Alberobello, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan İtalya’nın en çok ilgi çeken kasabalarından birisi. Trulli evleriyle dikkat çeken bu küçük kasaba turistlerin gözdesi. Şehir meydanından baktığınızda daha önce görmediğiniz bir manzara görüyorsunuz. İtria Vadisi’nde yer alan bu evler eskiden hiç harç kullanılmadan üst üste taşlarla vergiden kaçmak için yapılmış. Şehirde gezerken kendinizi bir masalın içindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Buraya gitmişken Aja Piccola ve şu an müze olan Trullo Sovrano ve Kutsal Doktorlar Anıtı’nı da mutlaka görün.
Hafta sonu bavulunuzu toplayıp bir yere gitmek istiyorsunuz ama nereye gideceğinize karar veremiyorsunuz. Kotor hem vize istemediği için hem de iki güne sığabilecek bir şehir olduğu için tam size göre. Karadağ’da yer alan bu şehir tarihiyle ve kültürüyle gidenleri büyülüyor. Kotor’un dar sokaklarında dolaşarken şehrin büyüsüne kapılacaksınız. Eskiden zenginlerin yaşadığı, şu anda Aman Resort’a ait Sveti Stefan Adası’nı da görmeden dönmeyin. Kotor’da fazla gününüz varsa Karadağ’ın Budva şehrine geçip oranın da keyfini çıkarabilirsiniz.
UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’nde yer alan ve Kiril alfabesinin doğduğu bu şehir Balkanlar’ın en güzel şehirlerinden biri. Ayrıca bu şehir Avrupa’nın en derin ve en eski krater gölüne de ev sahipliği yapıyor. Ohrid için bir gün ayırdığınızda bile küçük olduğu için bütün şehri gezebilirsiniz ama iki gün kaldığınızda şehrin tadını daha çok çıkaracaksınız. UNESCO koruması altında olan şehrin dar sokaklarını gezin. Çar Samuel Kalesi’ne çıkın. Ohrid Gölü’nde yüzün veya sandala binin ve oraya özgü göl balıklarından yiyin. Dilerseniz Ohrid civarındaki diğer şehirleri de gezebilirsiniz.
İsviçre’nin İtalya sınırında yer alan bu şehir ismini içinde bulunan Lugano Gölü’nden alıyor. Burayı görmek istiyorsanız İtalya’ya gelip otobüsle veya trenle Lugano’ya geçebilirsiniz. Şehir Lugano Prealpleri adı verilen sıradağlarla çevrili. Lugano’da her an bir ünlüyle karşılaşmanız mümkün. Bu yüzden buraya İsviçre’nin Monte Carlo’su deniliyor. Lugano’daki göl ve dağ manzarası arasında büyüleneceksiniz. Buraya kadar gelmişken İtalya’nın başka şehirlerine gidebilir ve İtalyan tatlarına doyabilirsiniz.
Skye adası, İskoçya’nın en görkemli yerlerinden bir tanesi. İskoçya’ya gideceklerin aklına ilk olarak Edinburgh gelse de burası gerçekten görülmeye değer bir yer. Burası için çok değişik efsaneler var. Mesela bu şehirde devlerin ve perilerin dolaştığı söyleniyor. Şehirdeki doğaya hayran kalacaksınız. Şelaleler, köyler, dağlar ve yeşillik bir arada. Ada’nın şehir merkezi sayılan Portree’de kafeler, dükkanlar ve oteller yer alıyor. Söylemeden geçmeyelim, bu gizemli adada telefonunuz çekmeyebilir!
Venedik dendiğinde hayalinizde sadece gondollar, San Marco meydanı ve dar sokaklar canlanmasın. Venedik’te yer alan Burano adası yeni favoriniz olacak. Birbirine köprülerle bağlı bu dört ada rengarenk evleriyle biliniyor. Eğer fotoğraf çekmeyi seviyorsanız bu cıvıl cıvıl sokaklarda nerenin fotoğrafını çekeceğinizi şaşırabilirsiniz. Balıkçılığın temel geçim kaynağı olduğu bu adada mutlaka balık yiyin. Hatıra olsun diye bu renkli kasabadan bir şey alacaksanızda dantelli bir şeyler almayı tercih edin. Çünkü buranın dantelleri çok meşhur. Hatta Scuola del Merletto adında bir dantel müzesi bile var. Ünlü eğik çan kulesi olan San Martino kulesini de görülecek yerler listesine eklemeyi unutmayın. Meraklıysanız Cam Müzesi ve Modern ve Çağdaş Cam müzeleri tam size göre. Tabii her köşesinde herkesin sevebiliceği İtalyan mutfağından tatlar bulabilirsiniz.
Adriyatik Denizi üzerinde yer alan bu şehir hem denize girmek isteyenler hem de doğa güzellikleriyle tatil yapmak isteyenler için gerçekten tercih edilebilecek bir yer. Deniziyle de ünlü olan bu ülkede hem plajlarıyla hem ormanlarıyla hem de şelaleriyle çok güzel bir yaz tatili geçirebilirsiniz. Tarihi açıdan da oldukça önemli bir ada olduğu için UNESCO tarafından korunan, Yunanlılar tarafından kullanılan Stari Grad’ı da ziyaret edebilirsiniz. Dondurmasıyla ünlü bu adada dondurma yemeden dönmeyin. Eğer zamanınız varsa Hvar’ın yakınında yer alan Jelsa ve Brac Adası’nı da gezebilirsiniz.
Julian Alpleri etrafında yer alan bu şehir hafta sonunu dinlenerek geçirmek istiyorsanız yeni gözdeniz olacak. Dört bölgeden oluşan bu vadinin en yüksek vadisi Zgornja Dolina’dır. Bölgenin en yüksek dağı içinde yer alan Triglav Ulusal Parkı ve çevresi 12 km olan Bohinj Gölü buranın en önemli turistik yerleri. Eğer su sporlarına meraklıysanız bu gölde dilediğiniz su sporunu da yapabilirsiniz. Bunun yanı sıra yapabiliceğiniz başka bir aktivite ise Triglav Dağı’na tırmanmak olabilir. Bohinj’e kadar gitmişken Savica Şelalesi’ni de mutlaka görün.
Belçika’nın doğasıyla ünlü olan Ardenler bölgesinde yer alan Dinant, Brüksel’e bir saatlik messafede yer alıyor. Paris ve Köln arasında yer aldığı için tarih boyunca bu şehir için savaşlar yapılmış. Tepedeki kaleden şehirde savaşlar yapıldığı anlaşılıyor. Şehirdeki en ünlü bine Notre-Dame Klisesi olduğu için burayı mutlaka gezin. Leffe biraları ve couque adındaki bisküvilerden yiyin. Saksafonu icat eden Adolphe Sax’ın doğduğu bu şehirde kendisini evinin önünde bronz heykelini görebilirsiniz.
Sintra Lizbon’un içinde, trenle yarım saatte ulaşabileceğiniz bir bölge... Anıtların ve binaların romantik döneme ait olmasından dolayı UNESCO Dünya Listesi’nde yer alan bu şehir turistlerin çok tercih ettiği bir yer. Farklı renklere boyanmıs sempatik binalar sizin de çok hoşunuza gidecek. Şehrin en meşhur Pene Sarayı’nı da mutlaka gezin. Saray demişken listenize Regaleira Sarayı’nı da eklemeyı unutmayın.