Retinoidler, dermatolojide pek çok durumda elimizi güçlendiren, hatta belki de yaşlanma karşıtı sorunların çözümünde en çok tercih ettiğimiz A vitamini türevleridir. Akne ve daha pek çok cilt rahatsızlığında hekim tarafından reçete edilen çok daha güçlü retinoid formları bulunmasına rağmen, daha kolay tolere edilebilirliği nedeniyle kozmetikte en çok retinollerin ismini duymaktayız.
Retinol, ince çizgi ve kırışıklıkların görünümünü iyileştirmede, geniş gözenekleri sıkılaştırmada, cilt tonunu eşitlemede, hiperpigmentasyon tedavisinde destek olarak
kullanılabilinir. Sebum dengesini sağlayarak akne sorununa destek olabilir. Epidermisin en üst tabakasının daha sağlıklı ve genç görünmesine yardımcı olurken; dermiste de kollajen, elastin ve glikozaminoglikanların üretimini destekleyerek daha dolgun ve sıkı bir cilt görüntüsüne destek olur. Ayrıca, akne ve diğer yara izlerinin tedavisinde ve dokunun iyileştirilmesinde de faydalıdır. Yani, kozmetikte pek çok ihtiyaçta başvurduğumuz, belki de dermatologların en sevdiği bileşenlerdendir.
Ancak, bilinçsiz kullanılması durumunda kızarıklık, kuruluk, hassasiyet, tahriş gibi bazı reaksiyonlar oluşabilir. Bu sebeple düşük konsantrasyonlarla, cildi yavaş yavaş alıştırarak kullanıma başlanmalıdır. Bezelye tanesini geçmeyecek büyüklükte ürün ilk başta geceleri haftada 1-2 kez kullanarak tedaviye başlanır. İlerleyen haftalarda kişinin şikayetine ve tolerans durumuna göre uygulama sıklığı artırılır. Göz ve ağız çevresine gelmemesine özen gösterilmelidir. Genellikle kızarıklık, kuruluk, hassasiyet gibi yan etkiler, olması gerekenden daha fazla miktarda ürün kullanımı veya daha sık ürün kullanımı sebebiyle gelişir. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak dikkatli bir şekilde kullanım gerekir.
Cildi nemlendirmek ve güneşe hassasiyet gelişebileceğinden yaz-kış her gün mutlaka güneş koruyucu kullanmak, belli aralıklarla güneş koruyucuyu yenilemek çok önemlidir. Ayrıca AHA, BHA ve salisilik asit gibi asit içerikli ürünlerle beraber kullanmamaya dikkat edilmelidir. İlerleyen haftalarda tolerans durumunuza göre dermatoloğunuz bu ürünleri tedavinize nasıl dahil edebileceğinize dair önerilerde bulunabilir.
Bütün bu önlemlere rağmen bazı bireylerde tahriş bulguları yine de gelişebilir. Özelikle çok hassas ciltlerde ilk günler ürünü uygulandıktan 15 dakika sonra yıkamak denenebilir. Ayrıca, retinol sonrası nemlendirici uygulaması yeterli gelmeyen kişilerde sandviç metodu denebilir. Bu metodda, temiz cilde önce nemlendirici, sonra retinol, en son tekrar nemlendirici kullanması önerilir.
Hamilelikte retinol kullanımı, bebeğe zarar verebileceğinden kesinlikle önerilmez. Ayrıca emzirme, rozasenin aktif döneminde, ekzemada, açık yarada, cilt bariyeri bozuk olan kişilerde de kullanılması tavsiye edilmez. Bunun için cilt sorunları ve ciltte hassasiyet varsa öncelikle dermatoloğa danışılmalıdır.
Son olarak, retinolün faydalarından yararlanmak isteyen ancak hassasiyet, tahriş gibi etkilerinden ötürü kullanamayan bireyler için, bitkilerden elde edilen çok daha nazik bio-
retinoller değerlendirilebilinir. Farklı bitkilerden elde edilen türevleri vardır. Deri yenilemesi ve kollajen üzerinde sentetik retinoller gibi fayda sağlarken, yan etki riskleri çok daha azdır. Bu nedenle günlük kullanıma da sıklıkla uygundur.
