YAŞAM - ANNE - ÇOCUK

Çocuklarla iletişim kurarken yapılan hatalar

Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak, onların duygusal, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından hayati bir öneme sahiptir. Ne yazık ki birçok ebeveyn, öğretmen ve yetişkin, çocuklarla iletişim kurarken farkında olmadan ciddi hatalar yapabilmektedir. Bu hatalar, çocuğun kendine olan güvenini zedeleyebilir, duygularını ifade etmesini engelleyebilir ve uzun vadede sağlıklı ilişkiler kurma becerilerini olumsuz etkileyebilir. İşte çocuklarla iletişim kurulurken sıkça yapılan hatalar…

profil
Günseli Erşengün
31.07.2025
Çocuklarla iletişim kurarken yapılan hatalar

Çocuklarla iletişimde en sık karşılaşılan hatalardan biri, onlara sürekli emirler vermektir. ‘Odanı hemen topla!’, ‘Sessiz ol!’, ‘Bunu yapma!’ gibi cümleler, çocuğun kendini baskı altında hissetmesine neden olur. Bu tür buyurgan ifadeler; çocuğun özgüvenini azaltır, karar verme becerilerini köreltir ve zamanla otoriteye karşı pasif direnç geliştirmesine sebep olabilir.

Çözüm: Buyurgan üslup yerine, açıklayıcı ve yönlendirici ifadeler kullanılmalıdır. Örneğin, ‘Odanı toplarsan birlikte oyun oynayabiliriz’ gibi seçenek sunan cümleler, çocuğun sorumluluk duygusunu geliştirir.

Eleştiri, gelişim için önemli bir araç olabilir, ancak çocuklara yönelik sürekli olumsuz eleştiriler onların benlik algısını zedeler. ‘Sen zaten hep böylesin’, ‘Hiçbir şeyi doğru yapamıyorsun’ gibi ifadeler, çocukta değersizlik hissine yol açar ve öğrenme motivasyonunu düşürür.

Çözüm: Eleştiri, yapıcı ve davranışa yönelik olmalıdır. ‘Bugün ödevini yapmadığını fark ettim, acaba neden böyle oldu?’ gibi bir yaklaşım hem çocuğun neden-sonuç ilişkisi kurmasını sağlar hem de duygusal bir bağ kurulmasına yardımcı olur.


Birçok yetişkin, çocukları yeterince dinlemez veya söylediklerini önemsemez. Bu durum çocukta değersizlik hissi yaratır ve ileride duygularını ifade etmekten kaçınmasına neden olabilir. Çocuğun anlattığı bir hikayeye ya da yaşadığı bir probleme, ‘Aman ne olacak, büyüyünce unutursun’ şeklinde verilen tepkiler, onun duygusal gelişimini olumsuz etkiler.

Çözüm: Aktif dinleme teknikleri kullanılmalı, göz teması kurulmalı ve çocuğun anlattıkları ciddiyetle dinlenmelidir. Sorular sormak ve duygularını anlamaya çalışmak iletişimi güçlendirir.

Ailelerin en büyük hatalarından biri de çocuğun her hareketine müdahale etmek ve onun yerine düşünmektir. Aşırı koruyuculuk, çocuğun özgüvenini zedeler ve problem çözme becerilerinin gelişmesini engeller. Örneğin, çocuğun arkadaşlarıyla yaşadığı bir soruna hemen müdahale edip çözüm üretmek yerine, onu dinleyip kendi çözümünü bulmasına yardımcı olmak daha faydalı olacaktır.

Çözüm: Çocuklara küçük yaşlardan itibaren kendi kararlarını vermeleri ve sorumluluk almaları konusunda fırsat tanınmalıdır.


‘Bak Ayşe ne kadar güzel yazmış, sen neden böyle yazdın?’, ‘Ağabeyin senin yaşındayken daha başarılıydı’ gibi kıyaslamalar, çocuğun benlik saygısını yıpratır ve kıskançlık, öfke gibi olumsuz duygular geliştirmesine neden olur.

Çözüm: Her çocuğun bireysel özellikleri ve gelişim süreci olduğu unutulmamalıdır. Onların kendi potansiyelleri üzerinden değerlendirme yapılmalı, onları başkalarıyla karşılaştırmaktan kaçınılmalıdır.

