Gayrimenkul sektöründe, kurumsal uluslararası şirketlerde büyük ölçekli proje geliştirme, varlık yönetimi, yatırım danışmanlığı konularında üst düzey yönetici pozisyonlarında 17 sene çalışan Itır Esen Yamaç; ardından Mindfulness Alliance eğitmenlik programını tamamlayarak, bireysel ve kurumsal mindfulness temelli eğitimler vermeye başladı. University of California San Diego Center for Mindfulness –UCSD CFM’dan MBSR (Mindfulness Temelli Stres Azaltma) eğitmenliği eğitimi aldı, Mindful Self Compassion organizasyonunun uluslararası MSC (Mindfulness Temelli Öz Şefkat) programı ile Oxford Üniversitesi Mindfulness Merkezi MBCT (Mindfulness Temelli Bilişsel Terapi) eğitmen eğitimlerine devam ediyor. Mindfulness ve şefkat odaklı olarak bireysel ve kurumsal eğitimler ve programlar sunuyor. Bugüne kadar yüz yüze ve online platformlarda yaklaşık 3 bin kişiye bireysel ve kurumsal eğitim verdi. Yeniden başlama hikayesini kendisinden dinliyoruz.
“Siz hiç karanlıkta işe gidip, güneşin doğuşunu görmemek için başınızı çevirdiniz mi? Otoparka inerken boğulacakmış gibi hissettiniz mi? Kurumsal hayatta geçirdiğim 17 senenin sonunda kendi zihin hapishanemin esiri olduğumu fark etmeden içinde bulunduğum ruh hali buydu. Kendi halimin farkında olmadan sürüklendiğim, üzerime binen yetki ve sorumluluğun altında nefessiz kaldığım zamanlarda çıktı mindfulness karşıma. Sistemin içinde boğulmamak için kendi çabamda çırpındıkça batmaya başladığım zamanlarda elime takılan dal parçası oldu. Tutundukça çekti çıkardı o girdaptan.
Merak ettim bu ne diye. Peşine düştüm. Merak edince öğreniyor insan. Adanmışsan eğer anlamını bulmaya, merakın ışığın oluyor yolunu gösteren. Kendiyle kalıp egosuyla yüzleşerek hırslarının düşürdüğü tuzakları görünce, ‘olması gereken’ yerde değil, içinde huzurlu ve ‘kendi’ hissettiği renklerde hayat buluyor insan. Deneyimledikçe demlenmek, kendi anlamımı bulmak, öğretmek, başkalarına da yardım etmek için dümenimi bambaşka bir limana kırdım sonra. Uzattığım dalların başkalarına da yolunu göstermesini ümit ederek paylaşmaya başladım.
Pratiklerimde derinleştikçe gördüm ki, olanı olduğu gibi görmek, kendi hakikatiyle temas etmekten ötesi yok aslında. Anladım ki başka biriymiş gibi rol yapmak yerine, elinden gelenle, olduğun halinle insan olmaya yer var. Kendi hakikatine alan açmak, halini kabul edip şefkat göstermek en büyük ihtiyacımız. Hayatın akışında başka işlere ve kişilere öncelik vermek yerine kendi ihtiyacını görüp karşılayınca, değerlerine, kendine yaklaştırana sarılınca büyüyor insan. Görebildiği zaman iyileşebiliyor.
Kendi yolumda yürürken hissettiğim, sanki içimde bir orkestra var da, eskiden tüm enstrümanlar diğerlerinin sesini bastırmak istercesine sataşırken birbirlerine, şimdi sakin bir melodi mırıldanıyorlar uyum içinde. İç sesim bangır bangır bağırırken, şimdi fısıldıyor ‘duyuyorum’ diye. Doğuşuna başımı çevirdiğim güneş, şimdi her yeni gün içime doğuyor.”
Bonus: Restart yapılmış kariyer hikayeleri 1 - Komedyen Miray Akovalıgil