Odasında, televizyondan başka dış dünya ile iletişimi olmayan bahçıvan Chance’in, hayata karışma hikayesi… Yalnızlığın farklı boyutu… Beyazperdeye de uyarlanan kitap, Kosinski’ye Yılın En İyi Senaryo Yazarı Ödülü’nü de getirmişti.
Çok kasvetli kocaman bir ev, toprak yiyen bir kız kardeş, geleceği sezen bir büyükanne ve mutlulukla çılgınlık arasında ayrım gözetmeyen, adları bir örnek pek çok akraba… Yazarın yaşadığı, büyüdüğü yer olan bir Latin Amerika mahallesinden ve ailesinden yola çıkarak yazdığı roman, güçlü edebiyatı ve gerçekliğe dayanan tüm karakterleriyle, okuyucuya sanatsal dille yazılmış zengin bir dünya atmosferi sunuyor.
Bütün gün kitap okuyan ve zamanla hayal ve gerçeği karıştırmaya başlayan Don Kişot, okuduklarının etkisinde kalarak bir hayal dünyasında yaşamaya ve kendini şövalye gibi görmeye başlar...
Hızla yayılan bir salgının tüm insanları gece yaşayan kan emici birer yaratığa dönüştürmesi ve dünyada kalan son insanın mücadelesi. Korku, bilim kurguyla harmanlanarak insanlığın batıl inançlarına mikroskopla bakıyor.
Yaşlı bir Kübalı balıkçının açık denizde Gulf Stream'e kapılmış dev bir kılıçbalığıyla yaşadığı müthiş mücadelesini, sade ve güçlü tesiri olan kelimelerle anlatan Hemingway; yenilgiye karşı cesaret, kayba karşı başarı temasını kendine has üslubuyla yeni baştan heykelleştiriyor.
Hayata tutunamayanlar vardır... Neden hayata tutunamamışlardır acaba? İntihar eden arkadaşının geçmişini araştıran Turgut Özben, arkadaşı Selim Işık’ın modern hayata neden tutunamadığını öğrenme çabası içindedir. Turgut’un karşılaştığı her kişi Selim Işık’ı tanıyan kişilerdir ve her biri Turgut’a Selim’in farklı yönlerini aktarır…
Ait olmadığı işinden ve geçmişinden sıyrılmak için sürekli yazı yazan Bernardo Soares, yaşamına ait huzursuzluk duyduğu tüm olguları bir bir kağıda döküyor. Ve böylece ortaya Huzursuzluğun Kitabı çıkıyor. Pessoa kitabını, ‘hiç hayatı olmamış bir adamın biyografisi’ olarak tanımlıyor.
Gemi kazası sonucu düştüğü ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren Robinson Crusoe’nun hikayesi… Crosoe, 54 yıllık ömrünün büyük bölümünü vatanından uzakta macera peşinde geçirir ve macera tutkusu hiç bitmez.
“Bugün içinde yaşadığımız dünya, hiçbir özelliği olmayan, en küçük bireysellikten bile yoksun bırakılmış bir 'soyut davranışlar toplamı'na dönüşmüş kişilerin dünyası. Günümüzde sorun insanın benliğinin bir bölümünü yitirmesi değil artık, tümünü yitirmesi... Yürüyen ve içi boş bir zırh… Bunun öyküsünü yazmayı denedim ve ortaya Varolmayan Şövalye çıktı" derken yazar, kitabın ve hatta günümüz insanının neye dönüştüğünün özetini sunuyor.
Baba-oğul olmak üzerine detaylı bir düşünsel yapıt. Yazar bu ilişkiyi derinden irdelerken yaşam, ölüm, bellek, dil üzerine de düşündürüyor ve öykülemenin ve yazmanın doğasındaki müthiş yalnızlığı keşfetmeye çalışıyor.