Deprem sonrasında kişilerin reaksiyonları; yaşanan afetin şiddetine, bireylerin kişisel özelliklerine, travmanın biçimine, o sırada yalnız ya da biriyle birlikte olmalarına, ne kadar süre bu durumun baskısı altında kaldıklarına, geçmiş deneyimlerine, sosyal destek ihtimallerine göre çeşitlilik gösterebiliyor.
Deprem sırasında kişi otomatik olarak hızlı şekilde durum değerlendirmesi yaparak, kendisini ve çevresindeki yakınlarını nasıl koruyabileceğini düşünür. Stres karşısında oluşan –savaş ya da kaç- tepkilerinden birine karar vermeye çalışır. Beden savunmaya geçer, kalp atışı, nabız, nefes alış hızı artar. Terleme ve bulantı yaşanabilir. Deprem bitip kişi güvenli alana çıkabildikten sonra ise bu semptomlar yavaş yavaş normale döner.
Bu toplumsal olay sonrasında, yalnız depremden birincil derecede etkilenmiş kişiler değil, tüm halk bu strese maruz kaldığı için travma sonrası stres bozukluğu ortaya çıkabilir.
TSSB yani Travma Sonrası Stres Bozukluğu, yaşanan çok zor bir olay karşısında kaygı, kontrol edilemeyen düşünceler, olayın zihin ve bedende tekrar etmesi ile oluşan bir ruhsal sıkıntıdır. Bu ola; taciz, savaş, doğal afet gibi durumlar olabilir. Kişi olay sırasında deneyimlediği semptomları tekrar yaşamak, ortam ve kişilerden kaçınmak ve aşırı uyarılmak gibi belirtiler gösterebilir.
Depremden sonra planlanan yardımlar; genellikle hayatların kurtarılması, fiziki yaralanmaların tedavisi, barınak teminiyle alt yapı hizmetlerinin programlanmasına yönelik olup ruhsal olarak etkilerini belirleme ve konu hakkında tedaviye başlama noktasında, daha karışık ve uzun vadeye yayılan bir süreç söz konusu olduğundan, destek çalışmalarına çoğu zaman geç başlanır.
Deprem sonrasında 3 zaman dilimi bulunur:
1. Şok: Bu ağır deneyim karşısında kişi, şok yaşayarak yaralarını, durumu çok anlamlandıramaz ve yer/zaman/mekan algısı karışır. Bilinç kaybı yaşayabilir. Kişi duruma yabancılaşarak kendini korumaya çalışır. Bazı kişiler dona kalarak tepkisizleşirken, bazı kişiler panik tepkileri gösterebilir.
2. Pasif dönem: Kişi çevresinden gelen geri bildirime açık ancak pasif konumda olur. Çevresinden gelen destek çabalarına karşılık vermeye çalışsa da iş birliğine katılım gücü halen yetersizdir. Kişi, adeta bir çocuğun bağımlı dönemine geri dönmüş gibidir.
3. Tekrar adaptasyon: Bireyin kaygısı ve heyecanı artmıştır, yaşadığı travmayı aklından defalarca tekrarlar, ufak sesli ve hareketli uyaranlara bile fazla tepki verebilen tetik bir durumdadır. Beyin, beden ve ruhsal olarak, eski hayatına dönüş ve sakinleşme için zamana ihtiyacı vardır.
Depremin akabinde kişiler,
Ancak kişilerin yaşadıkları durum hiç kolay değildir. Kaygı, keder, sevdiklerinin kaybının acısı, güven içinde olmadıklarına dair akıllarına gelen düşüncelerle ve kayıplarla birlikte kendine yönelen suçlamalarla süregiden bir dizi ağır durumu deneyimlemek zorunda kalırlar. Felaketin şiddetine, ani ve beklenmedik oluşuna, ölüm ve tahribat oranına bağlı olarak, etkileri artabilecek olup 1 yıldan 8 yıla kadar uzanan psikolojik etkileri ile, spesifik fobi, anksiyete ve psikosomatik rahatsızlıklar kişiye eşlik edebilir.
Doğal afetler arasında ülkemizde maalesef en çok görülen deprem; fiziksel tahribat ve ölüm dışında, hayatta kalanlar açısından önemli psikolojik sorunlara neden olabilen bir afettir. Deprem sonrasında ruhsal gerginlik ve travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) sorunları gözlemlenebilir. Deprem mağdurlarının anksiyete, korku ve TSSB belirtilerini azaltmada yararlı olduğu bilinen psikolojik tedavilerden destek alması çok önemlidir.
Başa çıkma stratejileri arasında; problem odaklı baş etmede, stresli durumu kontrol ederek değiştirmeye yönelik çabalar, duygu odaklı baş etmede ise stresin neden olduğu, kişiyi huzursuz eden duyguları düzenlemeye yönelik çabalar bulunur.
Bu talihsiz ve güçlü deneyime kadar, kişiler daha önce sorgulamadıkları yaşama, hayatın anlamına dair konuları sorgular hale gelebilir. Doğal afetlere bağlı hayati tehdit içeren durumlarda, genel baş etme ölçeklerinin bütün stres durumlarına uyarlanamayabilir ve baş etme stratejilerinin kişiler arası durumlarda işlevselliği değişebilir. Kişiye ve şartlarına bağlı hareket etmek önem kazanır.