Dior kadını imajının son birkaç sezondur dışına çıkarak yenilikçi bir çizgi benimseyen Christian Dior modaevi Paris’te en dikkat çeken defilelerden biri oldu. Militar bir havanın hakim olduğu podyumda mankenler de aynı marş adımları ile salonu salladılar. Daha genç görünümlü Dior kadını özellikle kot kumaşın ağırlıklı kullanıldığı parçalar ile karşımıza çıktı. Bu Dior çizgisini yakından tanıyanlar için oldukça sürpriz bir değişimdi. Özellikle 1970’lerin ilk kadın üniformalarından esinlenerek oluşturulan koleksiyonda kasket gibi aksesuarlar dikkat çekerken markanın kreatif direktörü Maria Grazia Chiuri şu sözleri söyledi: “Milenyum insanlarına konuşmaya ihtiyacım vardı, bu yeni jenerasyonu anlamaya… Çünkü onları desteklemek istiyorum.” Geçtiğimiz Ekim ayındaki koleksiyonunda yer alan “Hepimiz Feminist Olmalıyız” sloganlı tişörtü ile moda dünyasının gündemine oturan Chiuri şimdi de kendi militan feminist kadrosunu oluşturmaya hazırlanıyor, kim bilir? Tam olarak yapmak istediği şeyin “erkeksi” bir çizgi olduğunu savunmak da yanlış olabilir, bu daha çok Chiuri’nin mavi rengin gücüne inanmasından kaynaklanıyor. Son olarak kendisi şu sözleri konuşmasına ekliyor: “Bir gardırop inşa etmek istiyorum. Herkes için tek bir üniforma olduğuna inanmıyorum, herkes ihtiyacı olan üniformayı kendisi bulmalı, kendisini koruyan ve ifade edebileni…”
Masal diyarlarının kahramanı olan Elie Saab da Paris’in en merakla beklenen defilelerindendi. Özellikle siyah-mor rengin ve tonlarının hakim olduğu koleksiyon Elie Saab’ın sahip olduğu kendine has çizgi ile kendini geliştirdiği ve her gün üstüne yeni bir şeyler kattığı çizgi arasında bir yerdeydi. Son birkaç sezondur masal kadınlarını deri aksesuarlarla daha asi ve grunge bir havaya sokan Elie Saab’ın bu koleksiyonunda da bu tip detaylara rastlıyorsunuz. İşte yeni Saab kadını bu: “dramatik, karanlık ve romantik” İlhamını Giselle’den alan Elie Saab tül, tafta gibi kumaşları özellikle üst üste kullanarak daha zengin ve gösterişli bir forma sokmuş. Puıantiyelerle kaplı tamamı tül üstüne işlemeli bir etek üstünde biker bir ceket gördüğünüzde artık bunun Elie Saab olduğunu anlıyorsunuz. Poydum arkasında ise kendisi koleksiyon için şu sözleri söylüyor: “Gösterişli bir şeyler yapmak istedim. Daha az ticari ve daha fazla dramatik.” Zaten hangimiz böylesine romantik bir süper kahraman olmak istemeyiz ki?
Renklerin ve desenlerin birbiriyle yarışırcasına öne çıktığı bir koleksiyon yaratıyor bu sezon Balenciaga… “Balenciaga’da yeni kıyafetlere ilham veren kıyafetler tasarlıyoruz. Bizim çalışma şeklimiz bu” diyor Demma Gvasalia. “30 yıllık bir fotoğraf geçmişine gittim, özellikle Cristobal’in arşivlerine ve aslında pek çok model paltolarını tam da bu şekilde stilleştiriyordu.” Büyük beden paltolar, ceketler ve pufferler! Rengarenk uzun çizmeler, pantolonlar ya da çoraplar… İşte bu da Demma’nın mükemmel kadın tanımı! Kolay ve fonksiyonel parçaların gücüne inanan Balenciaga kalıplarda her ne kadar kendini özgür bıraksa da çarpıştırdığı renk ve desenlerle kendi özgün tarzını ortaya koymuş. Belki de bu Demma’nın denge meselesi, bir işin ucunu daha sade tutarken başka bir uçtan ona o ihtişam vermek…
Geçtiğimiz sezon pembe ile açılışını yapan Valentino sezonun trend rengi pembe ile Sonbahar döneminde de devam edeceğinin sinyallerini bu hafta Paris’teki şovunda verdi. Antik Roma’nın kalıntılarını sürdüren ve hemen hemen her koleksiyonunda stil ve kesimler açısından bu çizgiden çok uzaklaşmayan Pierpaolo Piccioli, bu sezon Valentino’da romantik ve günlük hayata da uyarlanabilir tasarımları ile moda severleri karşılıyor. Viktoryan tarzı uzun, yüksek bel ve yüksek boyun detaylı elbiseler her ne kadar Valentino’nun imzası haline gelmişse de uzun yıllar alıştığımız o dönemin renklerinin dışında mor, pembe, pastel tonların koleksiyona hakim olması havayı tamamen değiştiriyor.