Söz, sadece bir ses ya da yazı sembolü değildir. Söz, bir güçtür; kendinizi ifade etme ve iletişim kurma gücüdür. Sözle düşünürsünüz. Düşünmekte kullandığınız sözlerle yaşamınızdaki olayları yaratırsınız. Söz öylesine güçlüdür ki, bir söz milyonlarca insanın yaşamını değiştirebilir ya da yok edebilir. Bunun en acı örneklerinden biri de Hitler önderliğindeki II. Dünya Savaşı…
Kişisel algılamamayı alışkanlık haline getirdiğinizde sorumlu seçimler yapabilmek için sadece kendinize güvenmeyi de öğrenirsiniz. Asla başkalarının davranışlarından sorumlu değilsiniz. Sadece kendi davranışlarınızdan sorumlusunuz. Bunu gerçekten anladığınızda, başkalarının özensizce ve bilinçsizce söylediği sözler ya da davranışlar sizi incitemez.
Varsayımda bulunuruz, yanlış anlarız, kişisel algılarız ve hiç yoktan koskocaman bir drama yaratırız. Yaşamınızdaki üzüntülerin ve dramaların kaynağında kişisel algılamak ve varsayımda bulunmak vardır. Gerçeği duymaya cesaret edemediğimizde ya da açıklama istemekten korktuğumuzda varsayımlarda bulunuyoruz. Sonra da varsayımlarımızın doğru olduğuna inanıyoruz. Bu inançlarımızla varsayımlarımızı savunarak, başkalarını yanlış ya da haksız kılmaya çalışıyoruz. Soru sormak daima varsayımlarda bulunmaktan iyidir. Çünkü varsayımlar yaşamınıza kaosu davet eder.
Her koşul altında, daima en iyisini yapın, ne daha fazla ne daha az. Ama şunu daima hatırlamanızda yarar var: An, her an değiştiği için asla “en iyiniz” olmayacaktır. Toltek dilinde “o” zamiri için tek sözcük var. Kadın-erkek ya da canlı-cansız ayrımı yapmazlar çünkü onlara göre her şey cinsiyetsiz ve canlıdır. Her an değişim halindedir. Bu nedenle “en iyiniz” bazen yüksek kaliteli olacaktır, bazen o kadar iyi olmayacaktır. Yapabildiğinizin en iyisini yapmak, size iş gibi de gelmez. Çünkü yaptığınız şey ne olursa olsun zevk alırsınız. Çünkü yapabildiğinizin en iyisini yaptığınızı bildiğinizde sonuçlar beklediğiniz gibi olmasa bile, bu sizde negatif duygular uyandırmaz. Hatalarınızdan ders alır ve yeni bir yol denersiniz. Çocukluğumuzdan beri öğrendiğimiz ödül-ceza kavramı yerine herhangi bir ödül beklemeden en iyisini kendimiz için yapmalıyız çünkü asıl mutluluğa kendi içimizde ulaşmalıyız. Bunun iyi bir örneği Forrest Gump hikâyesinde vardır. Forrest Gump’ın büyük düşünceleri yoktu ama o adım attı. Gump mutlu bir insandı çünkü daima yapabildiğinin en iyisini yapıyordu. O, bolca ödüllendirildi ama hiçbir ödül beklentisi yoktu. Aksiyon, adım atmak, harekete geçmek, canlı olmaktır. Canlı olmak, risk almak ve rüyanızı ifade etmektir…