Hafta içinden bir gün çalarak daha rahat gezebilirsiniz ama Cuma, birkaç saat erken çıkıp Pazar akşamı dönerek de dolu dolu bir tatil geçirebilirsiniz. THY’nin Cuma günleri 17:35 gidiş, Pazar günleri 19:15 dönüş uçağı var.
Cuma akşamı otele gidip eşyalarınızı bıraktıktan sonra, kendinizi Prag sokaklarına atma vakti. İlk akşam, sakin bir öneri ile başlıyoruz, “Salvia Cafe”. İçerisinin nostaljik bir havası var. Zamanında Nazım Hikmet de ziyaret etmeyi severmiş. Piyano eşliğinde yorgunluğunuzu atarken, ana yemek olarak gulaş ya da ördek yemenizi tavsiye ederim. Yemek sonrasında o kadar da yorulmadık, biraz da şehri gezelim diyorsanız; hemen yakınınızdaki köprü yerine biraz daha ileride olan Charles Bridge’ten (Karl Köprüsü) yürüyün. Köprünün kenarlarında Ulusal Galeri’de bulunan 30 heykelin gerçeğine sadık kalınarak yapılan kopyaları bulunuyor. Hatta Osmanlıların heykelini de göreceksiniz. Köprüyü geçtikten sonra sokaklarda kendinizi kaybedeceksiniz. Bir de çift olarak gittiyseniz en romantik şehirlerden birisi.
Sabah otelde kahvaltı etmek size zaman kazandıracaktır. Biz gittiğimizde Art Deco Imperial’da kaldık. Kahvaltısından çok memnun kaldık, hatta dışarıdan rezervasyon yaptırıp gelen birçok misafiri de oluyordu. Öğlen ilk olarak Kafka Müzesi’ne gitmenizi öneririm. Çıktıktan sonra sokaklarda yürümeye devam edin, birçok küçük dükkan keşfedeceksiniz. Şansa keşfettiğimiz dükkanlardan birisinde, içeride sadece tarçınlı kurabiye yapılıyordu. Kendimi cennete düşmüş gibi hissettim. Öğlen için Three Roses (Pivovar U Tri Ruzi) restoranına gidin. Burada kendi yaptıkları biralardan içebilir ve yerel mutfağı tadabilirsiniz. (Biraların fiyatı yaklaşık 10TL) Biz rezervasyon yapmadan gittik ve rahatça yer bulduk ama yoğunluk olabiliyormuş bilginiz olsun. Tatlı yemek için midenizde yer bırakın, trdelnik yemenin tam zamanı. Benim tercihim içine nutella koyulan oldu. Bu yerel tatlıya sokaklarda yürürken rastlayacaksınız o yüzden özel bir yer önermiyorum. Otele dönmeden önce Dans Eden Ev’in içine girmeseniz bile önünden mutlaka geçin.
Akşam yemeği için et seviyorsanız, La Casa Argentina’ya gitmenizi öneririm. Cumartesi akşamları canlı müzik de oluyor. La Casa Argentine Ailesi sizi ete doyuracak. Yanında gelen haşlanmış patates ve sosu da ayrı lezzetli. Eğer Prag’ın imza içkisi haline gelmiş, yüzde 70 oranında alkole sahip absentten içmek istiyorsanız yemekte olabildiğince az alkol almanızı öneririm. Absintherie, içinde sadece absent olan kokteyllerin yapıldığı bir bar. (Kokteyllerin fiyatı yaklaşık 20TL) Bence absent içkisini deneyebileceğiniz değişik mekanlardan birisi. Gece bir yerlere devam etmek isterseniz de James Dean ya da Harley’se gitmenizi öneririm. İkisi de rahat kıyafetlerle girebileceğiniz 80’ler 90’lar çalan barlar olarak dikkat çekiyor.
Pazar günü Old Town’daki parka yürüyüp Cafe If’e gidebilir ve inanılmaz tatlılarından deneyebilirsiniz. Instagram sayfası var, bakınca ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sonrasında da Tyn Kilisesi etrafında zaman geçirebilir, sokaklarda gezebilirsiniz. Alışveriş yapmak istiyorsanız da bütün lüks markalar hemen Tyn Kilisesi’nin yakınındaki caddede yer alıyor.