karşıya gelen 2 insanın biri hastaysa ve maskeleri yoksa bulaş ihtimali var. Eğer hasta olanın maskesi varsa olmayanın yoksa, yine bulaşma ihtimali var ama risk daha az. Maskenin önemi burada ortaya çıkıyor. Kişiler eğer kapalı alandaysa ve kapalı alanda 15 dk’dan fazla durmuşlarsa, sohbet etmişlerse yine bulaşma riski var. Açık alanda bu risk çok daha azalabiliyor. Kafeler, AVM’ler, restoranlar tabii ki bulaşma riskine sahip. Fakat benim 9 ayda edindiğim tecrübelerden söyleyebilirim ki hastalık daha çok beraber çalıştığınız kişilerden, aynı iş yerindekilerden ve aile içi, komşular arası yapılan yemeklerden, çocuk doğum günlerinden, beraber oyun oynamaktan bulaşıyor. Hiçbir zaman hiç kimsenin evine yemeğe gitmemeliyiz, kimse evimize misafirliğe gelmemeli, “hayır” demeyi öğrenmeliyiz. Bunun bir ayıbı yok. Hastalık çoğunlukla tanıdıklarımızdan bulaşıyor. Bir başka söylenti, virüsün havada asılı kalarak bulaştığı bilgisi. Bu şekilde virüs bulaşmıyor. Virüs havaya salındıktan en fazla 1-2 dk. sonra tamamen yere çöküyor. Market poşetlerinden, meyvelerden, yüzeylerden bulaşabilir dendi. Bu şekilde bulaşma riski var, ama çok düşük. Bu yüzden bizim mutlaka dikkat etmemiz gereken asıl konular, 1-maske, 2-mesafe.
Çocuklara önerdiğimiz tek test, PCR dediğimiz burundan sümük alarak, bazen de ağızdan girilerek yapılan test. Şu anda PCR testi dışında tanı koymak için yaptığımız başka bir test yok. PCR testi pozitifse, hastalık var demektir. Pozitif sonuca güveniyoruz. Ama negatif olduğu zaman bu gerçekten negatif olduğunu göstermez. Eğer evde bir pozitif hasta varsa, mesela anne pozitif ama baba negatif ise, babayı da pozitif kabul etmek gerekiyor, çocuğa zaten bakmamıza gerek yok. Kan alınarak yapılan test antikor testidir ve bunun sonucuna bakmak bir fayda sağlamaz. Antikor testi pozitif olsa bile, sosyal ilişkileri artıramayız, maskesiz çıkamayız, bu testten alacağımız sonuç bir fayda sağlamaz.
Hiçbir vitaminin fazlasının herhangi bir şekilde vücuda bir faydası yoktur. Örnek vereyim, demir. Az olduğu zaman zeka geriliğine sebep olur. Peki çok demir almak zekayı yükseltir mi? Hayır. Fazladan D vitamini almak, yan etki yapar mesela. Yani, hiçbir vitaminin fazlasını almaya gerek yok. Eğer çocuk dengeli besleniyorsa, tüm vitaminleri yemek ile alabilir. Türkiye’nin her yerinde güneş var. Günde yarım saat kadar balkonda, salonda pencereyi açarak veya açık havada ellerimizi veya yanaklarımızı güneşe gösterdiğimiz zaman yeterince D vitamini sentezi oluyor. Bunun için bizim ekstra D vitaminine ihtiyacımız yok. Haftanın 2 günü mutlaka balık yememiz gerekiyor. Bunu çocuklara alıştırmamız gerekli. Bu olmayınca balık yağlarına bir sürü para veriyoruz. B ve D vitaminini meyvelerden almalıyız. Bol miktarda soğan, sarımsak yemeliyiz. Özetle, dengeli beslendikten sonra bizim eczaneden alacağımız herhangi bir vitamin bana göre yok. İyi beslenmeyen, az yemek yiyen, mesela hiçbir şekilde balık yemeyen çocuklara tabi ki takviye veriyorum. Ama zaten balığını yiyen çocuğa bir de balık yağı vermenin hiçbir faydası yok.
Semptomatik bir çocuğa, yani ateş veya öksürük ile geliyorsa, semptomatik dediğimiz, yani bulgular neyse ona karşı bir tedavi yapılabilir. Koltukaltı ölçtüğümüz bir ateş, 38.5 derecenin üzerindeyse parasetamol veriyoruz. Ateş 37’ye kadar normalken ilaç vermek için neden 38.5’i bekliyoruz? Çünkü tüm viral enfeksiyonlarda ateşin biraz yüksek olmasının virüse karşı mücadele ederken bir faydası var. 37-38 ateşi boşu boşuna düşürmeye gerek yok. Parasetamolü günde 4 ila 6 saatte bir, aç karnına verebiliriz. Çocuk kusuyor ise parasetamol fitilleri kullanabiliriz. Şunu hiç unutmayın. Eğer bir çocuğun ateşi 39’un üzerindeyse, hangi hastalık olursa olsun, mutlaka ılık bir suyla duşa sokuyoruz, ateş düşene kadar uzunca tutuyoruz. Ve yavaş yavaş suyu soğutabiliriz.Bizim 2. Bir yardımcı preparatımız var, ibuprofen. Bu ilaç başta çocuk ve erişkinlerde hastalığın semptomlarını artırıyor denilerek suçlanmıştı. Fakat bu konuyla ilgili hiçbir bulgu yok. İbuprofeni de kullanabiliyoruz.
Türkiye’ye gelen aşı çoğunlukla Çin aşısı. İsmini bu şekilde kullanmak “Çin malı” gibi bir çağrışım yapıyor, fakat bu aşı bizim zaten bildiğimiz ve kullandığımız bir teknolojiyle yapılmış olan bir aşı. Virüsün hastalık yapan etkisinden arındırılmış hali veriliyor ve antikor üretimini sağlıyor. Şu anda bizim bu aşıyı yaptırmaktan başka bir çaremiz yok. Bu şekilde devam edecek olursa biz daha uzun süre bunu çekeceğiz. Kaldı ki, ben bu aşılarda şimdiye kadar herhangi ciddi bir yan etki görmedim. Çocuklar henüz aşılanmayacak. Onların aşılanabilmesi için başka testler yapılması gerekiyor. Bugüne kadar çıkan hiçbir aşı bizi zor durumda bırakmadı. Bu aşıların da işe yarayacağına ben inanıyorum.
Aşılansak dahi 3, 4 belki 6 ay daha maske kullanmamız gerekecek.
Tüm bilgiler için sana çok teşekkür ederiz. Umarım çok insana ulaşabilir. Çok faydalı oldu. Sağlıklı günlerde karşılaşalım.
Ben teşekkür ederim, herkese sağlıklı günler dilerim.
Mutlaka okuyun: Covid-19 sonrası vücut direncini artıran 10 besin