Özellikle günlerde ya da eve misafir geldiğinde çeşit çeşit ana yemekler, çorbalar, börekler ve tatlılar yapan bir kültürün parçasıyız biz. Az yemek yapmak ayıp, yağsız, etsiz, salçasız yapmak ise hoş karşılanmaz. Ancak tüm bunların yerine rengarenk salatalar, az yağlı etlerle yapılan ızgaralar, 2 yemek kaşığı yağda pişen mevsimine uygun ve Türk damak zevkine uyan zeytinyağlılar, sağlıklı ve fit tatlılar yaparak daha zinde olur ve sağlıklı besleniriz. Ayrıca tüm bunları aynı anda değil, günlere hatta haftalara yayarak farklı çeşitleri kontrollü bir şekilde yiyebiliriz.
Evde pişen yemeklerimiz hep kocaman tencerelerde, tabaklarımız servis tabağı büyüklüğünde...Dışarıda ise hamburger, kola, patates kızartması gibi birçok yiyecek birleştirilerek ekonomik, çekici ve büyük menüler oluşturuldu. Bu noktada besinlerden aldığımız enerjiyi ve mide büyüklüğümüzü kontrol etmek adına porsiyon kontrolünü sağlamak çok önemli. Evde kullandığınız tencere, tabak, bardak gibi kapların daha küçük olanlarını, dışarıda yemek yerken ise gramaj olarak daha küçük olan, tabağın yarısında sebze olan alternatifleri tüketmeliyiz.
Bizler misafire en güzel yemekleri, sofraları, yatakları kuran oldukça misafirperver bir toplumuz. Aynı zamanda yaptığımız tüm yemekler yensin, misafirlerimiz doysun, çocuklarımız tüm tabaklarını bitirsin ve ikram edilenler geri çevrilmesin istiyoruz. Ancak çevremizdeki insanlara yemek konusunda ısrarcı olmadan, onların vücudunu dinlemesine izin vererek, gerçekten de aç olduklarında yemeleri için fırsat vermeliyiz.
Bir diğer hatamız ise Türk mutfağında büyük bir yere sahip, pirinç pilavı ve makarna türevlerini ana yemek yardımcısı olarak her akşam soframızda bulundurmak. Öncelikle pilav ve türevleri olmadan doymayacakmışız endişesine düşmeden, bunun yerine kan şekerini daha ılımlı yükselten kinoa, karabuğday, bulgur pilavı, kepekli makarna gibi alternatifleri hayatımıza sokup bunları sebzelerle birleştirerek güzel tarifler geliştirebiliriz.
Akşam yemeğinden hemen sonra demlenen çay ve yanında kocaman porsiyonlarda tatlılar, kuruyemişler, meyveler olmazsa olmazımız. Ancak kilo almamızın en büyük nedenlerinden birinin akşam yemeği sonrası yaptığımız ve farkına varmadığımız atıştırmalıklar olduğunu unutmamak gerek. Rezene, adaçayı, ıhlamur, papatya gibi bitki çaylarını tüketmeli, tatlı istiyorsak 1 porsiyonu geçmeyecek şekilde yemeli, canımız kuruyemiş çektiyse bir avuç içi miktarı ile sınırlamalı ve çoğunlukla çiğ sebzeleri tüketmeliyiz.
Gün içinde çay, kahve ve diğer içecek tüketimimiz çok fazla olduğu için suyu genelde göz ardı ediyoruz. Bize enerji veren, cildimizi güzelleştiren, metabolizmamızı canlandıran, sindirime destek olan ve vücut ısısını koruyan suyu günde 2 litre kadar tüketmeliyiz. Ayrıca unutmamak gerek ki su en iyi zayıflama aracımız ve yaşamımız için olmazsa olmazımızdır.
Ev halkının birçoğunun çalışmaya başlaması ile tencerede pişen yemekler azaldı ve dışarıda yemek yeme sıklığımız arttı. Bu da daha fazla yağlı, kalorili beslenmemize ve kilo almamıza neden olur. Evde daha fazla yemek pişirmenin hem sağlığınız hem de cüzdanınız için iyi olduğunu unutmadan, hafta sonu bir akşamınızı tüm haftanın yemeklerini oluşturacak şekilde planlayabilirsiniz. Pişirdiğiniz yemekleri porsiyonlayarak buzdolabında uygun şartlarda saklayabilir ve dışarıda yemek yeme sıklığını azaltabilirsiniz.