Retinol (A vitamini), vücutta farklı biyoaktif maddelere dönüşebilen öncül bir vitamindir. Tıpta, A vitamini türevleri farklı hastalıkların tedavisinde kullanılmakta olup günümüzde retinol, cilt bakım rutinlerinin vazgeçilmezi haline gelmiştir.
Dermatologlar olarak, A vitaminlerini deri problemlerine göre farklı form ve konsantrasyonlarda, sistemik veya topikal olarak etkin şekilde kullanmaktayız. Ama şu an gündemimizde yaşlanma karşıtı kullanımı ile yer alıyor.
Dünya genelinde sosyal medyanın da etkisiyle her geçen yıl gençlerde yaşlanma korkusu artmakta ve insanlar bu durumdan mutsuz olmaktadır. Cilt bakımına olan ilgi artarken, çok erken yaşlarda yoğun retinol, AHA, BHA gibi aktif içerikli cilt bakım ürünlerinin kullanılması bir sorun haline gelmiştir. Yani hasta olmadan ilaç kullanmak ile benzer biri durum. Bu konuyla ilgili olarak İsveç'te 400'e yakın şubesi bulunan bir eczane zinciri, 15 yaşından küçüklere eğer tedavi amaçlı değilse bazı ürünlerin satışını yasaklamıştır; bu ürünler arasında retinol ve peeling ürünleri de bulunmaktadır. Bizim de bu konuda hassas ve koruyucu olmamız gerekir. Doğru içeriklerin kontrollü kullanımı ile güzel yaş alabiliriz.
Retinol, cilt bakımında sıkça kullanılan bir kimyasal bileşendir; yaşlanma ve kırışıklık belirtilerini azaltmak için etkili olduğu bilinmektedir. Ancak, kimyasal bir bileşen olan retinol, hassas ciltli bireylerin cildinde tahrişe neden olabilir. Dolayısıyla, doğru şekilde formüle edilmiş ürünlerin, uzman bir dermatolog önerisi ile kullanıldığında etkili ve faydalı olacağı kanaatindeyim… Aksi taktirde, bu tarz kimyasalların bilinçsizce, kontrolsüzce kullanımıyla daha büyük cilt problemleri ortaya çıkabiliyor.
Hassas ciltlerde ve yanlış kullanıldığında retinollerin cilde zarar verebileceği konusunda yapılan uyarılar son derece haklıdır. Retinol içeren ürünlerin doğru formüle edilmesi ve cilt tipine uygun şekilde kullanılması önemlidir. Ayrıca, retinol kullanırken güneş koruyucu krem kullanımının ihmal edilmemesi gerekir.
Retinolün doğal alternatifleri arasında Anadolu propolisi yer alıyor. Propolis, arı sütü, arı zehri gibi doğal ve güçlü bileşenlerin cilt bakımında kullanımı, yaşlanma belirtilerini azaltma, leke karşıtı etki ve cilt bariyerini güçlendirme gibi faydalar sağlar. Bu doğal bileşenler, retinol gibi güçlü kimyasal maddelerin yan etkilerini göstermeden, doğal cilt bakımında etkilidir.
Eczacılık mesleğine başladığımdan beri retinolü akne tedavisi ve anti-aging alanında çok beğeniyorum. Eskiden majistral olarak dermatologlar tarafından reçete edilirdi ve akne/leke tedavisinde çok kullanılırdı. Sonuçları da çok efektifti… Daha sonra peptidler, seramidler gibi farklı etken maddeler trend olsa da retinolün sonuçlarına yaklaşamadılar. Bunun nedeni de benim görüşüme göre cildi soyarak iyileştirmek için en doğru yaklaşım olması… Zaten lazerler, kimyasal peelinglerle yapılan tedaviler de bu yönde… Cilt kalınlaştıkça kendini yenileme kapasitesi de azalıyor, işte bu yüzden de bu metot etkili oluyor. Tabii retinol, cildin tolerasyonuna göre kademeli olarak artırılıp ve güneş hassasiyetine dikkat ederek kullanılırsa oldukça güvenli bir etken madde… Ancak güneş hassasiyeti, kızarıklık veya gerginlik yapmayan bitkisel alternatifi varsa da tabii ki değerlendirilebilir.