Sıklıkla doğumdan sonraki ilk haftada ortaya çıkan bu durum, annede uyku problemlerine ve konsantrasyon güçlüğüne neden olmaktadır. Annelerde durup dururken ağlama krizleri olur. Kendini halsiz, yorgun hisseden anne çok kolay sinirlenir. Aile bireylerinin desteği ile birkaç haftada atlatılabilen bu durum için, çok nadiren de olsa, profesyonel desteğe ihtiyaç duyulabilir.
Doğum sonrası mutsuzluk söz konusu olduğunda en önemli rol babanındır. Annenin cesaretlendirilmesi, sorumluluğun paylaşımı ve kendini yalnız hissetmemesinin sağlanması gerekir. Annenin kendini “mutsuz” hissetmesinin lohusalığın doğal bir süreci olduğunun anlatılması, kendini bu hislerinden dolayı suçlu hissetmemesini sağlar. Aile büyüklerinin bebeğin bakımında destek olması anneyi güçlü kılacaktır.
Annelerin yaklaşık yüzde 5’lik bir kısmında görülen doğum sonrası mutsuzluk, melankoliden daha ciddi boyutlarda, depresyon şeklinde ortaya çıkabilir. Doğum sonrası depresyonda ağlama nöbetleri, halsizlik, sinirlilik, uyku bozukluğu gibi belirtiler daha şiddetli, sıklıkla sosyal hayatı olumsuz etkileyecek boyutta yaşanır. İntihar ve ölüm düşünceleri depresyon tanısını pekiştirici özellik taşır. Tüm bu belirtilerin annenin sosyal hayatını ve bebeğin bakımını olumsuz etkileyecek şekilde yaşanması durumunda, mutlaka profesyonel psikolojik destek alınmalıdır.
Doğum sonrası ruhsal bozukluklara halüsinasyonlar (gerçekte olmayan şeyleri görme ya da duyma) veya hezeyanlar (gerçekle ilgisi olmayan şeylere inanma) eklenmesi durumunda tabloya “doğum sonrası psikoz” adı verilir. Bu durum düşünce bozukluğu ya da gerçekle ilişkinin kaybedilmesidir ve hezeyanlar özellikle bebek üzerine odaklanır. Psikoz varlığı son derece acil ve profesyonel yardım gerektiren ciddi bir ruhsal bozukluktur ve hemen daima hastaneye yatırılarak tedavi gerekir. Tanının ve tedavinin gecikmesi annenin kendine ve bebeğine zarar vermesine neden olabilir.