Frankie’yi farklı kılan ve muadillerinden ayıran birçok özelliği var bana göre. Bunlardan biri ve bence en önemlisi dünyanın her yöresinden ithal ettikleri en seçkin şarapların bulunduğu etkileyici bir mahzene sahip olmaları. Tabii bu durum kavlarında yerli üreticiden şarap bulunmadığı anlamına gelmiyor. Türkiye’nin bir numaralı Sommelier’i (şarap uzmanı) Serdar Kömbe’nin koordinatörlüğünde yürütülen bu kısım için Frankie’nin en büyük silahlarından biri diyebiliriz.
Yemeklere ve eğlenceye geçeceğim ama onun öncesinde bahsetmem gereken bir diğer Frankie silahı ise mekanın bar kısmını kapsıyor. Mekanın barı 2016 World Class Türkiye’de şampiyon olan Engin Yıldız’a emanet edilmiş durumda. Kokteyl seven biriyseniz ve benim gibi farklı, inovatif tatlar peşinde koşuyorsanız, yemeğe gitmeseniz dahi bir şeyler içmek için Engin’e muhakkak uğrayın derim. İksir-i Saadet ve Agent Provocateur’u favorilerim olarak söyleyebileceğim Frankie’de kokteyl fiyatları ortalama 50 TL civarında.
Frankie’nin çok yalın ve hiç kafa karıştırmayan bir menüsü var. Mevsimsel ürün geçişlerine göre zaman zaman değişikliğe uğrayan menüde tüm yemekler özenle seçilmiş doğal ürünlerle hazırlanıyor. Türk ve Akdeniz Mutfağı karışımı lezzetlerin yer aldığı restoranın “Chardonnay Yaprak Çorba” adında şahane bir başlangıcı var. Bunu ister porsiyon (35 TL), ister yemek öncesi ikramı olarak tercih edebiliyorsunuz ki benim size önerim ikram olarak almanız olur lakin başlangıç ve ana yemeklerden size önereceğim fazla lezzetli seçenekler mevcut menüde. Başlangıçlardan size iki tavsiyem olacak. Bunlardan biri mekanın yıllardır değişmeyen imza tabağı Enginar Dolması (yemeden oradan ayrılmayın), diğeri ise Trança Ceviche. Latince “kesip ayırmak” anlamına gelen ve çok büyük bir balık olan trançanın, parçalara ayrıldıktan sonra Peru mutfağı usulünde 2-3 saat boyunca lime veya limon suyunda bekletip pişmesini sağlıyorlar. Aslında pişmekten daha çok balığın formu limon asidinde değişiyor ve daha yumuşak bir yapıya sahip olup pişmiş bir görünüme bürünüyor da diyebiliriz. Sonuç olarak diyeceğim o ki, bu muazzam lezzet eşleşmesi olmazsa olmaz başlangıç tabaklarından biri.
Benim gibi trüfe bayılan, risottoya ölüp biten biriyseniz, hiç ana yemeklere bulaşmadan direkt bu tercihte de bulunabilirsiniz. Trüflü Porcini Mantarlı Risotto mekanın şaheser tabaklarından bir diğeri. Ana yemeklerden 12 saat boyunca fırında pişirilen, yanında patates püresi ve kuşkonmazla servis edilen Dana Kaburga en büyük favorim. O etin ağzınızda nasıl dağıldığına gerçekten inanamayacaksınız.
Saat 20:30’dan sonra misafirlerin gelmeye başladığı Frankie’de, saat 22:30’dan sonra da canlı müziğe geçiliyor. Müzik direktörlüğünü Sezen Aksu’nun yaptığı mekanda Sibel Tüzün, Metin Arolat, Barbaros, Yonca Lodi, Neco, Ödül ve Funk Alaturka, Sinem Aydıner gibi usta isimler sahne alıyor. Mekan haftalık programını her Pazartesi sosyal medya hesaplarından ilan ediyor. Bazı Cumartesi geceleri Suat Ateşdağlı ile birlikte de kulüp ortamı yaratılıyor.
Mekanın son zamanlardaki en güzel atağı ise Contemporary İstanbul sırasında düzenledikleri etkinlikti. Etkinliğin VIP davetine ev sahipliği yapmalarının yanı sıra, Contemporary Food Art Festival için meydana getirdikleri sanatsal tabaklarıyla çok konuşuldular bu sene. Bu arada Contemporary İstanbul'daki birçok eseri restoranın içerisinde görebilmek hala mümkün. Sanata olan ilgilerini farklı sanatçılarla da sürdürme kararı aldıklarından, her ay başka ressamların eserleri mekanın duvarlarını süsleyecek, misafirlerine ilham verecek.