Uçakla İstanbul’dan havalanıp 08:30 sularında Antep semalarına vardığımız sırada hava her ne kadar kapkaranlık olsa ve biz yağmur, fırtınadan ötürü korkunç bir iniş gerçekleştirsek de iner inmez atladık Havaş’a geldik şehir merkezine. Anteplilerin kahvaltıda içtikleri ve Beyran'ı Gaziantep’te en iyi 1975’ten beri hizmet veren Metanet Lokantası yapar dediler, biz de hiç düşünmeden oraya gittik. Peki nedir bu Beyran dedikleri mucize? 13-14 saat haşlanan kuzu etine, haşlanmış pirinç eklendikten sonra; iç yağı, pul biber ve sarımsakla sulu yemek haline getirilen Beyran, servis edilmeden önce tüplü ocakta harlı ateşte kaynatılıyor. Eskiden öğle saatlerinde tükenen ve servis edilmeyen Beyran, şimdi günün her saati mevcutmuş Metanet’te. Bu arada iki kişi yaptığımız Antep gezisinde daha fazla mekanı tadabilmek için, gittiğimiz yerlerde genelde tek porsiyon yemek yedik lakin başka türlü her yeri deneyimlemeniz imkansızdı. Size de aynı taktiği tavsiye edebilirim.
Gaziantep’e gitmeye karar verdiğim günden beri insanların anlata anlata bitiremediği Zekeriya Usta ile tanışmak için o kadar heyecanlıydım ki, Metanet Lokantası’ndan 10 dakika yürüme mesafesinde olan Zekeriya Abi’min yanına koşa koşa gittik. 130 yıllık Katmerci Zekeriya Usta’da şu anda dördüncü kuşaktan çocuklar ve yeğenler çalışıyor ama işletmenin yönetimi üçüncü kuşak temsilcisi Mehmet (Özsimitçi) Abi’nin elinde. Kendisi on numara, şeker gibi bir adam. “Sadece bildiğimiz işi yaparız, bilmediğimiz bir işle başka bir esnafın önüne geçmeye çalışmayız.” diyor. Ticarette insanların birbirinin kuyusunu kazıp, işini engellemeye çalıştığı bu dönemde hala böyle esnafların var olduğunu bilmek bile insanı geleceğe dair umutlandırıyor gerçekten. Bir gün dinletilen hamurun içine konan sahan kaymağı, şeker ve toz antep fıstığının katlanıp taş fırında 7-8 dakika pişirilmesi sonucu ortaya çıkan, yanında sütle içilmesi önerilen katmeri tok karnına olmamıza rağmen bir saniyede sildik süpürdük kuzenimle. En ciddi Antep tavsiyelerimden biridir.
Not: Yeni evlenen çiftler düğünün ertesi sabahı Antep geleneklerine göre halâ mutlaka katmer yemeye giderlermiş.
Menengiç ağacının meyvelerinin kurutulup kavrulması ve tıpkı Türk Kahvesi gibi pişirilmesi sonucu meydana gelen Menengiç Kahvesi’ni içmek Gaziantep’in olmazsa olmazlarından. Kahve, özünde yağ olması ve sütle yapılmasından ötürü, filtre kahveyi bile sütsüz, koyu kavrulmuş içen benim gibi bir adamın damak tadına pek uymasa da; kalp-damar sertliklerini önlediğini, kolesterolü düşürdüğünü ve afrodizyak etkisi yarattığını öğrenince bir yudumda götürdüm. Bu arada, bu meşhur Menengiç Kahvesi hem içtiğimiz Tahmis Kahvesi’nin içerisinde hem de Almacı Pazarı gibi Antep’in birçok noktasında kavanozlar halinde satılıyor. Bilgilerinize.
