10 Corso Como, Milano’nun en şık kafe ve otellerinden biri. Ünlü markaların sadece buraya özel iş birliklerinin bulunduğu ürünlerin satıldığı bir butik de var. Kahvaltı ya da öğle yemeğine gitmenizi öneririm. Kış bahçesinde kuş sesleri eşliğinde yemeğinizi yemek ayrıca keyifli oluyor. Akşam için kokteyllerini tatmaya da gidebilirsiniz, Christmas zamanı bahçeyi ışıklandırıyorlar. Bu arada otelinin sadece 3 odası bulunuyor, bu nedenle yer bulmak zor oluyor.
İtalya deyince akla ilk gelen şeylerden biri makarna; makarna deyince de Da Oscar en lezzetlilerinden biri. Burayı ben Milano’nun esnaf lokantası olarak adlandırıyorum. Salaş, uzun uzun masalar... Arada mekan sahibi, Oscar yanınıza uğruyor; sizinle muhabbet ediyor. Özellikle Oscar soslu deniz mahsüllü makarnaları ve gnocchhi çok lezzetli. Porsiyonları büyük. Kesinlikle arayıp rezervasyon yaptırın; akşam yemeği için tercih etmenizi öneririm.
Milano’ya gelip pizza yemeden dönmek olmaz. Peki nerede yemeli? Le Specialita alanında en iddialı pizza restoranlarından birisi. İncecik hamuru, taze domatesi ve mozzarellası ile benim en çok beğendiğim margherita oldu. Domatesinin tadına doyamadım, pizza ile birlikte ağızda dağılıyordu. Tiramisu bir efsane ! Önceden mutlaka rezervasyon yaptırın, akşam yemeği için tercih etmenizi öneririm.
Duvarlarında hep ünlülerin fotoğrafları bulunan ve Türkler arasında da çok popüler olan bir restoran “A Santa Lucia”. Her detayı ile nostaljik bir İtalyan restoranı. Tartışmasız Milano’da yediğim en lezzetli margherita pizzayı ve bresaolayı burada yedim. Kalamarı ve vanilyalı, dondurmalı, meyveli tatlısını da denemeyi unutmayın. Öğle yemeği için tercih edebilirsiniz.
Milano’da gittiğim en şık restoranlardan biri. Bir öğle yemeği için listenize eklemenizi öneririm. İçerisi adeta pinterest’ten çıkmış gibi, her detayın fotoğrafını çekme isteği uyandırıyor sizde. Kısa ve öz bir menüsü var. Kaz ciğeri, hamburger, kod balığı; hepsi birbirinden lezzetliydi.
Nostaljik ve klasik bir İtalyan kahvaltısı için, Sissi doğru tercih. Bu arada bazı günler önünde pazar kuruluyor. Eğer ilginizi çekiyorsa onu da gezebilirsiniz kahvaltıdan sonra. Kremalı ya da çikolatalı kruvasan yanında lezzetli bir espresso… Rezervasyon yapılmıyor ve kalabalık olabiliyor.
Büyük ihtimalle Milano ile ilgili öneri listelerinin hepsinde bulunan ortak mekan “Panzerotti Luini”. Kendisini hiçbir şeye değişmem ve her gittiğimde de yerim. Pişiyi andıran bir hamur içinde mozzarella ve domates, ister kızartılmış ister fırınlanmış olanı tercih edin. Benim tercihim fırınlanmış olan, kızarmış olanı bana ağır geliyor. Sonra da sokakta duvara dayanıp yiyin hatta baktınız yemelere doyamıyorsunuz gidip bir tane daha alın.
Milano’ya gelip de Duomo Meydanı’nda gezip, bir fotoğraf çekmeden olmaz. Hem çok güzel butikler ve kahvenizi yudumlarken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacağınız kafeler de var.
“Espresso”nun doğduğu şehir olan Milano’ya gidip, ‘Starbucks’ta kahve için’ demek yersiz olacak ama Starbucks’ın devasa binasını ziyaret etmenizi öneririm. Hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir çeşitlilik, kahve tadımları, değişik değişik sweatshirtten bardağa ürünler… İlginç kokteyllerden deneyebileceğiniz bir bar hatta kahve öğütme makinaları… Kısa da olsa kapısında bir sıra olabiliyor ama içerisi görmeye değer.
Bu seyahatimizde Brera’da Airbnb’den bulduğumuz bir evde konakladık. Biraz son anda ve şansa bulduk evi ama iyi ki de bulmuşuz bir daha hep orada kalmayı planlıyorum. Eskiden faytonların geçtiği tarihi bir sokak, küçük küçük restoranlar, butikler… Gündüz de akşam da yürümesi o kadar keyifli ki. Mutlaka Brera’nın sokaklarını görmenizi ve zaman geçirmenizi öneririm. Burada Via Madonnia sokağında bulunan restoranlara göz atabilirsiniz, içlerinden 'Taverna Del Borgo Antico'yu öneririm.