Çocuklar, duygularını ifade etmeye çalıştıklarında bazı yetişkinler bu duyguları küçümseyebilir. ‘Ağlama, bunda ağlayacak ne var?’, ‘Korkacak bir şey yok!’ gibi cümleler, çocuğun duygularını bastırmasına neden olur. Oysa her duygu saygıyı hak eder.

Çözüm: Çocuğun duygularını kabul etmek ve onları isimlendirmesine yardımcı olmak önemlidir. ‘Şu anda üzgün olduğunu görüyorum, istersen birlikte konuşalım’ gibi yaklaşımlar, duygusal farkındalık geliştirmeye katkı sağlar.


Bir gün izin verilen bir davranışın ertesi gün yasaklanması, çocuğun kafasını karıştırır. Tutarsızlık, güven duygusunun zedelenmesine yol açar ve çocuğun sınırları kavrayamamasına neden olur.

Çözüm: Ebeveynler ve öğretmenler arasında iletişim ve tutarlılık sağlanmalı, kurallar ve sınırlar açık şekilde ifade edilmelidir.

Sürekli ödüllendirme veya ceza uygulamak, çocuğun içsel motivasyonunu zayıflatır. Ödül almak için çalışan bir çocuk, ödül olmadığında davranışlarını sürdürmek istemez. Aynı şekilde sürekli cezalandırılan bir çocuk, korku temelli davranış geliştirir.

Çözüm: İçsel motivasyonu teşvik eden, davranışın kendisine odaklanan yaklaşımlar tercih edilmelidir. Örneğin, ‘Odanı topladığın için ne kadar düzenli birisin, çok gurur duydum’ gibi yorumlar çocuğun içsel değerlerini besler.


‘Sen tembelsin’, ‘Yaramazsın’, ‘Sakarsın’ gibi etiketleyici ifadeler, çocuğun bu kimlikleri içselleştirmesine yol açar. Etiketler zamanla çocuğun kendini o şekilde görmesine ve öyle davranmasına neden olur.

Çözüm: Etiket yerine davranışa odaklanmak önemlidir. ‘Bugün ödevini yapmadığını gördüm, neden böyle oldu?’ gibi ifadeler çocukla çözüm odaklı bir iletişim kurmayı sağlar.

Çocukların bazı şeyleri öğrenmesi zaman alabilir. Onları sürekli aceleye getirmek, sabırsızca yanıt beklemek ya da cümlelerini tamamlamak, özgürce konuşmalarını engeller. Bu da iletişimde kırılmalara neden olur.

Çözüm: Çocuğun kendini ifade etmesi için zaman tanımak ve sabırlı olmak, güvenli bir iletişim ortamı yaratır.


Çocuğun yaşına ve bilişsel gelişim düzeyine uygun olmayan dil kullanımı, iletişimin verimliliğini ciddi şekilde etkileyebilir. Çocuklar, gelişim süreçlerinde soyut ve karmaşık düşünme becerilerini yavaşça geliştirirler. Bu nedenle, onları anlamakta zorlanacakları terimler, teknik ifadeler ya da çok karmaşık cümle yapıları ile konuşmak, çocuğun kendisini anlaşılmayan ve yetersiz hissetmesine yol açabilir. Bu durum çocukta, ‘Anlamıyorum, demek ki ben eksik ya da aptalım’ gibi olumsuz düşünceler geliştirmeye neden olabilir.  

Çözüm: Ebeveynler, çocuklarıyla konuşurken, onların yaşına uygun basit, net ve anlaşılır ifadeler kullanarak güvenli bir iletişim ortamı yaratmalıdır. Ayrıca, açıklamalar yapılırken çocuğun dil becerilerini göz önünde bulundurmak, gelişim seviyesine uygun konuşmalar yapmak çok önemlidir.

Ebeveynlerin, çocuklarının davranışlarını düzeltirken mizahı ya da alayı kullanma şekilleri, çocuk üzerinde ciddi duygusal etkiler bırakabilir. Mizah, eğlenceli ve öğretici olabilirken, alaycı veya iğneleyici bir dil kullanımı çocukta utanç, özsaygı kaybı ya da güvensizlik yaratabilir. Özellikle küçük yaşlardaki çocuklar, çevrelerinden aldıkları tepkileri çok ciddiye alırlar ve bu tür ifadeler onlarda derin yaralar açabilir.  

