‘Bana öyle seslenilmesinden hoşlanmıyorum. Bana ismimle seslenmeni istiyorum…’
Çocuklara, nasıl hitap edilmek istediklerini belirtme hakkına sahip olduklarını öğretmek, onlara kimliklerini sahiplenme becerisi kazandırır. Bu, aynı zamanda birey olarak saygı görmeleri gerektiğinin de bir göstergesidir. Yetişkinler olarak çocukların bu tür ifadelerini küçümsemeden, yargılamadan dinlemek gerekir. Onlara isimlerinin bir kimlik olduğunu ve nasıl anılmak istiyorlarsa o şekilde anılma hakkına sahip olduklarını göstermek, öz saygılarını güçlendirir.
Duygularını tanıyan çocuklar, kendilerini daha iyi savunur
Bir çocuğun ‘Bana böyle seslenmeni istemiyorum’ diyebilmesi, sadece kelimelerden ibaret değildir. Bu ifade, onun kendini tanımaya başladığının, sınırlarının farkında olduğunun bir işaretidir. Duygularını tanıyan ve adlandırabilen çocuklar, yaşadıkları rahatsızlıkları daha net anlatabilir, haksızlık karşısında sessiz kalmak yerine kendilerini ifade edebilir. Bu nedenle, çocuklara duygularının geçerli ve önemli olduğunu sık sık hatırlatmak gerekir. ‘Kızgın hissediyorsun, bunu bana söylemen çok iyi oldu’ gibi cümlelerle çocukların duygusal farkındalıklarını desteklemek, hak savunusunun temelini oluşturur.
‘Sen kendi bedeninden sorumlusun, ben kendi bedenimden sorumluyum.’
Çocuklara bedenlerinin kendilerine ait olduğunu öğretmek, haklarını savunmaları açısından temel bir adımdır. İstemediği bir fiziksel temasa (sarılma, öpülme, itme vb.) karşı durabilmesi için, onun ‘Hayır’ deme hakkını desteklemek gerekir. Bu cümle, çocukların kişisel sınırlarını fark etmeleri ve bu sınırları korumayı öğrenmeleri adına oldukça güçlü bir başlangıçtır. Sınır koymak ayıp ya da kaba değildir; aksine, sağlıklı ilişkilerin temelidir.
Bedensel sınırlar öğretilmeden hak savunulamaz
Çocuğun, ‘Sen kendi bedeninden sorumlusun, ben de kendi bedenimden sorumluyum’ diyebilmesi, onun bedensel bütünlüğünü koruma hakkını öğrendiğini gösterir. Çocuklar bazen istemedikleri fiziksel temaslara maruz kalabilirler. Bu temas iyi niyetli bile olsa, çocuk rahatsızsa dur diyebilmelidir. Bu noktada yetişkinlerin, çocuklara alan tanıması çok önemlidir. ‘Sarılmak istemiyorsan sarılmak zorunda değilsin’ demek, çocuğun kendi sınırlarını belirleme ve savunma hakkına saygı göstermek anlamına gelir. Böylece çocuklar, büyüdüklerinde de başkalarının sınırlarına saygılı ama kendi sınırlarına da sahip çıkan bireyler olurlar.
‘Başka biriyle oynayacağım.’
Çocuklar, kiminle oynayacaklarına, nerede zaman geçireceklerine ya da hangi oyunları tercih edeceklerine karar verebilmelidir. Onların bu tür seçimler yapmasına izin vermek, bağımsızlık duygularını geliştirir. Aynı zamanda, başkalarının duygularını incitmeden, kendi tercihlerini ifade etmenin yollarını da öğrenirler. Bu beceri, ileriki yaşamlarında sosyal baskılara karşı direnç göstermelerini kolaylaştırır.