Bakırcılar Çarşısı’nın önünden geçtikten 15-20 dakika sonra, Antep’in en iyi Yuvalama (Yuvarlama’da deniyor) ve Zeytinyağlı Kuru Patlıcan Dolması’nı yapan Aşina Kebap Baklava’ya gittik. Nohut, unla yoğurulmuş pirinç taneleri, hayvanın boynundan ya da sırtından alınmış yumuşacık kuşbaşı et parçaları, süzme yoğurt ve tereyağlı nane ile terbiye edilmiş Yuvalama enfesti. Antep’e gelip bunu yemeden sakın sakın dönmeyin. İki patlıcan, İki kabaktan oluşan etsiz, sadece pirinç ve baharatlardan meydana gelmiş dolmalar da gayet tatmin ediciydi. Ben sadece tadını biraz daha mayhoş sevdiğim için üzerine ekstra limon sıkarak "işte bu" dediğim o lezzeti yakaladım.
Akıllı telefonumuzun akıllı harita uygulaması sayesinde istediğimiz her yere en kısa mesafeden yürüyerek varabildik Antep’te. 15 dakikalık bir yürüyüşün ardından (ki bu yürüyüşler olmasa yediklerimizi bu kadar kolay hazmedemez, bu kadar fazla yiyemezdik herhalde), akşam yemeğimiz için Antep’e geliş sebebimiz olan mekanlardan İmam Çağdaş’ın yolunu tuttuk. 1887 yılından beri hizmet veren İmam Çağdaş’ın, süzme yoğurt, sarımsak, tereyağından üstün dedikleri sadeyağ, patlıcan ezmesi ve kuşbaşı et ya da kıyma kebabın bir araya gelip oluşturduğu Ali Nazik Kebabı, çok meşhur lahmacunları ve olağanüstü lezzette Simit Kebapları öncelikli tavsiyelerimdir sizlere. Baklavalar da gözünüze çok iyi görünecek ama rica ediyorum sakin olun gittiğinizde. Daha iyi bir tavsiyem var.
Antep’e gelmeden bir hafta kadar önce Instagram’da nerelere gitmeliyiz diye sorduğumda en çok burası edildi bana. Koçak Baklava, baklava konusunda çıtayı en tepeye çıkarmış ve son noktayı koymuş. Gerçekten söyleyeceğim ve bu olaydan aldığım hazzı ifade edeceğim bir söz yok. Tek diyebileceğim şey: Helal olsun.
Günün yorgunluğunu atmak için Koçak Baklava’dan on dakika yürüme mesafesinde olan Bayazhan Restaurant’a geçtik. Hem şık, hem otantik olmayı becerebilen Bayazhan’da SPR Pub’da oturduk ve Antep gençliği ile birlikte iç içe olma imkanı yakaladık. Bu kadar yiyip içtikten sonra içilecek tek şey vardı, o da soda.
Orkide Pastanesi tavsiyesini uygulamaya giderken içimde bir şüphe vardı. Bir pastanenin yöresel kahvaltısı ne kadar iyi olabilir ki diye söyleniyordum kendi kendime. Sonuç her Antep mekanının ardından söylediğim o cümleyle noktalandı tabii. Böyle bir şey olamaz! Yemek yiyeceğimiz daha çok mekan olduğundan, biz iki kişi olarak, tek kişilik Yöresel Kahvaltı Tabağı söyledik. Masamıza gelen çeşitleri görünce ne kadar doğru bir karar verdiğimizi fark ettik. Kahvaltı tabağının yanında da köy pidesinin içine çeşitli peynirlerin konduğu gözlemesi, Antep yöresine ait Semsek siparişi verdik. Lezzet olarak çok şaşırtıcı bir yanı yoktu ama kahvaltıda güzel gitti diyebilirim. Antep’te dört şubesi olan 50 yıllık mekan Orkide Pastanesi’nde favorilerim kullandıkları tüm peynirler, tüm reçeller ama en çok Antep fıstıklı çilek reçeli, sahan kaymağı ve tereyağı. Katmerleri de çok iyiymiş ama Zekeriya Usta mucizesinden sonra pek o topa girmek istemedik açıkçası.
Kahvaltımızı yaptıktan sonra atladık taksiye (Gaziantep’te taksi bulmak biraz zor oldu bizim için) 2011’de açılan ve uluslararası üne sahip Çingene Kızı mozaiğinin de sergilendiği ve dünyanın en büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan Zeugma Müzesi’ne gittik. Giriş ücreti 15 TL olan ve dünya standartlarında inşa edilen bu olağanüstü tarihi müzeyi vaktiniz varsa muhakkak ziyaret etmenizi önerir, vaktiniz yoksa ziyaret için muhakkak bir vakit ayırmanızı temenni ederim.
