Uçağımız Türkiye saati ile saat 3'teydi ve bizi 12 saatlik bir uçuş bekliyordu. Planım her ikisini de akşam İstanbul saati ile erkenden yatırıp uçak boyunca uyumalarını sağlamaktı… Öncelikle her iki çocuk için bu uzun uçuşta yanıma neler aldım bunlardan bahsetmek istiyorum.
Tabii uçuş pek planladığım gibi gitmedi. Sanırım ikisi de ortama alışamadığı için normalde 7-8 gibi uyuyan çocuklar saat 11 olduğunda hâlâ uyumamışlardı. Naz'ı en sonunda son çare olarak pusette uyuttuk. Nil ise artık çok yorgun düştüğü için uyuyakaldı. Bu sırada ben de biraz dinlenme fırsatı bulabildim tabii, fotoğraflarda da göreceksiniz.
Aslında tüm seyahat beklediğim kadar kötü geçmedi. Bir ara ikisi de hiç uyumayacak diye çok panik yapmıştım ama son 6-7 saati uyuyarak geçirdiler. Her ikisi de oranın saatine alıştığı için dönüş yolculuğumuz çok daha kolay geçti. Uçağımız Amerika saati ile akşam 10'daydı. İkisi de uçağa biner binmez uyudular. İnişe 3 saat kala da uyandılar. O 3 saatte Nil biraz sıkıldı tabii, gezmek ve dolaşmak istedi. Son yarım saat kala ise her ikisi de artık inmeye hazır bir şekilde bekliyorlardı. Rutinin dışına çıkmak çocuklarda tabii ki bazı hasarlara yol açabiliyor. Döndükten sonra saat farkına ve eve yeniden alışmaları zaman aldı. Şimdi yeniden ‘Çocuklar bu kadar küçükken gider misin?’ diye sorsanız sanırım ‘Gidemem’ derim. Biraz daha büyüdüklerinde gitmeyi tercih ederim.
Sevgilerimle