Seçim yapmak, hak sahibi olmanın bir parçasıdır
Bazı yetişkinler, çocukları yönlendirme çabası içinde onların kararlarını yok sayabilir. Ancak ‘Başka biriyle oynayacağım’ diyebilen bir çocuk, hem kendine hem de karşısındakine saygı çerçevesinde bir tercih yaptığını ifade etmektedir. Seçim yapma özgürlüğü, çocuğun öz güvenini ve bağımsızlık duygusunu pekiştirir. Bu tür küçük ama anlamlı karar anlarında çocukları desteklemek, onların hak savunuculuğuna dair temel taşları döşer. Her çocuk, kimi zaman bir arkadaşını seçebilmeli, kimi zaman da bir etkinliğe katılmamayı tercih edebilmelidir.
‘Sıra bende, bitirince sana veririm.’
Paylaşmayı öğrenirken haklarını savunmak da önemlidir. Çocuklar çoğu zaman oyuncaklarını paylaşmaları konusunda baskı görebilirler. Ancak bu cümle, hem kendi haklarını koruyabilmeyi hem de karşısındakiyle empati kurabilmeyi barındırır. Çocuğun kendini ifade edebilmesi için acele ettirilmeden, duygularını ve niyetini açıkça ifade etmesine izin verilmelidir. Bu tutum, çocuğun benlik duygusunu güçlendirir ve sınırlarını sağlıklı şekilde korumasına yardımcı olur.
‘Şu kişiden yardım isteyeceğim.’
Bir sorunla karşılaştığında çocukların yetişkin desteğine başvurmaları zayıflık değil, güçlü bir hak savunma davranışıdır. Yardım istemenin utanılacak bir şey olmadığını, aksine bir çözüm arayışı olduğunu öğretmek gerekir. Bu cümle, çocuğun kendi güvenliğini ve ihtiyaçlarını fark ettiğini ve çözüm için bir adım attığını gösterir. Ebeveynler ve öğretmenler, çocukların yardım çağrılarına açık ve yargılamayan bir tutum sergileyerek bu davranışı teşvik etmelidir.
Yardım istemek zayıflık değil, güçlü bir adımdır
Bir sorunla karşılaşan çocuğun ‘(Öğretmen, anne, baba vs.) bize yardım edebilir’ diyebilmesi, çözüm odaklı bir yaklaşım geliştirdiğinin göstergesidir. Çocuklara, yardıma ihtiyaç duymalarının normal olduğunu, güçlü olmalarının her şeyi tek başına yapmaları anlamına gelmediğini anlatmalıyız. Güvendiği bir yetişkinden destek istemesi, onun çevresine güvenme kapasitesini artırır. Bu durum, özellikle zorbalık, ayrımcılık ya da haksızlık gibi daha ciddi durumlarda çocuğun yalnız kalmamasını sağlar. Yardım istemeyi öğrenen çocuk, gerektiğinde hakkını savunmak için adım atmaktan çekinmez.
Her çocuk, saygı görmeyi ve güvende hissetmeyi hak eder. Ancak bu sadece onların korunmasıyla değil, aynı zamanda kendi sınırlarını ve duygularını ifade edebilmeleriyle mümkündür. Çocuklara haklarını savunmayı öğretmek, onlara güçlü bir benlik duygusu kazandırır. Bu beceri, yaşamları boyunca karşılaşacakları sosyal ilişkilerde, okul ortamında ve ilerideki iş yaşamlarında onlara yol gösterir. Bu noktada, çocuğun küçük yaşlardan itibaren sesini duyurabileceği, fikrini paylaşabileceği ve gerektiğinde ‘Hayır’ diyebileceği bir ortamda büyümesi çok önemlidir.
Tüm bu süreçlerde çocuklar en çok yetişkinleri örnek alırlar. Hak savunusunu öğretmenin en etkili yolu, çocuğun yanında bu davranışları sergilemektir. Kendi sınırlarına saygı gösterilen, fikri önemsenen, duyguları küçümsenmeyen çocuklar, başkalarına da aynı saygıyı göstermeyi öğrenir. Ebeveyn ya da öğretmen, çocuğun gözünde sadece bir rehber değil, aynı zamanda bir modeldir. Bu yüzden çocuklarla kurulan her iletişimde onların bir birey olduğunu hatırlamak, onlara alan tanımak ve seslerini duymak; uzun vadede haklarını savunabilen güçlü bireyler yetiştirmenin en etkili yoludur.