Bir saatlik müze turumuzun ardından, müzeye 3-4 dakika yürüme mesafesinde olan, Türkiye’nin en iyi kebapçısı seçilmiş Halil Usta’nın mekanına gittik. İsotlu, naneli, nar pekmezli kendi buluşu olan ve kaşıkla yenen karışık salatasından tutun (ikram), Antep’te içtiğim en iyi ayran diyebileceğim kadar leziz ayranı ve çoğunlukla kuzu etinden yapılan, ama yer yer koyun eti de kullanılan, yumuşacık etin suyunun damağınızda bıraktığı tada aşık olunacak kadar lezzetli küşlemesi, simit kebabı ve sebzeli kebabı ile Halil Usta anlatılmaz yaşanır cinsten. Sizi hemen kapıda karşılayan güler yüzlü Kebapçı Halil Usta, saat 16.30’da dükkanı kapatıyor. O saatten sonra şansınıza küsüyorsunuz.
Erçelebi’de kömürde peynirli kadayıf yemeden Antep’ten ayrılanı dövüyorlarmış diye duyunca, Halil Usta’dan sonra hemen oraya uçtuk. Diğer lezzet noktalarına göre biraz daha uzakta ama 15 liralık taksi yolculuğunun ardından hızlıca varıyorsunuz mekana. Yanında sütle yenmesi önerilen künefenin üzerindeki kaymak, künefeden daha olaydı diyebilirim.
Künefeyi yiyip enerji patlaması yaşadıktan sonra baharat alışverişi yapmaya Almacı Pazarı’na attık kendimizi. Tohumsuz pul biber daha kaliteli dedi Salçacı Naci Usta’daki güler yüzlü esnaf abim, biz de doldur dedik. Hem doldurdu, hem de binbir çeşit ikramıyla yüzümüzü güldürdü. Özellikle ısmarladığı Zahter Çayı çok hoşumuza gitti. Gribe de çok iyi geliyormuş. Kesesine bin bereket olsun. Hafiften yağmur atıştırmaya başlayınca ve karnımız tok olunca, Bakırcılar Çarşısı’nın 300 metre ötesindeki Gaziantep Kalesi, Mutfak Müzesi ve Cam Müzesi’ni ziyaret etmeye karar verdik. Gaziantep’in kurtuluşunun muazzam bir ambiyansla kale içinde sergilendiği Gaziantep Kalesi (Giriş: Ücretsiz), Antep lezzetlerinin nereden geldiği ve tarihi mutfak araç-gereçlerinin yer aldığı Emine Göğüş Mutfak Müzesi (1 TL) ve 2000 yıl öncesine ait tarihi cam eserler ve takıları görebileceğiniz Cam Müzesi (4 TL), 1.5 saatlik boşluğumuzu anlamlandıran keyifli ziyaretler oldu bizim için.
Kahveci Fayat Usta’da yaptığımız kömürde kahve keyfinin ardından Antep gezimizin finalini şehrin bilinen lokantalarından Çulçuoğlu Et Lokantası’nda yaptık. Ben yemek öncesi ikram yapan işletmelere bayılıyorum. Burası da bu olayı en şahane şekilde abartan mekanlardan. Çorba, fındık lahmacun, paçanga böreği, bulgur pilavı, çöpte tavuk, cacık, acılı ezme ve mevsim salatası ikramlarıyla sizi kendinizden geçiren Çulcuoğlu; fazla iyi kuzu eti ve tavuk şişiyle, toplamda 45 TL’lik şahane bir deneyim sundu bizlere. Yemeğin ardından gelen organik meyve tabakları, çayları ve güler yüzlü servis çalışanları da işin bonusu oldu tabii.
Yazının başında bahsettiğim bir numaralı mutfak unvanı Hatay'a gidiyor. Hatay'la ilgili detaylı lezzet turuna buradan tıklayarak ulaşabilirsiniz.