Kumaş, moda tasarımcısının en önemli materyali. Kumaş tasarımı yapmanın giysi tasarlamaktan farkı yok. Hatta kumaş, moda tasarımcısına hayal kurdurtan bir materyal. Dünyada zengin dokuma kültürümüzle bilinen bir ülkede yaşıyoruz. Ancak günümüzde hakettiği değeri görmesi aslında ATHİB’in düzenlediği gibi bu değerli yarışmalar sayesinde mümkün oluyor. Bu projede tasarım koordinatörlüğü teklifini, yarışmanın koordinatörü sevgili arkadaşım Akademisyen Nur Er Bıyıklı yaptı. 10’uncu yılı gerçekleşen yarışmada iki projemiz birden vardı. İlki, 10. Yıl Sergisi’ni gerçekleştirmek ve 10. Yıl Yarışması’nın defile ve sunum konseptlerini belirlemek oldu. Bu özel gece için sanat yönetmeni ve koreograf Yasin Soy’un kapısını çaldığımda bu yarışmanın dijital dünyada da güzel bir iz bırakacağına inancım tamdı. Gerçekten de öyle oldu. Yarışmada yer alan tüm kumaşların dev hayalet perdede tüm detaylarıyla canlanması fikri zihnimde doğduğunda, sayesinde hızla gerçekleşmesi sihir gibi bir şey oldu. Adana Eski Mensucat Fabrikasında gerçekleşen gecede tarihimizin en değerli fabrikalarından biri olması ve gecenin böyle özel bir mekanda gerçekleşmesi hiç unutamayacağım bir anı olacak. Bu çalışmaya hazırlanırken ilk olarak 10 yılda yarışmaya katılmış finalistlerin tasarımlarından oluşan kumaş yollarımızı yapıp bu yolları tarihi binanın dokuma atölyesinin yüksek tavanlı duvarlarından sarkıtarak sergiledik. Fotoğraf çekimlerimizi bu tarihi fabrikanın zamanında dokuma yönetim odasının bulunduğu merkezinde gerçekleştirdik. Geleceğin tasarımcılarını bu odada fotoğrafladık. Yani ana merkezde!
10 yılı temsilen her bir yıla ait, 10 finalistin kumaş tasarımlarını, 100 farklı kumaştan oluşan pelerinleri ve final sunumunda yer alan 10 farklı giysiyi kendi kalıp ve tasarımlarımızla tek tek yorumlayıp, ayrıca her bir ürün için aksesuar tasarımlarını yaparak Karakarga atölyemizde kumaşları giyilebilir hale getirdik. Mekanın, zamanında Orhan Kemal'in çalıştığı fabrika olmasının yanında, romanları Murtaza ve Cemile’ye ilham kaynağı olması ve Bekçi Murtaza karakterinin hikayesinin bu mekanda geçtiğini bilmek bizi tarihte yolculuğa çıkardı. Defilenin stylingini Moda Editörü Nur Eda İşbilir’e teslim ettik. Saçları Sabit Akkaya hazırladı. Makyajı ise Erdem Sahanlı gerçekleştirdi.
Bu vesileyle ATHİB ailesine bize olan güvenleri için bir kez daha çok teşekkür etmek istiyorum.
Yarışmacıların gelecekle ilgili düşünceleri ve yarışmanın yapılacağı mekanın tarihi beni heyecanlandıran şey oldu. Türkiye’nin yedinci, Adana’nın ilk sanayi kuruluşu olan asırlık dokuma fabrikası Milli Mensucat, aynı zamanda edebiyatımızın en usta kalemlerinden Orhan Kemal’in katiplik yaptığı fabrika. Adana’nın merkezinde Döşeme mahallesinde yer alan ‘Kültür Varlığı Endüstri Mirası’ olarak tescilli fabrika, benzeri olmayan bir şekilde sanatın, sanayinin iç içe olduğu bir ülkenin kendi ürettiği ürünleri yine kendi sanayisinin hammaddesi olarak kullanmasının tarihi olmuş bir fabrika. Aynı zamanda erkeklerle birlikte bir makinenin başında çalışabilen kadın emeğinin de tarihi. Atatürk’ün iki kez ziyaret ettiği, Yazar Orhan Kemal’in uzun yıllar memurluk yaptığı Millî Mensucat fabrikası, yazarın ünlü romanları ‘Murtaza’ ve ‘Cemile’ye esin kaynağı olmuş. 100 yılı aşkın sanayi birikiminin yer aldığı oldukça büyük bir alana kurulmuş olan fabrikada dokuma atölyeleri ve boyahane geniş yere sahip. Adana sanayisi için okul niteliği taşıyan fabrika döneminde Türkiye’de kamu kuruluşları dışında çalışanlarına geniş imkanlar tanıyan ilk kuruluşlardan biri olmuş. Tüm bu fabrikanın kapladığı alanın Müze kompleksine dönüşecek olması ülkemiz için büyük bir kazanç olacak. Böylesi bir atmosferde gerçekleştirdiğimiz, tarihin ve mekanın ruhuna uygun olduğuna inandığımız sergi ve defilemiz için kendi adıma çok gururlandım.
