Stres insanın motive olması için bir amaca ulaşması için itici bir güçse bu iyi bir durum olarak algılanmaktadır. Fakat kişinin olumlu ve sağlıklı düşünmesini engelleyecek, yaşama sevincini elinden alacak olumsuz etkileri olursa insanın kendi kendini vurduğu bir silaha dönüşmektedir. İnsan vücudunda stres anında salgılanan ve stres hormonları olarak bilinen hormonlar bulunmaktadır. Herhangi bir stres anında böbrek üstü bezlerinden kortizol ve adrenalin hormonları salgılanmaktadır. Belli bir düzeye kadar vücut bu hormonları kontrol edebilmektedir. Eğer belli bir sınırı aşarsa bu hormonlar vücudun kendi dokularına zarar vermeye başlamaktadır. Stres insan beyninde baskı ve küçülmeye sebep olabilmektedir. Bu da sağlıklı düşünmeyi engelleyerek unutkanlığa ve dalgınlığa sebebiyet verebilmektedir.
Her zaman her şey iyi ve güzel olmayabilir. Hayat iyi ve kötü olaylardan oluşan bir bütündür. Stres anında salgılanan hormonların çok fazla salgılanması insan vücudunda metabolizma ve üremeyle ilgili olumlu etkileri olan diğer hormonların dengesini etkileyerek sıkıntıya sokmaktadır. Bozulan bu dengeyle sağlık tehlikeye girmektedir. Bir insan doğduğundan itibaren ömrü bir kum saatinin içinde boşalan kumlar gibi azalmaktadır. Bu saati ters çevirmek ne yazık ki mümkün değildir. Ama kumların akış hızı yaşam şekline göre daha yavaş ya da daha hızlı olabilmektedir. Eğer doğru şeyler yapılmıyorsa, vücudun hormon dengesi bozularak belli hastalıklara davetiye çıkarabilmektedir.
İnsanlar yaş aldıkça kanlarındaki çoğu hormon azalmaktadır Bunlara cinsiyet, büyüme, tiroit hormonları dahildir. Bunun sebebi yaşlanmayla aslında bu hormonları üreten bezlerinde eskimesidir. Aynı şekilde görme keskinliği ve işitmedeki duyarlılığın azalması hücrelerin yaşlanmasından kaynaklanmaktadır. Yaş ilerledikçe azalmayan tek hormon insülin hormondur. Bu da yaşlılığa bağlı bir insülin direncini beraberinde getirmektedir. Yani dokular kişi yaşlandıkça insülin hormonun emirlerine itaat etmemeye başlar. İnsülin direnci verilmeyen kiloların, halsizliğin, yorgunluğun, damar sertliğinin birlikte görüldüğü bir tabloya neden olmaktadır.
Kadınlarda menopoz dönemi yaşanması gereken doğal bir süreçtir. Ama bu dönem illaki korkulu bir dönem olmak zorunda değildir. Menopozu rahat bir şekilde atlatmak için önceden yatırım yapmak gerekmektedir. Erkeklerde cinsiyet hormonları 30 yaşından sonra kademeli olarak azalırken kadınlarda bu çok hızı bir şekilde azalmaktadır. İnsan ömrünün uzamasıyla birlikte 45-50 yaşında menopoza girmiş bir kadın ömrünün 3’te 1’ini bu hormondan yoksun geçirmek zorunda kalır. Burada azalan cinsiyet hormonunun yerine üretilecek başka hormonların gelmesi gerekmektedir. Burada böbrek üstü bezleri hor kullanılmışsa menopoz döneminde kadının ihtiyaç duyacağı hormonları üretecek rezervi kalmayabilir. Bu noktada kadınlarda ateş basmaları, terlemeler, uykusuzluklar başlamaktadır.
Uyku düzeni insan yaşamında çok önemli rol oynamaktadır. Gelişme çağındaki bir çocuğun ya da yaşlı bir insanın fazla uyumak istemesi doğaldır. Erişkin insanlarda ise uyku düzeni kişiye özel olmalıdır. Her erişkin insanın günde ortalama 7-8 saat uyuması gerekir diye bir kural yoktur. Eğer bir kişi;
•Uykuya dalmakta problem yaşamıyorsa,
•Uykusu sık sık bölünmüyorsa,
• Burundan nefes almakta zorluk çekmiyorsa,
• Uygun ve rahat bir ortamda uyuyorsa,
• Dinlenmiş bir şekilde kalkabiliyorsa 5 ya da 6 saatlik bir uyku da yeterli olabilmektedir.
• Kişinin yaşam tarzında farkında olduğu ya da olmadığı yanlışlıklar nelerdir?
• Beklentileri nelerdir?
• Beslenme tarzı nasıl?
• Doğru gıda takviyelerini kullanıyor mu?
• Stresini iyi yönetiyor mu?
• Kendisine uygun egzersizi yapıyor mu?
• Uyku kalitesi nasıl?
Bu bilgiler öğrenildikten sonra kişinin ailesinden gelen genetik faktörlerin belirlendiği, bu bilgiler ışığında risk analizi yapılarak gerekli olan tahlillerin istendiği bir analiz yapılmalı. Ve kişi bu verilere göre yaşamını düzenlemeli.