Çocukların yemek yeme alışkanlıklarıyla ilgili sorunlar, yemek seçmek, sadece abur cubur ağırlıklı beslenme isteği, sofrada oturarak yemekte zorluk, ağızda yemek tutmak gibi türlü şekillerde kendini gösterebilir.
Bunlar çoğu zaman bir güç savaşına dönüşerek aile içinde çatışmaya sebep olurken, öte yandan da çocuğun sağlığıyla ilgili endişe yaratır. Bizim yapmamız gereken ise, her zaman olduğu gibi öncelikle çocuğun bize ilettiği mesajı almak. Bu davranış ne anlatmak istiyor?
Sıklıkla dile getirdiğim üzere, çocukların somut olarak ortaya koydukları her türlü davranışın altında iletilen aslında duygusal bir mesajdır.
Öncelikle bu yememe durumunu kendi çocuğunuza özel bir gözlemle değerlendirmelisiniz. “Bildim bileli böyle bir çocuktu, iştahsızdı”, “Hep seçerdi, yemeklerle ilgili kuralları vardı”, “Belirli bir yaşa gelince başladı”, “Sadece zararlı şeyler yemek istiyor” gibi cümleleri kuran her bir ebeveyn aslında bambaşka hikayelerden bahsediyor. Beslenmekle, bakım almakla ilgili duygusal sorunlar yaşayan bir çocuk mu? Zihninde belirli kalıpları olan ve bu çerçeveye uymayan bir düzenle karşılaştığında kaygılanan bir çocuk mu? İçinde bulunduğu yaşla, girdiği gelişimsel döneme ya da yaşadığı birtakım olaylara tepki koyan bir çocuk mu? Yoksa devamlı abur cubur yeme talepleriyle ebeveynleri zorlayan, sınır problemi olan bir çocuk mu? Ne kadar çok soru var öyle değil mi? Ve bilin ki, bu sorular ve cevapları, olabileceklerin sadece çok küçük bir kısmını yansıtan genel ifadeler. Her çocuğun kendi hikayesi ve sebep sonuç ilişkisi var.
Çocuğun Mesajını Anlamak
Anne-babanın dikkat etmesi gereken temel nokta, çocukla yeme davranışı üzerinden bir pazarlığa, çatışmaya girmemek, daha ziyade kendi çocuğunun hikayesini anlamaya çalışmaktır.
Yaşına göre, açıkça sormak, sohbet etmeye çalışmak yardımcı olabilir. Bunun yanı sıra, oyunlardan faydalanmak her zaman olduğu gibi verimli bir yol. Bir bebek ya da hayvan gibi bir oyuncakla canlandırma oyunu oynayarak, o karakter üzerinden sorular sorarak kendiyle ilgili mesajlar vermesine yardımcı olabilirsiniz.
Çocuğun zihnini meşgul eden güncel bir sorun onda stresi tetikleyerek, uyku, beslenme gibi temel fonksiyonlarını etkileyebilir. Bir belirsizlik, aile düzeninde bir değişiklik, okul başarısına ya da arkadaşlık ilişkilerine dair kaygı, tüm bunlar çocuk için iştah kesici olabilecek unsurlardır. Bu stres kaynağını ifade etmesini sağlamak ve baş etme yolları geliştirmesine destek olmak, beslenme alışkanlığını da daha sağlıklı hale getirebilir.
Yetişkin olarak sizlerin de aşina olabileceği bir başka faktör ise, depresyon dediğimiz, durgunluk ve üzüntünün hakim olduğu, hayata dair doyumun azaldığı ve haliyle bunun beslenmeye yansıyarak iştahsızlık yarattığı durumdur. Çocuk gerçek ya da duygusal açıdan bir kayıp yaşıyor diyebiliriz. Anne-baba çatışması, boşanma, bir ölüm veya bunlar olmasa da çocuğun kayıp olarak algıladığı bir durumun ardından (taşınma, okul değiştirme gibi) yas süreci olarak düşünebilirsiniz. Bu durumda her şeyden önce onun kaybını görün ve eşlik etmeye çalışın. Sorunların üstünü kapatmak, önemsizleştirmeye çalışmak ya da görmezden gelmek değil, “Evet bir şeyler gitti ve geri gelmeyecek, buna üzgünüm, ama biliyorum ki iyileşeceğiz” mesajını iletebilmek önemli olan.
Üçüncü ve en can alıcı nedenlerden biri de, bir yeme bozukluğu sinyali olabilir. Özellikle ergenlik döneminde, kız çocuklarında görülen anoreksiya benzeri hastalıklar hayati risk taşır. Yemeği aşırı kısıtlamakla gelen ciddi kilo kaybı, bağışıklığın düşmesi, adet görememek, aynada gördüğü beden imgesiyle ilgili yoğun kaygı yaşamak bu rahatsızlığın en belirgin özellikleri arasında. Bu tür belirtileri fark ettiğinizde vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmak ve öncelikle sağlığıyla ilgili önlemleri almak gerekiyor. Daha sonra eş zamanlı olarak ailenin de içinde olduğu bir psikolojik çalışma yapmak yerinde olacaktır.
Hangi Adımlar İzlenmeli?
Altta yatan sebepleri daha derinlemesine anlamanın uzun vadede ciddi getirileri olacak. Fakat bazı püf noktalar da var ki, herhangi bir problemden bağımsız olarak dikkat edilmeli ve uygulamaya gayret etmeli:
-Eğer çocuğunuz yemeğin herhangi bir anında “doydum” diyorsa, bunu dikkate alarak ısrarcı olmamalısınız. Kulağa çok klasik bir nasihat gibi gelebilir ve uygulamak sabır gerektirebilir. Ama bilin ki, ona her baskı yapışınızda belirli bir döngüyü tekrar etmiş olursunuz. Bunu kırmak ve sakin kalarak onda bir merak uyandırmak mümkün.
-Çocuğunuza kişisel zevklerini keşfetmesi için alan tanıyın. Tercihlerini sorun, bu tercihlere saygı duyun, ancak suistimal etmesine müsade etmeden tabii ki. Örneğin, bir şeyi sevmiyor diye ona özel yemek pişirmek doğru olmaz. Ama onu anladığınızı ifade ederek, nasıl daha sevebileceği bir hale getirilebilir bunun yollarını konuşmak iyi bir fikir.
-Yemek sürecinin bir parçası olmasını sağlayın. Hazırlıklar sırasında yapabileceği bir görev vererek, eğer ilgi duyuyorsa pişirme kısmında yardımcı olmasına izin vererek keyifle yiyebileceği bir ortam oluşturabilirsiniz.
-Ve son olarak, yemek konusunda aile içi kuralların, sınırların aşınmasına izin vermemeye özen gösterin. Sizin verdiğiniz her taviz, daha sonra bir dezavantaj olarak geri dönebilir. Çocuğunuzun, sizin çizdiğiniz bir çerçeveye ve onun içerisinde korunduğunu bilmeye dair ruhsal bir ihtiyacı var. Ona istikrar ve güven vererek kapsayan bu alan, zamanla hem biyolojik hem duygusal açıdan doymasına yardımcı olacaktır.