İlişkiler, birçok şey gibi, ‘konfor bölgesine’ düşmeye meyillidir. Zamanla, her şey günlük rutin haline gelir: İşten çıktıktan sonra yemek yemek, ayrı ayrı telefonda gezinmek, TV izlemek ve uyumak. Bu da hayatı monoton ve sıkıcı hale getirir. Bu dönemde ihtiyacınız olan şey, bir ritüel ve sürpriz duygusudur. Birlikte yeni bir şeyler öğrenmeye çalışın; örneğin dans derslerine kaydolun, yemek pişirme kursuna gidin veya doğaçlama bir gezi planlayın. Ayrıca ara sıra el yazısıyla birbirinize mektup yazmak, küçük bir buluşma ayarlamak, hatta sadece buluşma yerini değiştirmek bile ilişkinize tazelik katabilir ve ilişkinizi daha sıcak hale getirebilir.
İlk aşık olduğumuzda her zaman en iyi yönümüzü göstermek, şık giyinmek, esprili ve hazırcevap olmak ve karşımızdaki kişinin ilgisini canlı tutmak isteriz. Ancak zamanla birçok kişi rahatlamaya başlar ve partnerlerinin onları oldukları gibi kabul etmesi ‘gerektiğini’ düşünürler. Tabii ki bu son derece mantıklıdır, ancak kendiniz olurken iki kişinin de hala bağımsız bireyler olduğunu ve birbirlerine ilgi duymalarının sebebinin çoğunlukla kendi benzersizliklerinden kaynaklandığını unutmamalısınız. Bu nedenle, ilişkiniz ne kadar uzun olursa olsun, kendinize yatırım yapmaya, ilgi alanları geliştirmeye, fiziksel ve ruhsal sağlığınızı korumaya ve kendinizi daha çekici kılmaya devam etmelisini.
Uzun vadeli ilişkilerdeki en büyük hata ‘aşırı bağımlılık’tır. Uzun süre birlikte olduktan sonra birçok çift, zamanla tüm dikkatlerini birbirlerine vermeye ve hatta kendi hayatlarını ve arkadaşlarını ihmal etmeye başlar. Çiftlerden biri diğerine tamamen bağımlı olduğunda, ilişki hem sıkıntılı bir hal alır, hem de tarafların nefes alabileceği alan kısıtlanmış olur. Aşk, birbirinin esareti değil, iki bağımsız ruhun birlikte yoldaşlığı olmalıdır. Birbirinize yeterli özgürlüğü ve kişisel alanı tanımanız ilişkiyi daha istikrarlı hale getirecektir.
Birçok çift, sohbet etmenin iletişim kurmak anlamına geldiğini zanneder, ancak aslında ‘Yemek yedin mi?’ ve ‘İşten çıktın mı?’ gibi günlük konuşmalar, sizi gerçek anlamda yakınlaştıramayan yüzeysel sohbetlerdir. Oysa derin iletişim; geleceğe yönelik beklentiler, hissedilen baskılar, hayattan beklentiler gibi içsel düşünce ve duyguların paylaşılmasını içerir. Karşınızdaki kişiye ‘Son zamanlarda seni en çok ne mutlu etti veya üzdü?’ diye sorabilirsiniz. Bu tür konuşmalar sayesinde birbirinizi gerçekten anlayabilir ve ruhsal bir bağ kurabilirsiniz.