En çok tavsiye edilen yeri ilk sıraya koyuyorum çünkü ben de size en çok buraya gitmenizi tavsiye ediyorum. Milano’ya iner inmez ilk durağınız Luini olmalı. Kahvaltıda da yiyebilirsiniz, öğle yemeğinde de, ikindide de, akşam yemeği zamanı da; hiç farketmez. Hatta şöyle bir durum var ki, bu “Fried Panzerotti”yi yemeniz için aç olmanıza bile gerek yok. Çünkü ürünün her türlü, her koşulda gideri var. Dışı bildiğimiz pişi hamuru, içi mozzarella peyniri ve pomodoro (domates sos), ısısı sıcak, fiyatı 2.50 Euro. Luini, Duomo Meydanı’nın oradaki Galleria Vittorio Emanuele Alışveriş Merkezi’nin hemen arka sokağında.
Her Türk bir gün Ristorante La Briciola’da yemek yiyecek. Yani en azından bugüne kadar giden tüm Türkler burada yemek yemiş, ondan eminim artık. Bu restorana gittiğimde Instagram tarihimin en büyük etkileşimini aldım. Hani “Sizlerden yüzlerce mesaj geldi, tek tek cevaplayamıyorum canlarım” tribi vardır ya ünlülerde ya da kendini ünlü zanneden güruhta işte tam olarak o durumu yaşadım burada. Haksız da değil ama insanlar ilgilerinde. La Briciola, benim de bugüne kadar ambiyansını en beğendiğim restoran. Lezzetleri de en az ambiyansı kadar başarılı. Başlangıç olarak Trüflü bir Gnoochi (Patatesli Hamur) yedim mesela burada. Enfesti. Ana yemek olarak adını bin kez ezberlemeye çalışsam da asla söyleyemeyeceğim ama şekil itibariyle anlatabileceğim şöyle bir şey yedim. Tabanda enginar sote, üzerinde öncesinde biraz haşlanmış, sonra fırınlanmış patates dilimleri, üzerinde dana carpaccio ve en üstte de soya sosu ile sotelendiğini tahmin ettiğim bir kırmızı soğan deryası. Tatlı olarak Çilekli Mereng tercih ettim ki, benim gibi tatlıya çok hayran olmayan biri için fazla tatlı (şekerli) değildi. İyiydi yani. Ristorante La Briciola’da kişi başı 69 Euro hesap ödedim bu arada. Evet biraz pahalı mı? Pahalı. Değdi mi? Kesinlikle değdi. (Rezervasyon yaptırmayı unutmayın.)
Ben yurtdışı seyahatlerimde bütçemi şu şekilde dengeliyorum. Gündüzleri salaş mekanlarda daha sokak lezzetlerinin hakim olduğu mekanlarda vaktimi geçirirken, öğleden sonramı tatlıcılarda, akşam yemeğimi de şık yerlerde alıyorum. Mesela bir önceki maddede La Briciola’ya 69 Euro verdiğim o akşamın sabahında Spontini’de şahane bir dilim Margherita pizza yedim. Hem de 4 Euro’ya. Kalın hamuru focaccia ekmeğini andıran, pomodoro sosunun peynirle uyumuna hayran kaldığım Spontini’nin Milano’da birçok şubesi var. En merkezi olan Duomo’da bir ara sokakta.
İtalyanlar bu işi biliyor. Yediğim dondurmaların hemen hemen hepsi şahaneydi Milano’da ama Grom’da yediğim o iki top dondurma diğerlerinden üç beş tık önde, anlatılmaz yaşanır cinstendi. Hayatımın en iyi çikolatalı dondurmasını burada yediğimi söyleyebilirim. Kapısında uzun kuyruklar olan Grom’un orta boy külahı için 3.20 Euro hesap ödedim.