Çözüm: Çocuğun davranışlarını değiştirmek için alaycı bir dil kullanmak yerine, daha yapıcı, sakin ve empatik bir yaklaşım sergilemek, çocuğun kendini değerli hissetmesini sağlar. Ebeveynlerin mizahı, çocukları eğlendirirken aynı zamanda öğretici bir şekilde kullanmaları, iletişimde daha sağlıklı bir yol haritası çizer.


İletişim sadece sözlü ifadelerle değil, aynı zamanda beden dili ve mimiklerle de sağlanır. Bir yetişkinin çocuğuyla konuşurken göz teması kurmaması, ellerini kavuşturması ya da surat asması, çocuğa ilgisizlik mesajı verebilir. Çocuklar, yetişkinlerin sözlü ifadelerinden çok, beden dilini ve yüz ifadelerini okurlar. Yetişkinlerin bir çocuğa karşı soğuk, ilgisiz veya olumsuz bir beden dili kullanmaları, çocukta reddedilme hissiyatı yaratabilir. Bu da çocuğun kendisini değersiz veya yalnız hissetmesine yol açabilir.

Çözüm: Ebeveynler, çocuklarla sağlıklı iletişim kurarken beden dilini ve mimiklerini dikkatle kullanmalı, açık ve sıcak bir iletişim ortamı yaratmalıdır. Yüz ifadeleri ve beden dili, çocuğun duygusal gelişimi için çok önemli bir rol oynar.

Aile içindeki çatışmalar, stresli durumlar ve anlaşmazlıklar çocukların ruhsal sağlığını etkileyebilir. Ebeveynlerin aralarındaki sorunları çocuğa yansıtmaları, çocuğun güvenli bir ortamda büyümesini engelleyebilir. Çocuklar, ebeveynlerinin ruh halinden çok çabuk etkilenirler ve ailedeki gerginlikleri, huzursuzlukları hissederler. Bu tür duygusal yükler, çocukların duygusal gelişimini olumsuz etkileyebilir, kaygı, stres ve güvensizlik duygularına yol açabilir.  

Çözüm: Ebeveynlerin, kendi sorunlarını çocuklardan gizleyerek, çatışmalardan uzak durmaya çalışmaları ve duygusal yüklerini çocuklardan ayırmaları gerekir. Aile içindeki huzursuzluklar, çocuklara anlatılmadan ve onlara yansıtılmadan sağlıklı bir şekilde çözümlenmelidir.


Günümüzde teknoloji, aile içi iletişimin önünde ciddi bir engel oluşturabiliyor. Ebeveynlerin telefon, televizyon ya da diğer teknolojik cihazlarla sürekli meşgul olmaları, çocukların kendilerini değersiz ve önemsiz hissetmelerine yol açabilir. Çocuklar, ebeveynlerinin ilgisini ve zamanını istedikleri anda alamadıklarında, bu durum kendilerini ihmal edilmiş hissetmelerine sebep olabilir.

Çözüm: Aile içindeki sağlıklı iletişim için, teknolojiye aşırı odaklanılmamalı, özellikle çocuklarla geçirilen zamanlarda ekranlardan uzak durulmalıdır. Ebeveynlerin çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmeleri, onların duygusal ihtiyaçlarına duyarlı olmaları, güvenli bir iletişim ortamı oluşturmanın temel unsurlarındandır.


Çocuklarla kurulan iletişim, onların gelecekteki kişiliklerini, özgüvenlerini ve sosyal ilişkilerini doğrudan etkiler. Bu nedenle, iletişimde yapılan hataların farkına varmak ve bu hataları düzeltmeye yönelik bilinçli adımlar atmak son derece önemlidir. Sevgi dolu, saygılı, dinleyici ve destekleyici bir iletişim dili, çocuğun hem kendisiyle hem de çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurmasını sağlayacaktır.

Unutulmamalıdır ki çocuklar, nasıl konuştuğumuzu ve davrandığımızı dikkatle gözlemler. Onlara saygılı ve bilinçli bir şekilde yaklaşmak, geleceğin sağlıklı bireylerini yetiştirmenin temelidir.

Önceki ve Sonraki
Haberler