‘Perili Köşk’, yeni taşındıkları evde kendilerini beklenmedik durumların içinde bulan bir anne ve oğlunun hikayesini anlatıyor. Oğlu ile birlikte yaşayan bekar bir anne olan Gabbie, ürkütücü bir malikane satın alır. Oğlu ile birlikte yeni evlerine yerleşen Gabbie, çok geçmeden yaşadıkları yerin hayaletler ve hortlaklar tarafından mesken tutulduğunu keşfeder. Gabbie, davetsiz misafirlerini evden kovmak için bir tur rehberi, bir medyum, bir rahip ve bir tarihçiden yardım ister.
‘Oda’, sevgilisinin evinde gizemli bir şeyler olduğunu fark ettikten sonra bu konuyu araştırmaya başlayan genç bir adamın yaşadıklarını anlatıyor. Oğuz, bir süredir sevgili olduğu Deniz'in evine gittiğinde birtakım tuhaf durumlarla karşılaşır. Evde kendisini huzursuz hisseden Oğuz, sevgilisinin davranışlarında da değişiklikler fark edince, evde gizemli bir şeyler olduğundan şüphelenmeye başlar. Bu durumu araştırmaya başlayan Oğuz, kendisini beklenmedik korkunç durumlarla karşı karşıya bulur.
‘Yumurtalar Firarda: Afrika Macerası’, çocuklarını kurtarmak için kendilerini türlü maceraların içerisinde bulan horoz Toto ve tavuk Di'nin hikayesini anlatıyor. Sevimli horoz Toto, eşi tavuk Di ile birlikte Tavuk Çiftliği’nde mutlu bir yaşam sürer. Onlar, altın rengi olan ve bu nedenle ‘altın yumurta’ olarak görülen sevimli küçük yumurtalar Uly ve Max’ın gururlu ebeveynleridir. Uly ve Max’ın bu özelliği onların yaşamlarını tehdit etmektedir çünkü bazı yumurta koleksiyoncuları gözlerini onlara dikmiştir. Koleksiyoncuların amacı yumurtaları Afrika’ya götürmektir. Toto ve Di, çocuklarını kurtarmak için Afrika’ya seyahat etmenin yolunu bulup bu süreçte karşılarına çıkan türlü engelleri aşmak zorundadır.
‘Ehl-i Cin: İntikam’, kendilerine yapılan uyarıları ciddiye almayıp tatillerine devam eden bir grubun yaşadıklarını anlatıyor. Kız arkadaşları Ceren ve Seda'ya tatil sözü veren Emre ve Murat, bunu gerçekleştirmek için yola çıkarlar. Yolculuk sırasında terk edilmiş bir köyden geçen grup, burada bir engelle karşılaşır. Bu sırada karşılaştıkları köyde yaşayan Zaği, gençlere tatilleri hakkında uyarıda bulunur. Zaği gençlere, köylüler tarafından yakalanıp ormanın derinliklerine gömülen bir cin olduğundan bahseder. Zaği'nin anlattıklarını dikkate almayan ekip, tatile gitmekten vazgeçmez.
Tati karakterlerinin farklılığı ve bohemliği, her filmde fark yaratan unsurlardandır. Yıllar süren bir prodüksiyon olan ‘Playtime – Oyun Vakti’, bu konuda en iyi örneklerden birisi... Filmde Monsier Hulot'un serüvenleri anlatılıyor. Kahramanımız, Paris’teki bir Amerikalı memur ile görüşmek zorundadır, fakat teknoloji dolu modern mimariler arasında kaybolur. Hulot, turistlerin arasına istemeden de olsa karışır ve bir Amerikalı turist grubuyla Paris’i dolaşırken ondan beklenecek kargaşayı da oluşturur. 1967 yılına ait bir klasik ‘Playtime’...
Bıcırıklar, bir şeyleri dürtmeyi ve onlarla el işleri ve şakalar yapmayı seven küçük, canlı goblinlerdir. Yaşadıkları yer olan kaotik bakkal istediklerini yapabilecekleri mükemmel bir yerdir. Ne yazık ki, küçük dükkanın sahibi ölür ve bir yok edici, her şeyin orada yaşamak için fazla steril ve düzenli olmasını sağlar. Ancak Bıcırıkların iyi hissetmek için kaosa ihtiyacı var. Bu yüzden Svunja, Tjorben ve Smartö yaşayacak yeni bir yer aramaya başlar. Çok geçmeden dışarıdaki dünyanın tehlikeli olduğunu ve hayatta kalmak istiyorlarsa bir arada olmaları gerektiğini anlarlar.
Filmdeki Arpel çifti, Marie-France gibi dergilerin tavsiye edebileceği türden bir sosyal başarıya sahiptir. Adam ciddi bir iş adamıdır, kadınsa kusursuz bir ev kadını. Mülklerindeki her şey yenidir: Ev, geometrik bahçe, çakıl döşeme... Bu işlevsel evrende eksik olansa yaşama zevki ve israf edilmiş alanlar, baştan savmacılık ruhu ve okuldan kaçmalardır. Küçük Arpel bu ruhu ancak 'ailenin yüzkarası' olan dayısı Bay Hulot’yla keşfeder. Bay Hulot mutludur; St. Maur’da, herkesin birbirini tanıdığı, insanların çok basit bir kural, yani kibarlık çerçevesinde hareket ettiği küçük bir mahallede yaşar. Bay Hulot’nun Arpellerin evine gelişi çeşitli felaketlere yol açar. Sadece evin küçük oğlu, suç ortağı ve dostu olarak dayısına elini uzatır.
Hulot, küçücük arabasıyla, kendi başına tatile çıkar. Yolculuğun sonunda kendisini deniz kıyısında, oldukça renkli bir otelde bulur. Bu otel, adına tatil denilen ayrıksı kavramın bile tekdüzeleştiği bir yerdir. Her şey yemekten, içmekten ve eğlenmekten ibarettir. Bay Hulot ise sanki bu sıkıcı tatilin düzenini bozmak için gönderilmiştir. Ondan sonra bu tatil, kimsenin unutamayacağı türden bir tatile dönüşecektir.
‘Borcumuz Borç’, tefeciden aldığı borcu ödemek için çabalayan genç bir adamın hikayesini anlatıyor. Üniversiteden mezun olduktan sonra iş aramaya başlayan Murat, bir türlü kendisine göre bir iş bulamaz. İşsiz kaldığı bu süreçte maddi sıkıntı çeken Murat, bir kafe açmak ister. Ancak kafe açacak parası olmadığı için de tefeciden borç alır. Murat, kafeyi açıp her şeyin yoluna girdiğini düşünse de çok geçmeden işi batırır. Tefeciye olan borcunu ödemek için türlü işlere giren Murat'ın şansı hiç yaver gitmez.