Çocuk, annenin sevgisi ile bakımıyla sevilen ve değer verilen bir varlık olduğunu, bunun yanı sıra kendisinin de çevresindekilerin gereksinimlerini karşılayabileceğini öğreniyor. Ayrıca erken dönem çocukluk çağında ve bebeklik döneminde zihninde anne ile kendisini bir tutabiliyor, diğer bireylerin varlığını ise ancak baba figürünü fark etmeyle kabulleniyor. Anne ve çocuk dışında babanın varlığı, çocuğun sevgiyi ve sahip olduklarını paylaşabilmesinde, karşılaştığı sosyal sorunlara çözüm getirebilmeyi öğrenmesinde etkili oluyor. Bu üçlü ilişkide; sahip olduklarını paylaşma, isteklerini erteleyebilme, ihtiyaçlarını ifade edebilme, duyguları tanıma ve ifade etme becerilerinin temeli atılıyor.
Hem erkek, hem kız çocuklarının cinsel gelişimleri babaların varlığından etkileniyor. Erkek çocuklar 3 yaş civarında annenin sevgisi için babalarıyla rekabete girebiliyorlar. Çözüm olarak babalarıyla özdeşleşebiliyorlar. Bu özdeşim, babanın gözlük ve benzeri eşyalarını kullanma, boya ile kendisine bıyık/sakal çizme gibi davranışlarla dışa vurulabiliyor. Babanın bu davranışların olağan olduğunu kabullenmesi ve çocuğun öfke ile rekabet duygularını ifade edebilmesini kolaylaştırması, sağlıklı bir baba-çocuk ilişkisinin kurulmasında ve çocuğun cinsel gelişiminde faydalı olabiliyor. Erkek çocukların rekabet ve özdeşimle ilgili davranışlarına katı bir şekilde yaklaşmak, beceri ile yetilerini aşağılamak ise bu gelişim basamağında sorun yaratabiliyor ve cinsel kimlik ile rolleri olumsuz etkileyebiliyor.
Kız çocukları da 3 yaşından itibaren babalarına ilgi duymaya başlıyor, onlarla daha çok zaman geçirmek ve iletişim kurmak istiyorlar. Kız çocuklarının babalarıyla kurdukları ilişki ve iletişim biçimi ileride karşı cinsle kuracakları ilişkinin kalitesi ile şeklini etkileyebiliyor. Örneğin babalarıyla ilişki ve iletişimi kısıtlı olan, ihmal edildiklerini düşünen kız çocukları, ihtiyaç duydukları ilgi ile şefkati kendilerinden yaşlı ve olgun erkeklerde arayabiliyorlar. Ayrıca babalarıyla ilişki ve iletişimde sorun yaşayan kız çocukları ileride içe yönelim bozuklukları (depresyon, kaygı ve benzeri) açısından risk altında olabiliyorlar.
Babanın varlığı ile ilgisi, çocuğun çevresindeki fiziksel ve sosyal uyaranları zenginleştiriyor, bu sayede de zeka gelişimine katkıda bulunuyor. Yapılan araştırmalarda, annelerin çocuklarıyla daha çok sözel ve duygusal, babaların ise daha çok fiziksel becerilere dayalı oyunları tercih ettikleri saptanmış. Fiziksel becerilere dayalı oyunlar çocukların kas gelişiminde etkili olmasının yanı sıra görsel- motor organizasyon, görsel dikkat ve organizasyon becerilerinin gelişmesine katkıda bulunuyorlar. Babalarıyla daha çok zaman geçiren ve farklı becerileri geliştiren oyunlar oynayan çocukların gelecekte daha yüksek akademik ve mesleki başarılar sağladıkları yine yapılan çalışmalarla gösterilmiş.
Hem erkek, hem kız çocukları için baba, “dış dünyadaki sorunları çözen”, fiziksel yapısından bağımsız olarak “güçlü” olarak algılanan ebeveyn oluyor. Çocuklar babalarının aile içi ve dışındaki sorunlara yaklaşımını model alıyor ve özgüvenlerini geliştiriyorlar. Babaların çocuklarına karşılaşacakları sorunları çözebilecekleriyle ilgili mesajları da özgüven gelişimine katkıda bulunuyor.
“Sürekli kısıtlayan, cezalandıran, kurallar ve yönergeler konusunda çocuklarının fikirlerine açık olmayan babaların çocukları ya babalarıyla çatışmaya giriyor ve isyankar bir kişilik örüntüsü geliştiriyor ya da kendi istek ile ihtiyaçlarını bastırarak boyun eğiyor, utangaç ve içe dönük bir kişiliğe sahip oluyorlar. Diğer yandan aile içi kural ve yönergeler hakkında çocukların geri bildirimini de dikkate alan, kural ile sınırları çocuğun yaşı ve gelişim düzeyine göre değiştirebilen babaların çocukları ise daha sağlıklı bir kişilik gelişimi gösteriyorlar” diyor.
Sağlıklı bir ruhsal gelişim; paylaşabilme, isteklerini erteleyebilme, ihtiyaçlarını ifade edebilme, duygularını tanıma ve ifade etme, cinsel kimliğini oluşturabilme ve bu kimlikle ilgili rolleri yerine getirebilme, bilişsel becerileri karşılaştığı sorunları çözmek için kullanabilme, karşılaştığı sorunları çözebileceğine yönelik kendine güven duyma gibi becerileri gerektiriyor.Bu beceriler, ileride gelişebilecek depresyon, kaygı ve benzeri ruhsal sorunlara karşı da direnç sağlıyor. Dolayısıyla, çocukların ruhsal sağlığında babaların veya baba yerine geçebilecek kişilerin varlığı son derece önemli bir rol üstleniyor.