Hatıralarla dolu sımsıcak bir kafe

Açık mutfakta, önünüzde hazırlanan kişlerin kokusu etrafı sararken, siz detaylarda kayboluyorsunuz. İçeride ki çoğu şey satılık ve bir koleksiyonun parçaları. Oturduğunuz eski tip sandalyelerden mermer masalara, tabelalardan eski kitaplara ve aksesuarlara kadar beğendiğiniz çoğu şeyi satın almanız mümkün. Zaten kapısından içeri adım attığınız an, mekanın büyülü atmosferine kapılıp, her bir parçayı dikkatle ve saatlerce inceliyorsunuz. Arka fondan gelen hafif ve keyifli müzikler ise mekanın bu güzel ortamını bir tık daha yukarı çıkartarak, içinde saatlerce kalmak isteyeceğiniz bir yere dönüştürüyor.

Özellikle mekanın yan tarafında bulunan uzun masakalabalık buluşmalar ve toplantılar için çok ideal. Benim favorim ise bir basamakla mekandan ayrılan ve üst kısımda yer alan büyük bir koltuğun ve kitapların bulunduğu bölüm oldu.

Kendine has havasını sunumlarına da yansıtan Magritte Cafe’de kullanılan çatal bıçaklar bile birer koleksiyonun parçaları. Kristal mavi bardakta servis edilen nane çayı, şimdiden kış favorilerim arasında baş sırayı aldı bile. Tatlı konusunda da hem tat hem görsellik açısından birçok seçenek mevcut. Kendine özgü vanilyalı ve kremalı sosla yapılan gül şeklinde dilimlenen elmalarla hazırlanan elmalı turta bugüne kadar tattıklarınızdan çok farklı.

Çukurcuma’da yer alan oldukça sessiz ve sakin olan bu mekan; hem çalışmak hem de güzel bir sohbet etmek isteyenler için çok doğru bir adres. Cezayir Sokağı’nda güzel bir gezinti sonrası dinlenmek ve güzel bir kahve içip, tatlı yemek için mutlaka uğramanızı öneriyorum.