Fedakar büyütüldük hepimiz, özverili, karşımızdaki kırılmasın diye sözlerimizi seçerek söylemeyi öğrendik. Bunda ne fenalık vardı ki? Tam tersi, bu sahip olabileceğimiz en büyük erdemlerden biriydi, bencil olmak ise büyük ayıp. “Aman kırılmasın şimdi bunu saklayalım ondan, çok üzülür duyarsa” dediler, kurtarıcı olmayı öğrendik.“Bir saat idare ediver işte, gider sonra buradan” dediler, tahammül etmeyi öğrendik.
KURTARICI ve TAHAMMÜL ETMEK yan yana iki alakasız kelime gibi dursa da, bizde bıraktığı duygu ortak oldu: Değersizlik.
Başkasının üzüleceğini bildiğimiz halde kurtarıcı olarak gerçeği sakladık, içimize attık, biz kıvrandık belki acıdan, sırf o acı çekmesin diye. Bilinçaltımıza istemeden şu mesajı verdik: Senin üzülmen önemli değil, o daha mühim. Yani, o değerli, sen değersizsin…
İdare etmeyi öğrendik, istemediğimiz ortamlarda sırf başkaları bozulmasın diye bulunmak zorunda kaldık. Tahammül ettik Bilinçaltımıza giden mesaj aynıydı: Onun bozulmaması daha önemli, senin duyguların önemsiz. Yani, o değerli, sen değersizsin…
Aslında erdem sahibi insanlar olarak değerli olacaktık olmasına da, neden tam tersini hissediyorduk? Nedeni şuydu: Bencil olmayalım derken, “Önce Ben” demek ile “Sadece Ben” demek arasındaki farkı unutmuştuk.
“Önce Ben” demek, “Sadece Ben” demek değildi. Kendi duygularıma, ne hissettiğime önem veriyorum, bu durumda önceliği kendime veriyorum demekti. “Sonra sen geliyorsun, seni de önemsiyorum, ne hissettiklerin benim için çok önemli, seni kırmak istemem ama ben kendimi önemsemezsem, sana nasıl kendini önemli hissettirebilirim ki…” diye düşünmek gerekirdi.
Çok basit bir matematik… Önce ben “değerli” olma duygusunun tanımını bilmeliyim ki, sana değerli olduğunu hissettirebileyim. Bilmediğimiz bir şeyi anlatamayacağımızı, öğretemeyeceğimizi, hissettiremeyeceğimizi unutmuştuk. “Önce ben” demeyi atlamıştık. Burada da ters giden bir şey vardı, çünkü biz erdemli olmayı kurtarıcı olmakla eş tutmaya başlamıştık.
Ama unutmuştuk ki her kurtarıcı, bir gün kurban olmaya mahkumdur.
İşte bu yüzden, danışanlarımla çalışırken en çok üzerinde durduğum duygu, değerli hissetme halidir. Bunu çok “değerli” buluyorum çünkü beraber çözümlediğimiz ne konu olursa olsun, altından bu duygunun çıkmasından sonra, danışanlarımın hayatında her şeyin yoluna girmesinin daha kolay olduğunu pek çok kez gözlemledim.
Kendinizi her an değerli hissetmenizin hayat kalitenizi yükselttiğini, ilişkilerinizi rahatlattığını ve iş yaşamınızda size olumlu etki edeceğini göreceksiniz.
Bunun için size gün içerisinde yapabileceğiniz güzel bir egzersiz önereceğim:
Gece yatağa yattığınızda “Bugün kendime hangi konu için teşekkür edebilirim?” diye sorun. Bunu her gece yatmadan önce yapın. En ufak bir şey bile olabilir. Örneğin, bugün yaptığınız kahvenin tam kıvamında olması, sizin kendinize teşekkür etmeniz için harika bir sebeptir.
Kendinize, kendinizi önemsediğinizi hissettirin. Unutmayın, hayattaki en uzun ilişkiniz kendinizledir. Her günün sonunda kendinize edeceğiniz ufacık bir teşekkür dahi, sizi daha huzurlu ve mutlu bir insan yapacak, emin olabilirsiniz.