Cezanın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini biliyoruz. Ama ödüller de masum değil. Bir çocuk ödül aldığı bir şey için içsel motivasyonunu kaybediyor. Kitap okuduğu için ödül alan çocuk için kitap okumak cazibesini yitiriyor, bunu bir nesne için yapar hale geliyor. O nesne ortadan kalktığında veya önemi azaldığında da kitap okumaktan vazgeçmek çok olası. Bu konuyla ilgili 4 yaş çocuklarıyla yapılmış bir araştırmadan bahsetti. Bir grup çocuğa resim yaptıkları için sürekli ödül veriliyor, diğer grup çocuklara ödül verilmiyor. Bir süre sonra çocukların serbest zamanlarını gözlemliyor araştırmacılar. Resim çizdiği için ödül alan çocukların, ödül almayanlara kıyasla resmi tercih etmedikleri tespit ediliyor.
Kitaplarında bahsetmediği anekdotlar benim için seminerin en keyifli olan kısımlarıydı. Aletha, bir arkadaşının evine yürürken her gün belli bir grup çocuk tarafından sözlü sataşmaya maruz kaldığını anlatıyor. Aynı zamanda psikolog olan bu kişi çocuklara “Benimle dalga geçmeye devam edin, size her gün 1 lira vereceğim” diyor. Çocuklar mest oluyor, ertesi gün sayıları artıyor. Bu sefer kendisiyle dalga geçenlere 50 kuruş veriyor. Ertesi gün 25 kuruş. Meblağ azaldıkça çocuklar bozuluyor ve dalga geçmeyi bırakıyor. Önceden hiçbir şey almadıkları halde sürdürdükleri davranışlarını artık küçük bir meblağ karşılığında dahi olsa “değmez” deyip yapmamayı tercih ediyorlar. Ödüller gizli tuzaklar gibi adeta.
Davranış sorunlarında çocuğu suçlamak ve etiketlemek pek çok ebeveyne çok kolay geliyor. Oysa bu davranışların altında 3 temel sebep var. 1) çocuğun gerçek ve makul bir ihtiyacı vardır (açlık, uykusuzluk, yakınlık, hareket ihtiyacı gibi) 2) Çocuk konuyla ilgili bilgiye sahip değildir (çamurlu ayakkabıyla eve giremeyeceği, halının kirlenebileceği ve temizlemenin meşakkatli olabileceği gibi 3) Çocuğun birikmiş bir gerilimi/ travma kaynaklı iyileşmemiş stresi mevcuttur (güvende hissetmemek, doğum travması, okulda zorbalık vs. gibi).