Bir film setini andıran mekan için Alessandro Michele şöyle söylüyordu: “Biliyorsunuz, ne zaman aşık olsanız, bir gece kulübünde, doğru yerde değilsinizdir zaten ve o kişi orada değildir değil mi?” Aslında bu sözleri koleksiyonun da vermek istediğini ortaya koyuyor; iyi giyinmiş ve kalbi kırık Gucci kadınları ve erkekleri…
Bu ana fikri defilenin ilk başlarında karşımıza çıkan bir gece elbisesinden de anlayabiliyoruz. Üzerinde hançer salpanmış bir kalp figürü olan elbisenin aynı zamanda figürün üstünde yazan “XXV” ise Alessandro Michele’in uğurlu sayısı.
Koleksiyonun geneline bakarsak ise 20’lerin vintage stilinin pop kültür ve Rönesans ile birleşimini görebiliyoruz. Püsküllü elbisesinin üzerine kullanılan şapka gibi koleksiyonda onun bu sürrealist çalışmalarını bariz bir şekilde görebiliyoruz. Yalnız ortamda değil koleksiyonda da karşımıza sıkça çıkan pembe renk özellikle parlak kumaşlarla işlenmiş. Parlak pembe kumaşı ve fırfır detayları ile giydiğiniz bir ceket-pantolon takımı artık Alessandro Michele’in her sezon çıkardığı klasik stil örneklerinden biri oldu bile. Çiçek motiflerini, hayvan figürlerini ve kırmızı, sarı ve pembe gibi renkleri ustaca işleyişi ile Michele ve Gucci ailesi bir kez daha tüm moda dünyasını büyüledi.