Netflix’te seyirciyle buluşmaya hazırlanan ‘Atlas’ta; yapay zekaya karşı derin bir güvensizlik duyan başarılı misantrop veri analisti ‘Atlas Shepherd’ (Jennifer Lopez), kendisiyle gizemli bir geçmişe sahip firari bir robotu yakalamak için bir göreve katılır. Ancak ‘Atlas Shepherd’, her şey ters gittiğinde, insanlığın geleceğini yapay zekadan kurtarmanın tek şansının ona güvenmek olduğunu fark eder.
Brad Peyton tarafından yönetilen ve Leo Sardarian ile Aron Eli Coleite tarafından yazılan Amerikan bilim kurgu-aksiyon gerilim filmi ‘Atlas’ı oyuncuları Jennifer Lopez, Sterling K. Brown ve Simu Liu anlattı…
İlk okuduğumda senaryoyu çok sevdim. Yapay zekayla ilgili olması hoşuma gitti. Büyük bir bilim kurgu, aksiyon-gerilim filmi. Ancak aslında temelinde çok insani bir hikaye var; her şeyden kopmuş bir kadın hakkında. Teknolojinin aslında bizi bağlaması gerekirken aslında bizi kopardığını anlatıyor film. Bu birçok yönden çok modern bir hikaye. Ve filmde canlandırdığın ‘Atlas’ın, çok gençken başına gelenlerin ardından AI ile bu maceraya atılması ama ona hiç güvenmemesi, güzel bir hikayeye dönüştü. Sonuçta, gerçekten birine yeniden güvenmeyi ve birini yeniden kalbine sokmayı öğrenmesiyle ilgiliydi film. Ve bunu adım adım yaptı, ki bence bu çok güzel bir hikaye oldu. Senaryoyu ilk okuduğumda gerçekten ağladım. AI’nin sabırla ‘Atlas’ın yanında olması ve ‘Seni terk etmeyeceğim, burada olacağım, seni koruyacağım’ deyişi çok güzeldi. Ve dediğini yaptı da. Filmin verdiği; insanlara güvenmeniz çok zor olabilir, hayal kırıklıklarına uğrayabilirsiniz ama bir kişi veya bir yapay zeka gelip sevgi ve tutarlılıkla bu duygularınızı sıfırlayabilir fikri çok güzel.
Başlarda bu konuda çok tartışma oldu, ‘Atlas’ı sevecekler mi?’ diye düşündüler. Ama ben ‘Bu karaktere güvenmelisiniz, korkmamalısınız’ dedim. Sanırım birçok oyuncu canlandıracağı karakter için ‘Oh, çok sevilen bir karakter olmalı’ diye düşünür. Ama insanlar karmaşıktır. Yaşadıkları bazı şeyler yüzünden antipatik olabilirler. Ben bunu göstermenin önemli olduğunu düşünüyorum çünkü birçok insan, çevresiyle tekrar ilişki kurabilir. Ayrıca ben izleyiciye inanıyorum; izleyicinin ‘Tamam, bu bir karakter ve ben bu yolculuğa onunla birlikte çıkacağım’ demesi önemlidir. ‘Atlas’ dünyayı kurtarmak isteyen biri olarak çok kararlı; ‘Lütfen beni dinleyin’ diyor. O kadar tutkulu ki, etrafına deli gibi geliyor ama aslında ne dediğini biliyor. Ve bu yüzden Sterling’in (Sterling K. Brown) canlandırdığı karakterle ilk kez karşılaştığında, ‘Atlas’ın ona nazik davranmasını istemedim. ‘Özür dilerim beyefendi, rahatsız ettim mi?’ demek istemedim. ‘Hayır, bu çok saçma. Gerçekten böyle mi yapacaksın? Bunun çok aptalca ve berbat bir fikir olduğunu biliyorsun’ dedim. Yani ben ‘Atlas’ karakterini çok sevdim.
Bence var çünkü dünyanın ağırlığı mitolojideki ‘Atlas’ın omuzlarında, değil mi? Ve filmdeki ‘Atlas’ karakteri de omuzlarının üzerinde dünyayı taşıyor gibi. Çünkü tüm yaşananların kendi hatası olduğunu düşünüyor. Ve bu yükü hep taşıyor. Ve bir sahnede artık bu yükü bırakmanın zamanının geldiğini, sadece bir çocuk olduğunu fark ediyor. Ve bence hepimizin, çocukluğumuzdan taşıdığımız böyle yüklerimiz var. Mesela anne-babamız boşanır, ‘Bu benim suçum’ diye düşünürüz. Ya da ‘Bu yaşadıklarım benim suçum’ deriz. Ama aslında çocukluğumuzdan gelip bizi rahatsız eden yükleri bırakmamız gerekir. Ve evet, bence filmdeki karaktere ‘Atlas’ ismini vermek çok büyük ölçüde bir metafor ve onun için en uygun ismi seçmekti.
Harika bir soru! Sanırım ‘Harlan’ın en az insani özellikleriyle başlayacağım çünkü bu kitlesel katliamcı robotik yapay zeka karakterini oluşturmak, en kolay olanı. ‘Bence Harlan’ın empati eksikliği var. Yapay zekaya veya robota öğretmesi en zor olan şeyin insan duygularının bütünlüğü olduğunu düşünüyorum. Özellikle de sanat... Bir yapay zekaya sanatın ne olduğunu nasıl ifade edebilirsiniz? Yapay zeka, binlerce veya yüz binlerce görüntü alıp yan yana koyar ve bir şey yaratabilir. Ama eğer arkasında bir ruh, bir anlam yoksa; bu içsel bir yaratıcı eylem midir? Bir yapay zeka, bu fotoğrafları veya bu renkleri birleştirirken ne yaptığını bilmiyor. Bir sanatçının mücadelesi hakkında bir hikaye yok. Bir sanatçının arkasındaki hikaye yok. Bir alt metin yok. Peki, sonuç ne? Bu gerçekten sanat olarak düşünülemez bile çünkü sanat insani olmalı, bir ruha sahip olmalı. ‘Harlan’ın en insani özellikleri arasında ise muhtemelen başlangıçta, bozulmadan önce, neredeyse çocuksu olması diyebilirim. Bir bakıma çok naif. Ve bu yüzden içinde bir merak var. Ama ne yazık ki, bence bu özelliği, insanlığı yok etme kararı aldığında sönüyor.
Öncelikle teşekkür ederim, onur duydum. Benim için bu, sadece evrim geçirmekle ilgili. Ben hiçbir zaman her şeyi çözmüş ya da herhangi bir konuda harikayım diye düşünmem. Sadece, ‘Nasıl daha iyi olabilirim? Nasıl farklı bir şey yapabilirim? Nasıl engelleri kırabilir ve kalbimin beni korkusuzca yönlendirdiği bir şeye nasıl yol bulabilirim?’ diye düşünürüm. Ama korkusuz değilim, çoğu zaman korkarım ama yine de yaparım. Ve bu yüzden derim ki, korksanız bile ilerlemeye devam edin; bu kadar.