Günümüzde insanlar daha geç yaşlarda evlenmeyi tercih ettiklerinden, çocuk sahibi olmak için biyolojik saat aralığını kaçırmakla ilgili de daha endişeliler. Bu sebeple de ileriki yaşlarda da çocuk sahibi olabilme imkanı tanıyan yumurta dondurma işlemi giderek daha da yaygınlaşmaya başladı.
Ülkemizde yumurta dondurma işlemi; yurt dışında olduğu kadar keyfi yapılmasa da -yani belli koşulları ve kısıtlamaları olsa da- insanın geç kalmışlık duygusunun yükünü taşımadan, ileriki yaşlarda çocuk sahibi olabilmesine imkan tanıyor. Böylece, özellikle de kadınların; ‘Eyvah yaşım geçiyor, anne olamayacağım’ endişesiyle, duygusal ve maddi olarak hazır olmadan ya da kendilerine uygun olmayan kişilerle fazla düşünmeden evlenme olasılığını da düşürüyor.
Bu alanda uzmanlaşmış kadın doğum uzmanlarının söylemlerine göre; yumurta rezervlerinin durumu kişiden kişiye değişse bile genel olarak 35 yaş kritik ama asıl kırılma noktası 38. Yalnız, uzmanlar, 35 yaşını beklemeden de; çocuk sahibi olmayan, çocuk sahibi olmayı düşünen ya da çocuk sahibi olmak istemese de ‘Ne olur ne olmaz’ diyen her kadının, kadın hastalıkları ve doğum uzmanına rezervlerini kontrol ettirmesinin -geç kalmamak adına- gerekli olduğunu söylüyorlar.
Güdüsel olarak her canlı, neslini devam ettirmek ve bu dünyadan göçüp gitse bile kendinden bir parçayı geride bırakarak varlığını bir şekilde sürdürmek ister. Yalnız, her bireyin çocuk sahibi olmak istemesindeki motivasyon farklı.
Öte taraftan, çocuk sahibi olmayı hiç düşünmeyen insanlar da yok değil. Bu konuda yapılan araştırmalar, genç yaşlarda çocuk sahibi olmak istemediğini söyleyen kadınların bir kısmının ileriki yaşlarda da fikirlerini değiştirmediklerini söylüyor. Yani, ‘Bir gün mutlaka çocuk istersin’ argümanı herkes için geçerli değil. Bazı araştırmalar, üreme güdüsünün entelektüelize edilerek üretmeye evrilmesinin mümkün olabileceğini, dolayısıyla kendisini meslek hayatında ya da başka alanlarda üretmeye adamış bazı kişiler için çocuk sahibi olmayı istememenin oldukça doğal olduğunu söylüyor.
Çocuk sahibi olmak istemenin altında yatan motivasyonların kişiden kişiye farklılık gösterebileceği gerçeğini göz önünde bulunduracak olursak; bu motivasyonlardan bir tanesi de çocuk sahibi olmanın hayatın olmazsa olmazlarından biri olduğuna inanmak. Yani, sırayla yapılması gerekenlerden biri olduğuna inanmak. Yalnız, insanın kendisini bir şeye mecbur hissetmesinin o insanın yanlış seçimler yapmasına sebep olabileceğini unutmamak gerekiyor Dolayısıyla, insanlar benzer hayatları yaşamak ya da benzer seçimleri yapmak zorunda değil.
Çevre baskısı da, çocuk sahibi olma motivasyonunun altında yatan diğer bir sebep. Samimiyetle sınırsızlığın birbirine karıştırıldığı toplumlarda, insanların birbirine ‘Ne zaman evleniyorsun?’, ‘Çocuk yapmayı düşünmüyor musunuz?’ gibi aslında mahrem sayılacak soruların sorulması ne yazık ki oldukça olağan karşılanıyor. Bu sorulardan bunalan insanların da çevre baskısı yüzünden hayatlarında yanlış seçimler yapması oldukça yaygın. İnsanlar bize soru sorabilirler ama o soruları yanıtlamak zorunda değiliz. Başka insanların meraklı gözlerinin esiri olup hayatımızı ona göre yönlendirmek zorunda da değiliz.
