İYİ HİSSET - SAĞLIK

Karne günü çocuğunuza nasıl davranmalısınız?

Gençlerin sabırsızlıkla beklediği zaman geldi. Küçük zihinler ve bedenler için yorucu geçen bir dönemin üzerine tatil en beklenen zaman elbette. Peki hem çocukların hem de ebeveynlerin gösterdiği çabalar sonrasında belki de her iki tarafın da heyecanla beklediği “karne” söz konusu olduğunda ebeveyn çocuk ilişkisi açısından nelere dikkat etmek gerekiyor? Uzman Klinik Psikolog Ceren Başak Araz anlatıyor.

profil
BT Ekip
8.06.2018
Karne günü çocuğunuza nasıl davranmalısınız?

Öncelikle “kendilik hissi” ve “kendine güvenme” arasındaki önemli farka bakmak gerekiyor. Günlük hayat içerisinde, özellikle okul ile ilgili konularda, bazı zamanlar çok da bilinçli olmadan çocukların algısı ebeveynlerin tepkileri sonucunda deneyimden performansa kayabilir. Bir çocuğu olduğu kişi yapan, ona has ve biricik özellikleri, becerileri, yetenekleri ve kişilik özellikleri gibi unsurlar, algıları performansa kaydığında önemsiz gibi görünebilirler. Çocuğun kendisini yalnızca bir konu ile ilgili performansı üzerinden değerlendirmesi başarısız ya da daha az başarılı olduğunu hissettiği durumlarda “kendilik hissini” zedeleyecektir.

Araştırmalar bizlere gösteriyor ki kendilik hissi yerleşmiş çocuklar hayatlarını bir şeyleri “yapabilmek” üzerinden temellendirmiyor. Kendi becerilerinin, özelliklerinin ve değerlerinin elde ettiği sonuçtan bağımsız olarak var olmaya devam ettiğinin bilincinde, kendi merkezinde kalabiliyor. Kendilik hissi zayıf olan çocuklar ise yapılan iş ortadan kaldırıldığında elleri boş kalıyor. Sanki onu olduğu kişi yapan özelliklerin hepsi birden ortadan kalkmış gibi hissediyor. Kendilik hissi olmadan hissedilen, performans odaklı kendine güven ise yıkılmaya hazır bir kule gibi kalıyor. Performans gösterebildiği oranda, takdir topladığı oranda var olabilen çocuk dünyanın ona attığı saltolu toplar karşısında büyük sarsıntılar yaşıyor.

Ebeveynlerin tepkisi çok önemli

Bütün dönem boyunca uğraştığı, kendini iyi ve kötü hissettiği tüm anların toplamı bir kağıt olarak eline verilen çocuk bu kağıdı nasıl karşılamasını gerektiğini ise büyük oranda ebeveynlerinin tepkileri üzerinden belirliyor. Çünkü özellikle dünyaya geldiği andan sonraki en erken dönemde, dünya ile kurduğu yegâne ilişki ebeveynleri ile kurduğu ilişki oluyor. Neye gülünür, neye kızılır, ne yanlış, ne doğru hepsini gözlemleyerek öğreniyor. Yaptığı ya da yapmadığı şeylerin sonuçlarını karşısındaki aynalara bakarak görüyor. Düşünün ki içindeki tüm merakla ve heyecanla size bakan bir çocuğunuz var, sizde oluşan yansımalar üzerinden kendi şeklini oluşturuyor.

‘Kabul görülmek en büyük destek’

Dünyaya geldiği andan itibaren büyümesine şahit olunan, hep kendisinin olabileceğinin en iyisi olmasını dilenen çocuklar için bu durumda önemli bir görev ebeveynlere düşüyor. Çocuklar başarıları takdir edilirken ve ödüllendirirken de, başarısızlık karşısında teselli edilirken de kendisinin o performanstan ibaret olmadığını hatırlamak için ebeveynlerine ihtiyaç duyuyorlar. Sonuç ne olursa olsun kabul göreceğini bilmek bir çocuk için dünyaya sağlam kökler salmasına destek olacaktır.

Elbette bütün aileler çocuklarına onları sevdiğini ve her koşulda kabul ettiklerini hissettirmeye ve söylemeye gayret ederler. Ama hayatın akışı içinde hem inişler hem çıkışlar olduğundan, bazen çok çabalasa bile istediği sonuca ulaşamadığından çocukların deneyiminin bütünü önemli olacaktır. Çünkü bu ilişkiden alacaklarının toplamı dünyanın geri kalanı ile olan ilişkisinin temelini oluşturacaktır. Diğer insanlarla hatta gelecekte kendi çocukları ile nasıl ilişkileneceğinin modelini küçük zihninin ve bedenin biriktirdiği anılarla oluşturacaktır.

Bu yüzden “karne” sadece karne değil aslında bir çocuğun hayatının çeşitli dönemlerinde kendi ile ilgili deneyimlerinin bir değerlendirmesi gibi işlev görecektir. Minik zihinlerin ve bedenlerin sağlıklı yetişkinler olmaları da bu deneyimlerin yansıdığı aynalara baktıklarında şekillenecektir. Ayna olarak ebeveynler de öncelikle onları oldukları gibi kabul ettiklerini hissettirmek ve koşulsuz olumlu kabul hissini aktarmak görevini üstlenmelidir. Böylece kendilik hissi kuvvetlendikçe çocuklar olmak istedikleri kişi olmak konusunda ihtiyaç duydukları gücü bulabilecek ve kendilerini gerçekleştirebileceklerdir.

Önceki ve Sonraki
Haberler