UNICEF, son yayınladığı raporunda, çocukları ve gençleri COVID-19’un psikolojileri üzerindeki etkisini uzun yıllar boyunca hissedebilecekleri konusunda uyardı. Tüm dünya için aradan geçen iki yıl, belki de 10 yıla bedel oldu. Tüm dünyada sokağa çıkma kısıtlamaları ve pandemi ile ilgili hareket kısıtlamaları nedeniyle çocuklar hayatlarının silinmez yıllarını arkadaşlarından, sınıflarından, oyundan yani aslında çocukluğun temel unsurlarından uzakta geçirdiler. COVID-19 üçüncü yılına girerken, çocukların ve gençlerin ruh sağlığı ve esenliği üzerindeki etkisi ağır olmaya devam ediyor. UNICEF’in son verilerine göre, dünya genelinde 7 çocuktan en az 1’i karantinalardan doğrudan etkilenirken, 1.6 milyardan fazla çocuk bir miktar eğitim kaybı yaşadı. Rutinlerin, eğitimin, eğlencenin kesintiye uğramasının yanı sıra aile geliri ve sağlığıyla ilgili endişeler; birçok çocuğun korkmuş, öfkeli ve gelecekleri için endişeli hissetmesine neden oluyor. Örneğin, The State of the World’s Children’da alıntılanan 2020’nin başlarında Çin’de yapılan bir çevrimiçi anket, yanıt verenlerin yaklaşık üçte birinin korkmuş veya endişeli hissettiğini bildirdi.
Pandemi hepimizi sarstı. Çocuklarımız için ise farklı sarsıntılar yarattı. Küçük kalpler belki de zamanından çok önce korkuyu, kısıtlanmayı, dışa kapanmayı deneyimlemek zorunda kaldı. Virüs adeta korku faktörü olarak imgeledikleri bir objeye dönüştü. Çocuklar ve ergenler arkadaşlarıyla buluşamadılar, dışarıda oynayamadılar, okullarına gidemediler. Ve zihinlerinde bunların tek sorumlusu bu ‘kötü virüs’tü. Tüm bu zorluklara karşın bu küçük kalplerin büyük bir avantajı var. Sınırsız bir hayal gücü ve imgeleme becerisine sahipler. Yetişkinlerin büyük hata yaparak önünü kapattığı bu hayal gücü, doğru kullanıldığında çocukların en olumlu silahı. Çocuklar, çok erken yaşta tanıştıkları bu duygularla hayal güçleri ve meditasyon sayesinde baş edebilirler.
Ben çocuklarla çalışırken birçoğuna önce virüsü nasıl imgeliyorlarsa öyle çizdirdim. Yani önce ‘kötü virüs’ün resmini yaptılar. Sonra meditasyon ve imgeleme yoluyla ‘dost ve komik virüs’ çalışmaları yaptık. Ve virüsün resmini yaptılar. Şahane güzellikte ve çok komik resimler ortaya çıktı. Böylece zihinlerinde korkuyla yarattıkları ‘kötü virüs’ü, zengin imgeleme güçleriyle ve meditasyonu da kullanarak ‘komik ve dost bir virüs’e, bir arkadaşa dönüştürdüler. Hepsinde sonuç olumlu oldu. O komik resimleri duvarlarına astılar, o resmi her görüşleri onlara komik bir arkadaşı anımsattı.