Aslında bu tavsiyeyi yazmalı mıyım diye çok düşündüm çünkü Milano uçakları neredeyse bu meydana inecek. Turistlerin şehre geldikten sonra ilk geldiği, gitmeyenin dövüldüğü ve dünya üzerinde artık bilmeyeninin olmadığı meşhur Duomo Meydanı. Görkemli Milano Katedrali, hemen yanı başındaki ihtişamlı Galleria Vittoria Emanuele Alışveriş Merkezi, çevresindeki restoranlar, barlar ve nefis tatlı & gelato dükkanlarıyla Duomo, Milano’nun kalbi.
İtalyanların yarattığı en güzel şey olabilir Aperitivo (Aperatif) olayı. Mesai saati bittikten sonra pılını pırtını toplayan İtalyanların hemen hemen hepsi akşam saat 6 ile 8 arası bu mekanlarda. Sadece 5 ila 10 euro arası bir paraya alacağınız bir kokteyl sayesinde sınırsız bir açık büfeden yararlanma hakkınız oluyor aperitivoda. Çok sevdiğim ve önceden rezervasyon yaptırmanızı şiddetle önerdiğim Carlo e Camillia in Segheria en iyi ve en ihtişamlı aperitivo alternatiflerinden biri.
Milano’daki merkez istasyondan sadece 35 dakikalık bir tren yolculuğu ile varabileceğiniz, George Clooney’nin evinin olduğu haberleriyle bir genç nesilin hayallerini yıllarca süslemiş Como Gölü ziyareti, olmazsa olmazımız tabii ki... Milano’dan Como’ya gidiş dönüş biletimi seyahatimden yaklaşık bir ay önce yaklaşık 20 Euro’ya almıştım internetten. (Trenitalia) Son dakika bilet alımlarının her zaman daha pahalı olabileceğini hatırlatmak isterim size. Erken saatlerde gitmenizi önerdiğim Como’da Buono Panini isimli mekanda keyifli bir kahvaltı molası vererek güne başlayabilirsiniz. Bu arada Como civarındaki diğer köylere de feribotlar aracılığı ile kolaylıkla ulaşabiliyorsunuz. Sadece bunun için daha fazla vakit ayırmanız gerekebilir çünkü feribot yolculukları ortalama 1 saat civarı sürüyor. Bellagio, o taraflarda görülmesi gereken yerlerin başında geliyor, bilginize.
Como gölüne gidenler size genelde oradan Bellagio kasabasına geçmenizi tavsiye ederler ama sizin de benim gibi çok fazla vaktiniz olmazsa oralarda Brunate iyi bir alternatif olabilir. Como’da tren istasyonundan indikten sonra on dakika kadar yürüdükten sonra hemen göl kenarında bir finükiler göreceksiniz. Kafanızı yukarı kaldırdığınızda finükilerin gittiği yeri görüp ufak çaplı bir korku yaşayabilirsiniz tabii ama gidiş dönüş 5.5 Euro para ödenen bu 8 dakikalık yolculuğu bence her insan evladının yaşaması gerekiyor. Lakin böyle bir güzellik olamaz. Hem Como’ya bir de tepeden bakmış olursunuz. Bence daha havalı.
Bunca zamandır bu siteye şehir rehberi yazıyorum, bir gün böyle bir madde yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Evet, Milano’ya gittiğinizde alışveriş yapın. Bu iş için ne yapın edin, ekstra bir bütçe ayarlayın kendinize. Çünkü Milano’da karşınıza çıkacak tüm kadınlar ve tüm erkekler o kadar şık, o kadar zarif olacak ki depresyona girip kendinizi fazlasıyla kötü hissedeceksiniz. Haliyle hırsınızı Prada’dan, Louis Vuitton’dan, Gucci’den çıkaracaksınız. Ama size bu konuyla ilgili çok önemli bir tavsiyem var. Alışverişinizi sakın Galleria Vittorio Emanuele’den yapmayın. (Çok paranız varsa yapın tabii de.) Milano’ya bir saatlik otobüs yolculuğu uzaklığında Serravelle Designer isminde bir outlet var. (Otobüs Milano Centrale Tren İstasyonu’ndan kalkıyor. Varış yeri: Largo Cairoli. Kırmızı renkli bir otobüs.) Aradığınız tüm dünya markalarının mağazaları bulunuyor burada.