İnsanın evlenmenin bir başarı olduğuna inanması ve kadının kendisini çocuk sahibi olmak üzerinden değerlendirmesi, ancak anne olursa değer göreceğini düşünmesi de yanlış seçimler yapmasına ve sonunda mutsuz olmasına sebep olabiliyor. Evlilik, yönetilmesi gereken bir şirket değil; hayat arkadaşlığının kağıt üzerinde resmiyet kazanmış halidir. Dolayısıyla evlenmek de bir başarı değildir. Bunun yanı sıra, insan evli olsun ya da bekar olsun, çocuğu olsun ya da olmasın; sadece kendi varoluşuyla değerlidir.
İnsanın yalnız kalmaktan korktuğu için birisiyle hayatını birleştirmek isteyip çocuk sahibi olmayı istemesi de oldukça doğaldır. Yalnız, insanın sırf yalnız kalmaktan korktuğu için üzerinde fazla düşünmeden birisiyle evlenip çocuk yapması; üç-dört kişilik yalnızlıkları da beraberinde getirebilir. Yalnız kalmamak için çocuk dünyaya getirmek, çocuğun hayatını kısıtlamaya sebep olabileceği gibi çocuğa kendisini sürekli borçlu hissettirmeye de sebep olabilir. Bu sebeple, yalnızlık duygusunun sebepleri üzerinde düşünülmeli, gerekirse psikolojik destek alınmalı ama evlenip çocuk sahibi olmaya yalnızlığı giderecek bir ilaç olarak bakılmamalı.
Bazı insanlar mutsuz evliklerini iyileştirmek amacıyla çocuk sahibi olabiliyorlar. Eşi eve bağlamak için çocuk sahibi olmak, o ilişkideki problemleri kendiliğinden çözmez. Çocuk, sağlıklı bir ilişkide iki insanı birbirine bağlayabilir ama sağlıksız bir ilişki zemininde herkesin hayatını ve duygu durumunu farklı şekillerde ve olumsuz biçimde etkileyebilir. Özetle, ilişkideki problemler üzerinde -bir uzman eşliğinde- çalıştıktan sonra çocuk sahibi olmayı düşünmek, çok daha akılcı olacaktır.
Evlenmek ve çocuk sahibi olmanın herkes için anlamı farklı. Yalnız, insanın neyi neden seçtiğini bilmesi yani seçimlerini bilinçli yapması; hem kendi mutsuzluğunu, hem de başkalarının mutsuzluğunu önlemek açısından oldukça önemli. Tabii mükemmel bir seçimin olmadığını ve her seçimin sonuçları olduğunu bilmek gerek.
Yumurta dondurmak; evlenmek ve çocuk sahibi olmayı düşünmek ya da evliliği devam ettirip ettirmemek gibi hayati kararlar alırken, psikolojik olarak rahatlatıcı bir etken olarak sayılabilir. Bilimsel araştırmalar, insanların çoğunun çocuk sahibi olmak istemese bile ileride pişman olmamak adına yumurta dondurma işlemini yaptırdıklarını gösteriyor. Yalnız, yumurta dondurmak çocuk sahibi olunacağını garantilemez. Hayatta hiçbir şeyin garantisi olmadığı gibi bu sürecin de bir garantisi yok ama dondurulan yumurta sayısı arttıkça -ki bunun için yumurta dondurma sürecini birkaç kez tekrar etmek gerekebilir- ileride çocuk sahibi olma olasılığı da artıyor.
Sağlıklı beslenmek, spor yapmak, genç gözükmek yumurta rezervini değiştirmez. Birçok insan, ‘Ben daha gencim’ diyerek yumurta dondurma sürecini göz ardı ediyor. Yumurta dondurmak için uygun bir aday olup olmadığınızı hekiminize mutlaka danışın. Bilinçli davranıp tıbbın olanaklarından yararlanarak kendi hayatınızı ve başkalarının hayatlarını etkileyebilecek kararlar alırken biyolojik saat kaygısından bağımsız hareket etme özgürlüğünü kendinize tanıyın.