Dijital moda dünyasına giriş yapmamızın en iyi yanı koleksiyonlarımızın dünyadaki diğer koleksiyonlarla eşit ve demokratik bir biçimde sunuluyor olması. Üzücü olan ise modanın dünyaya zarar veren yanının kitleler tarafından geç anlaşılması ve geç hareket geçilmesi olabilir.
Pandeminin yaratıcılığı tetikleyen bir yanı oldu. Tasarımcılar kendi kültürlerini daha farklı bir gözle görebildi ve zaten değerli olanın değer bulduğu bir zamana geçiş yaptık. Zanaatin önemi fark edildi. Pandemi, yerel olan değerlere bakış açısını değiştirdiği için önemli.
Markamızı kurduğumuzdan beri dikkat ettiğimiz bir konu sürdürülebilirlik. Tasarım ilkelerinin en önemli maddesi çünkü. Hızlı moda kavramı devreye gidiğinden beri rotasından çıkmıştı moda.
Tasarımcı markamızla ihtiyaca yönelik üretim yapıyoruz. Az üretiyoruz. Zanaatin öneminin farkındayız. Kullandığımız materyallerin izlenebilir olmasına dikkat ediyoruz. El emeği ve zanaatkarlık bu kavramlardan hiç uzak değil hatta tam kalbinde bana kalırsa. İhtiyaca dayalı üretim, ana çıkış noktası. Yavaş modaya hizmet etmesi, dayanıklı olması, tasarımın değerine değer katıyor. Kalıcı olmasını sağlıyor. Yenidoğan adını verdiğim son koleksiyonum köklerini bilen, geleceği kuran bir profil için hazırlandı mesela. Yenidoğan koleksiyonunda her bir tasarıma kimlik kartı ekledim. Bu kartla kumaşı kimin dokuduğu, ipliği kimin ürettiği, dikimi kimin gerçekleştirdiğini görebiliyorsunuz.
Yenidoğan koleksiyonun en önemli özelliğinden biri de yüzde 95 gibi yüksek bir oranla çevreyi koruyan materyallerin yer alması. Yarısından fazlası geri dönüştürülmüş, barkodlu ve izlenebilir geri dönüştürülmüş akrilik elyaf Acrycycle’dan üretilmiş örmelerden hazırlandı. Koleksiyonun tamamı çevreye duyarlı kumaşlardan üretildi. Ayrıca ehram el dokumasından oluşan tasarımların her biri, iç ve dışta iki farklı kumaşla çift taraflı kullanım sunan pratik tasarımlardan oluşuyor. Bu koleksiyonda yer alan ehramlar, bölgeden toplanan eski tezgahlarda üretildi ve modeller, kumaşı en az atıkla giysiye dönüştürmek üzere tasarlandı. Ehram kumaşıyla üretilen parçaların giyim konforu sunması için astarlarının yüzde 100 saf yünden üretilen İpekiş kumaşlarıyla kaplanması tasarımların çift taraflı giyilmesine de olanak sağlıyor.
Sürdürülebilir tekstil anlayışını yaygınlaştırmak zorundayız. Uzun ömürlü materyallerden üretilen giysilerin tercih edilmesi kullanım ömrünü uzatarak yeni ürüne duyulan ihtiyacı azaltıcı etki gösterir. Yeni ürüne ihtiyaç duyulmaması da üretim için gereken kaynak kullanımını azaltmakta. Burada izlenebilir modanın öneminden de bahsetmek gerekiyor. Trend haline gelen sürdürülebilir ürün söyleminin gerçekliği, ürünün üretim yolculuğunu bilmek, doğru ürünleri seçmek açısından önemli. Etiket okumak ve bu konuda bilinç sahibi olmak da alışkanlıklarımızın değişmesine yardımcı olacak. Bir ürün alırken üretildiği malzemenin ne kadar su tükettiği, doğaya ne kadar zarar verdiği konusunu düşünmek daha yaşanabilir yarınlar için sorumlu seçimler yapmamızı sağlar.