Çok net tavsiyelerden biri. Türkiye’de pek iş yapmasa da, Milano’daki Emporio Armani Caffe popülerliğini yıllardır koruyor şehirde. Mekan dizaynı ve ambiyansı olarak beni biraz hayal kırıklığına uğratsa da yediğim Panna Cotta’nın tadını kolay kolay unutacağımı sanmıyorum. Üzerine mereng parçalarının serpiştirildiği, yenilebilir çiçeklerle servis edilen bu çok şık ve leziz tabağın fiyatı ise 10 Euro. (Hayır 4 ile çarpmıyoruz!) Yanında da bir Americano.
Hep yemek içmek olmaz tabii, biraz da tarih ve sanattan ilerlemek gerek. Ama benim o konudaki tavsiyem de yine yeme-içme ile alakalı aslında. Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği" (Leonardo’s Last Supper) tablosundan bahsediyorum. Milano'daki Santa Maria delle Grazie Bazilikası'ndaki eserin bulunduğu bölüme 20-25 ziyaretçiden fazlası alınmıyor. O yüzden eseri görmek istiyorsanız biletinizi epey önceden (2-2.5 ay) almanız gerekiyor. Eser 4.5 metreye 8.8 metre ölçülerinde. Hz. İsa'nın yakalanıp, çarmıha gerilmesinden hemen önceki yemeği anlatan bu tablo, Da Vinci'nin yorumunda Hz. İsa'nın kendini insanlık için kurban edişinin temsil edildiği Aşai Rabbani Ayini doğuşunu gösteriyor. Bir bardak kırmızı şarap Hz. İsa'nın kanını, ekmek ise bedenini sembolize ediyor. Müzeye giriş ücreti 36 Euro. Sırada beklemek istemezseniz ise 44 Euro.
Galleria Vittorio Emanuele’deki Prada’nın hemen üst katında yer alan Marchesi, Milano’nun boğuk havasından bunalanlar için güzel bir ferahlama noktası. Ferahlamaktan kastım öyle şahane bir manzarası olduğundan değil bu arada. Tamamen soft renklerle dizayn edilmiş dekorasyonu ve klimalı ortamıyla alakalı. Meyveli tartoletlerine hayran kaldığım Marchesi’de bu minik tatlıların yanında güzel bir Americano ile kişi başı 15 Euro’ya beş çayı keyfi yapabilirsiniz.
Ben hiç tatlı sevmeyen bir adam olarak hayatımda yemediğim kadar dondurma yedim İtalya’da. Grom’da dondurma yiyip en iyisi burası dedim, peşine Venchi’den tadıp hayır en iyisi burası dedim; üzerine Savini’den de yiyince farkettim ki en iyi diye bir şey yok. İtalya’da her yerde istisanız iyi dondurmayiyebiliyorsunuz. Galleries Vittorio Emanuele’deki Savini’nin fıstıklı ve üzümlü dondurması ciddi tavsiyelerimden biridir size. Mekan hemen Louis Vuitton’ın yanında. Farklı boylardaki dondurmaların fiyatları ise ortalama 3-4 Euro.
İnsanlar Emporio Armani’den, Prada’dan, Dolce&Gabbana’dan giyinmenin derdindeyken ben bu mekanların konsept mekanlarında farklı lezzetler deneyimleme peşinde bir adamım. Herkesin tercihi kendine tabii. Martini Bar by Dolce & Gabbana’da bana göre Milano’nun mihenk taşlarından biri. Ambiyansına hayran kaldığım mekanın yemekleri de oldukça başarılı. Martini ve lime ile marine edilmiş Risotto ise öncelikli tavsiyem. Öğle yemeği, akşam yemeği ve hafta sonu brunch alternatifleri de olan Martini Bar by Dolce & Gabbana sabah saat 07:30’dan gece 01:00’e kadar servis veriyor. Fiyatlar biraz pahalı tabii. Kişi başı 70-100 Euro gibi bir ortalaması var.