Teknolojinin sunduğu imkanlar günden güne artarken, telefon, tablet ve bilgisayar gibi cihazlar, çocukların hayatında sağlıklı bir şekilde nasıl varolabilir sorusu önem kazanıyor.
Son yapılan araştırmalardan birine göre, günde ortalama 150 kez kontrol etmek için telefonlarımızı elimize alıyoruz. Şimdi düşünelim, biz yetişkinler için durum böyleyken çocuklarımızdan aksini beklemek ne kadar doğru? Onlar gözlemleyerek, model alarak ve ister istemez taklit ederek büyürler, bu yüzden eğer çocuğunuzdan bir beklentiniz varsa, bunu önce kendiniz uyguladığınızdan emin olun.
Teknolojinin çocukların zihinsel fonksiyonları üzerinde olumlu ve olumsuz etkileri var. Örneğin, içeriği yaşa uygun olduğu takdirde, bilgisayar oyunları karar verme yetisini, analitik düşünmeyi ve problem çözme becerisini desteklemektedir.
Bugünün çocukları, elde etmek istediği bir bilgiye ulaşmak için, kaynakları hızlıca tarayabilen, görsel işitsel uyaranları daha nitelikli algılayabilen nesiller olarak yetişiyor. Yani, bir bebeğin doğumundan itibaren hızlanan, beyin hücrelerinin biçimlenme şekli, bu teknolojik aletlerin kullanılmasıyla birlikte eski nesillerden oldukça farklı gelişiyor.
Olumsuz yanlarına gelecek olursak, ABD’li yazar Nicholas Carr’ın bir benzetmesi durumu oldukça iyi açıklıyor. Bilgiye kitaplardan erişmekle, internetten erişmek arasındaki fark, su altı dalış ve jet ski yapmak arasındaki fark gibidir diyor. Kitap okumak, tıpkı dalışta olduğu gibi, dikkati dağıtan görsel uyaranların az olduğu ve derin düşünmeye imkan sağlayan, adeta dış dünyanın zaman algısının yavaşladığı bir ortam sunuyor. İnternet ise çok sayıda görsel, işitsel uyaranla, sürekli bir dikkatin imkansız olduğu, bilginin çabucak tüketildiği, hızlı ve yüzeysel bir alan oluşuyla tam olarak jet ski yapmaya benziyor.
Kitap okurken gelişen hayal gücü, bilgiye ekranın önünde sahip olmaya alıştıkça körelmekte. Çocuğun hayal etmesine gerek kalmıyor çünkü her şey elinin altında kolayca ulaşabileceği şekilde hazır! Aynı şekilde, sosyal beceriler, empati, duyguları ifade etme gibi alanlarda olumsuz etkiler meydana gelebiliyor.
Cep telefonu edinme yaşı 5’e kadar düşmüşken, çocukları bu gelişmelerden mahrum bırakmak ve bunu bir çatışma konusu haline getirmek yerine gelin neler yapabileceğimize bakalım:
• 0-2 yaş arası bebeği hiçbir şekilde ekrana maruz bırakmayın.
• Teknolojik uyaranları çevrenizden uzaklaştırarak, yüz yüze etkileşim halinde geçirdiğiniz zamanı arttırmaya gayret edin.
• Çocuğunuzun, telefonda oynadığı oyunların yerine, biraz daha eğitici uygulamalar koymayı deneyin. Mesela, kelime dağarcığını, hafızayı geliştiren, bilimi ve matematiği sevdirebilecek oyunlar olabilir.
• Kaliteli bir uyku için, yatak odasında hiçbir teknolojik alet bulundurmayın. Çünkü yayılan sinyaller, melatonin hormonunun salgılanmasını olumsuz yönde etkiliyor. Bu, siz ebeveynler için de geçerli!
• Teknoloji güzel ama mutlaka belli sınırlar içinde. Kuralları aile içerisinde ortak bir anlaşmayla koyun ve zorda kalsanız dahi esneklik yapmamaya özen gösterin. Unutmayın, siz taviz verdiğinizde çocuğunuz o sınırları zorlama hakkı elde ettiğini düşünür.
• Kurallar ve sınırlar yaş faktörüne göre değişebilir. Örneğin, çocuğunuz ergenlik çağına geldiyse buna paralel telefonla geçirdiği süre doğal olarak artacaktır.
• Ona iyi bir model olmak istiyorsanız, siz de ne kadar kitap okuduğunuzu ve ne kadar telefonla ilgilendiğinizi tekrar gözden geçirin.
• Ne yazık ki, çocukları kendilerine ve çevrelerine zarar vermeye sürükleyebilecek oyunlar mevcut. Bu yüzden, çocuğunuzu sanal ortamda hiç kimseye adres, telefon numarası gibi kişisel bilgileri vermemeleri konusunda uyarın. Doğabilecek riskleri açıkça anlatarak bilmesini sağlayın. Gerekirse, onu kontrol etme amaçlı, aileler için geliştirilmiş programları kullanarak güvende olduğundan emin olun.